Sadece Şiir Daima Şiir: Edip Cansever/ Ezgi Alkan Tuzcu

Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğar. İlk kitabı “İkindi Üstü” 1947’de yayımlanır. Şair on dokuz yaşındayken yayımlanan bu kitabını yok saymıştır.

1954 yılında ikinci şiir kitabı “Dirlik Düzenlik” ismiyle yayımlanır. Kitabın çok bilinen eseri “Masa da Masaymış Ha” isimli şiirdir. Cansever’in kendine ait bir sesle şiirde çığır açacağının işaretleri bu kitapta yer alır.

Adam yaşama sevinci içinde

Masaya anahtarlarını koydu

Bakır kâseye çiçekleri koydu

Sütünü yumurtasını koydu

Pencereden gelen ışığı koydu

Bisiklet sesini çıkrık sesini

Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu

Adam masaya

Aklında olup bitenleri koydu

Ne yapmak istiyordu hayatta

İşte onu koydu

Kimi seviyordu kimi sevmiyordu

Adam masaya onları da koydu

Üç kere üç dokuz ederdi

Adam koydu masaya dokuzu

Pencere yanındaydı gökyüzü yanında

Uzandı masaya sonsuzu koydu

Bir bira içmek istiyordu kaç gündür

Masaya biranın dökülüşünü koydu

Uykusunu koydu uyanıklığını koydu

Tokluğunu açlığını koydu.

Masa da masaymış ha

Bana mısın demedi bu kadar yüke

Bir iki sallandı durdu

Adam ha babam koyuyordu

Sanatçının günlük yaşam işlerinden uzaklaşıp sadece şiire odaklanmasını sağlayan olay 1954 yılında çıkan Büyük Kapalıçarşı Yangınıdır. Bu yangında babasından kalan dükkânı yitiren Cansever ortağı Jak ile yeni bir antikacı dükkânı açar. Ortağı dükkânın tüm işleriyle ilgilenirken Edip Cansever asma kattaki odasında okur ve yazar. II. Yeni topluluğunun en önemli şairlerinden, Türk şiirinin yüz akı Edip Cansever sadece şiir düşünen ve yazan bir şairdir.

  1957’de yayımladığı “Yer çekimli Karanfil” kitabı Cansever’in şiirinde dönüm noktası olur:

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var

Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi

Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda

Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel

O başkası yok mu bir yanındakine veriyor

Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle

Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil

Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk

Birleşiyoruz sessizce.

Şiirini bir düşüncenin hizmetine sunmaktan kaçınan Cansever, toplumsal eleştirilerini yaparken slogan kullanmak yerine dolaylı anlatımı tercih eder. Umudu ve umutsuzluğu bir arada vermeyi başaran Mendilimde Kan Sesleri şiiri hem imgeleri ritmiyle modern şiirimizin en güzel örneklerindendir:

Her yere yetişilir 

Hiçbir şeye geç kalınmaz ama 

Çocuğum beni bağışla 

Ahmet Abi sen de bağışla 

Boynu bükük duruyorsam eğer 

İçimden öyle geldiği için değil 

Ama hiç değil 

Ah güzel Ahmet abim benim 

İnsan yaşadığı yere benzer 

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer 

Suyunda yüzen balığa 

Toprağını iten çiçeğe 

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine 

Konyanın beyaz 

Antebin kırmızı düzlüğüne benzer 

Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir 

Denize benzer ki dalgalıdır bakışları 

Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına 

Öylesine benzer ki 

Ve avlularına 

(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) 

Ve sözlerine  

(Yani bir cep aynası alım-satımına belki) 

Ve bir gün birinin adres sormasına benzer 

Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne 

Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına 

Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına 

Minibüslerine, gecekondularına 

Hasretine, yalanına benzer

Anısı işsizliktir

Acısı bilincidir

Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan

Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir

Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.

Yaşadığı şehrin sokaklarında insan hikayeleri arayan şair şiirinin insanlarını ve görüntülerini kentlerden seçer. “Mısra işlevini yitirdi.” ifadesini kullanan şair hikayeler anlatırken bile şiirin sınırlarına sadık kalır.

Ben Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi Bey

Nasılım

Bir yaz ikindisinden çıktım geldim

Diyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldim

Kapıyı iyice kapadım

– Kapadım mı, evet, kapadım –

Çitlenbik ağacının altından geçtim

Frenk üzümlerinden bir iki salkım kopardım

Dişlerimle sıyırdım

Sardunya renginde ve sardunya tadında idiler

Biri fotoğrafımı çekiyorkenki gibi durdum

Azıcık gülümsedim

Ve dünya bana gülümsedi

Çakılların üstünden yürüdüm

Yürüdüm ki, bir sese benziyordum sanki

Yüzyıllarca önce kırılmış bir kemik sesi

İyice duydum

“Ben şiiri ussal bir coşku olarak belirliyorum.” sözüyle kendi poetikasını belirleyen şair yayımladığı kitapları ve binlerce mısrasıyla şiiri hayatının merkezi, varlığının özü haline getirmiş, edebiyatımızda özgün bir yer edinmiştir.

Ezgi ALKAN TUZCU

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek