Şiirimizde kendine has bir kapı aralayan Asaf Hâlet Çelebi’yi 18 Kasım 1938’de “Ses” dergisinde yayımlanan “Cüneyd” şiiri vesilesiyle anıyoruz.
Şiirinin yapısı batılı fakat şiirindeki üslubu doğulu bir şair İstanbul’da insanların Allah demeye korktuğu çağda moderni ve gelenekseli aynı potada eriterek tevhidin temsilcisine seslenir ve ruhumuzu çürüten “nefis” putunu baltalar:
“İbrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim .”
“Çelebi” soyadlı Asaf Hâlet, kendisini “Muhibban-ı Mevlana” dan sayar. Mevlâna, Şems’i nasıl aradıysa Asaf Hâlet de çağımızın yitik malı olan hikmeti arar. Bağdat’taki Cüneyd bu arayışın imdadına çağlar ötesinden yetişir:. “Aç cübbeni cüneyd, ne görüyorsun” sorusuna “görülmeyeni” diyerek cevap verir.
Şair, ilhamını Asya’dan, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, Doğu medeniyetinden ve masallarından alırken ayağını sıkıca İslam tasavvufuna basar. Günümüzün modern insanı, ilahsız maneviyatın izini Hint felsefesinde sürerken Asaf Hâlet yarım asır önce İslam tasavvufunun ufkunda Hint felsefesini eritir:
“düş içime uyu
ve sonsuz büyü
unut renkleri
ve şekilleri
hepi
ve hiçi” dizeleriyle şiirini Nirvana’ya ulaştırır.
Asaf Hâlet Çelebi, şiirlerini okurken onu “çin kadar uzaklardan, can kadar yakından” tanırız. Rabbit Mod Apk Garip akımının içinde garip kalan dizelerinde, gönlümüzü onun soyut gerçeklikle inşa ettiği şiirinin dilinde dinlendirir, zihnimizi bulandıran ideolojilerden uzaklaşırız. Çünkü biliriz: “tanımamak tanımaktan iyidir”
Ayşenur OKAN