En İyi Kurosawa Filmleri/ Melahat Yılmaz Özberk*

“İyi bir yönetmen iyi bir senaryo ile başyapıtlar üretebilir, aynı senaryo ile vasat bir yönetmen ancak sıradan bir film yapabilir. Fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi film yapamaz! Bir sinema özdeyişine göre yangını ve suyu birlikte geçmelidirler. Gerçek bir film ancak böyle yapılabilir ve güç büyük ölçüde senaryodadır.” Akira Kurosawa

Ünlü Yönetmenin en iyi filmlerinden oluşan bir liste ile karşınızdayız. Keyifli Okumalar…

1-Madadayo (1993): Yapım Kurosawa’nın son filmidir. Filmin hikâyesi bir Japon akademisyen ve yazar olan Uchida Hyakken’nin hayat hikâyesine dayanır. Öğrencilerini çok seven bir öğretmenin gözünden Japon kültürü Kurosawa diliyle anlatılmıştı. Yönetmenin olgunluk çağı eserlerinden sayılan yapım, 1993 yılında Cannes Film Festival’inde yarışma dışı bırakılmıştı.

2-Ran (1985): Kurosawa’nın Shakespeare uyarlamasıdır. Yüzyılın en iyi beş savaş filmi arasında gösterilmiştir. Yönetmen Kral Lear’ı kendi kültürüyle harmanlayıp ortaya unutulması güç bir başyapıt çıkarmıştı. Ran, Japoncada “Kaos” anlamına gelmektedir. Bir rivayete göre yönetmen filmin en başında yer alan bulut çekimi için tam seksen beş gün boyunca aynı çekim yerine gidip beklemiştir. Konusu ise kısaca şöyledir; yaşlı savaş lordu krallığını üç ayrı kalede yaşayacak olan üç oğluna bırakmak istemektedir. Fakat küçük oğlu bu fikrin ağabeyleri arasında çok geçmeden bir savaşa neden olabileceğini düşünmektedir. Ve fikrinde yanılmadığı da kısa bir süre sonra ortaya çıkacaktır.

3-Yojimbo (1961): Yojimbo kelime anlamı olarak “Koruma” demektir. Ustanın dönem (jidaigeki) filmidir. Filmin duruşu ve teması birçok Vahşi Batı filminden özellikle John Ford yönetimindeki yapımlardan etkilenmeler içerir. Ronin olarak adlandırılan efendisiz bir samurayın hikâyesinin anlatıldığı yapım, kumarda kazandıkları para uğruna aralarında çekişme yaşanan iki suç baronunun kontrolü altındaki küçük bir kasabayı ziyaret etmesi ile başlar. Köylülerin çaresizliğinin tek çözümü bu yalnız samuraydır.

“Sinemaya film çevirmediğim vakit çok sık giderim. Sinemaya kapanır hemen hemen oynayan her filmi seyrederim. Bana çok şey veren yönetmenler mi? Bergman, Visconti, Antonioni, Fellini, Wajda, John Ford ve Richardson ve Fransız Yeni Dalga’sı… Japonlara gelince, Ozu ve Mizoguchi’nin ölümünden beri artık kimseyi seyretmiyorum…”

4-Kagemusha / Gölge Savaşçısı (1980): Kagemusha, taklit eden kimse için kullanılan bir Japonca terimdir. Yapım Japonya’nın savaş yıllarında geçmektedir. Halk arasında efsaneleşen bir savaş lordu olan Shingen savaşta aldığı yaralar yüzünden ölmek üzeredir. Bu durumun düşmanları tarafından bilinmesini istemez ve yerine ona benzeyen birini bulmalarını söyler. Lordun yerine bulunan kişi ise aşağı tabakadan bir suçlu olan Kagemusha’dır. Kagemusha bir anda adi bir suçludan efsanevi bir komutana dönüşmüştür.

5-Ikiru / Yaşamak (1952): Ustanın psikolojik drama filmidir. Kurosawa aynı zamanda filmin senaryosunu da Shinobu Hashımoto ve Hideo Oguni ile birlikte yazmıştır. Yapımın müziklerine ise yönetmenin daimî bestecisi olan Fumio Hayasaka yapmıştır. Akira Kurosawa’nın edebiyata özellikle de Rus Edebiyatına olan ilgisi bu filminde de açıkça belli olmaktadır. Hikâyenin çalışmaktan hayatı kaçıran acınası başkarakteri Watanabe, Jean-Paul Santre’nin kitaplarından ya da Tolstoy’un İvan İlyiç’in Ölümü adlı romanından kaçmış gibidir. Hikâye 2. Dünya Savaş’ından sonra küllerinden yeniden doğmaya çalışan Japonya’da geçer. Watanabe, Tokyo’da yaşayan bir devlet memurudur. Hayatının otuz yılını hiçbir şey yapmadan sadece işine gidip gelerek geçirir. Bir gün ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrendiğinde ise boşa geçen otuz yılı geri getirmek için mücadele etmeye başlar.

6-Hakuçi / Budala (1951): Kurosawa’nın Dostoyevski’nin aynı adlı romanından yaptığı uyarlamasıdır. Filmin senaryosu ve kurgusu da yönetmenin ellerinden çıkmadır. Yapımın ilk hali 4,5 saat sürüyordu ve iki bölüm halinde yayınlanması planlanmıştı fakat stüdyo filmin bu halini çok uzun bulunca Kurosawa’nın tüm itirazlarına rağmen yeniden kurgulanmasını istedi. Stüdyo yeni halini de uzun bulunca Kurosawa öfke içinde “Bari filmi uzunlamasına keselim olsun bitsin!” diyerek tepkisini belirtmişti. Yapımın bugün eldeki kopyaları 166 dakikadır. 2. Dünya Savaş’ının şokuyla sarsılmış olan eski asker, epilepsi hastası Kameda tedavi gördüğü hastaneden taburcu olduktan sonra Hokkaido’ya gelir ve aile dostlarının evine yerleşir. Kısa zamanda ilginç kişiliği ve sınır tanımaz merhameti ile kendini sevdiren Kameda savaşın acılarını üzerinde taşıyan bu insanlara yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Her ne kadar insanlar ona sırf bu yüzden “Budala” dese de…

“Savaş sırasında söz özgürlüğü yoktu. Savaştan sonra Japonya üzerine söylenecek öylesine çok şeyim vardı ki…”

7-Rashomon (1950): Ustayı batıya tanıtan film olarak bilinir. Onun en önemli yapımlarından birisi olan Rashomon yalan ile gerçek arasındaki farkı çarpıcı bir dille anlatır. Rashomon kelime anlamı olarak “kale kapısı, şehir kapısı veya hisar kapısı” anlamına gelmektedir. Japon kısa hikâyeciliğinin en önemli isimlerinden biri olan Ryunosuke Akutagawa’nın iki kısa hikâyesinden uyarlanan yapımın senaryosu ve kurgusu yine Kurosawa’ya aittir.

Bir haydut, öldürülen bir adam, bir gezgin ve saldırıya uğramış bir kadının ağzından dinleriz hikâyeyi. Aynı olayı farklı şekillerde anlatırlar ama sadece bir tanesi doğruyu söylemektedir. Filmde geçen bir söz ise bize durumu kısaca anlatmaktadır; “İnsanlar kötü şeyleri unutmak ve yalan da olsa iyi şeylere inanmak ister. Böylesi daha zahmetsizdir.”

8-Shinichinin no Samuraı / Yedi Samuray (1954): Ustanın korumasız köylüler için kahraman gerek yaklaşımının epik destanıdır. Senaryosunu ve kurgusunu da kendisi üstlenen yönetmen bu yapımdan bir de dünyaca ünlecenek bir oyuncu çıkarmıştır, Toshıro Mifune. 16. Yy. Japonya’sında silahlı haydutlar tarafından saldırıya uğrayan ve ürünleri yağmalanan köylüler çaresizce çözüm aramaktadırlar. Köyün bilgesine danışırlar konuyu o da onlara “Yedi Samuray”ı bulmasını salık verir. Üç saati aşan süresiyle seyirciye destansı bir anlatım sunun bu siyah-beyaz dönem filmi dünya sinema tarihinin en önemli yapımlarının arasında gösterilmektedir. Aynı zamanda yönetmenin kariyeri açısından zirve filmidir. Yedi Samuray batı sinemasında birçok filme de ilham kaynağı olmuştur.

9-Ağustos’ta Rapsodi / Hachi-gatsu no Kyoshikyoku (1991): “Bomba atıldığında, orada, gökyüzünde bir göz açıldı. En korkunç göz! Böylece kardeşimin saçları döküldü ve o da utanarak kendisini odasına kilitledi, hep o gözü çiziyordu…”

Ağustos’ta Rapsodi ustanın olgunluk dönemi filmleri arasında geçen duygu dozu yüksek bir dramdır. Muhteşem doğa manzaraları eşliğinde geçmişten gelen büyük acının resmidir yapım. 2. Dünya Savaşının üzerinden 44 yıl geçmiştir. Felaketten habersiz çocuklar gizli gizli Amerikan hayranlığı beslerken olayı yaşayanlar bile görünürde bu acıyı unutmaya başlamışlardır. Tam da bu sırada bu felakette eşini kaybeden acılı öğretmenin kardeşinin oğlu Clark (Richard Gere) Amerika’dan çıkagelir. Japonca konuşmaktadır ve çok naziktir. Ama bu durum acıların gün yüzüne çıkıp dillenmesine engel olamayacaktır.

“Bazı insanlar konuşurken bile sessizdirler…”

10-Dersu Uzala / Deruzu Uzara (1975): Yönetmenin Rus-Japon ortak yapımı filmidir. Daha ziyade ustayı intihardan kurtaran yapımdır da diyebiliriz. Usta bir aralar film yapacak para bulamadığı için intiharın eşiğine gelmişti. O bu karanlıktan kendisine kollarını sonuna kadar açan Rus yönetimi sayesinde kurtuldu. 135 dakikalık bu yapım ustaya Moskova Şenliğinde Büyük Ödül ve En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazandırdı.

20 yy. başlarında bir Rus askeri haritacı ekibi Rus Uzak Doğu’sunda Mançurya ormanlarında arama yaparken atalarının yaşam şeklini sürdüren bir avcıyla tanışırlar. Başlangıçta ciddiye almadıkları bu avcıdan zaman içinde çok şey öğreneceklerdir.

“Sinemayı seviyorum, iyi filmler yapıyorum, bu da bana yetiyor…

*Bu yazı https://www.otekisinema.com/ adresinden alınmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek