Büyük bir beğeniyle dinlediğimiz bazı şarkıların sözlerinin peşine düştüğümüzde yolumuzun mutlaka bir şiire çıkması rastlantı değildir. Edgar Alan Poe “Şiir ebediliğe açılmış bir penceredir,” der. Şarkı sözlerinde yeniden kendini gösteren mısralar sonsuzluk penceresinin önünde duran ince bir perde gibi rüzgarla salınıp durur adeta.
Bu yazıda peşine düşeceğimiz rüzgâr, şiirdeki o sonsuz çağrışım imkanının başka bir sanatçının imge dünyasında çarptığı yerde doğanlara götürecek bizi.
Abdurrahim Karakoç’un “Aydınlık” isimli şiiri Eşref Ziya tarafından “Bir Sabah Gelecek Kardan Aydınlık” olarak yorumlanıyor.
“Gergin uykulardan, kör gecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Sonra düğüm düğüm bilmecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.Gökten yağmur yağmur yağacak renkler
Daha hoş kokacak otlar, çiçekler
Ardından bitmeyen mutlu gerçekler
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.”
Yine Abdurrahim Karakoç’un meşhur “Mihriban” şiirini onun kadar meşhur olan yorumuna Musa Eroğlu kavuşuyor.
“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor Mihriban, Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban, Mihriban, Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban, Mihriban, Mihriban”
Ahmet Arif’in “İçerde” şiirini Manuş Baba “Haberin Var mı?” olarak yorumluyor.
“Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mı?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…”
Ataol Behramoğlu’nun “Bu Aşk Burada Biter” şiiri Kumdan Kaleler tarafından aynı isimle yorumlanıyor.
“Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider”
Attilâ İlhan’ın “Ağustos Çıkmazı” şiiri Yaşar tarafından “Beni Koyup Gitme” olarak yorumlanıyor.
“Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n’olursun”
Yine Attilâ İlhan’ın “Sultan-ı Yegâh” şiiri aynı isimle Mor ve Ötesi grubu tarafından yorumlanıyor.
“Şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın”
Cahit Külebi’inin “Hikaye” şiiri Cem Karaca tarafından aynı isimle yorumlanıyor.
“Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!”
Cemal Süreya’nın “Sayım” şiiri Sezen Aksu tarafından aynı isimle yorumlanıyor.
“Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni”
Cemal Süreya’nın “Ülke”, “Aslan Heykelleri”, “Uçurumda Açan”, “Bu Bizimki” ve “Dikkat Okul Var” şiirlerinden mısralar derleyip Mazhar Alanson “Hüznün Kuşları” şarkının sözlerini oluşturuyor.
“Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Bir bir denemişim bütün kelimeleri
Yeni sözler buldum seni görmeyeli”
Didem Madak’ın “Paragraf Başı” isimli şiiri Hüsnü Arkan ve Yasemin Göksu tarafından “Beni Anla” olarak yorumlanıyor.
“Yalnız bırakma beni bu paragrafın başında
Bu boşluğu bir masal doldurmaz
Kanalizasyondan fırlar bir cadı,
Başını engizisyona çarpar.
Ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda.…”
Gülten Akın’ın “Deli Kızın Türküsü” isimli şiiri Sezen Aksu tarafından aynı isimle yorumlanıyor.
“Sana büyük caddelerin birinde rastlasam
Elimi uzatsam tutsam götürsem
Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak
Anlasan
Elimi uzatsam tutamasam
Olanca sevgimi yalnızlığımı
Düşünsem hayır düşünmesem
Senin hiç haberin olmasa
Senin hiç haberin olmaz ki
Başlar biter kendi kendine o türkü”