gün ve gece,
ışıyıp karardıkça zaman,
yani geçtikçe yolcular yollardan,
dalgalara ve fırtınaya tutuldukça kıyılar,
kar uğuldadıkça kuytusunda her kayanın,
savrulduğunda,
vadiye tutunmuş,hasattan arda kalan çayırlar,
yani değiştikçe mevsimler ağaçların hatıraları kadar,
başladığında rüzgar yangınları,
hatırladıkça o kusursuz soğuğu,
sarıldıkça yapraklar
derin ve ılık bir ağrı gibi mezar taşlarına,
yani, hasta başucundaki çiçekler gibi
döküldükçe takvim,
kim bilecek !
şubatın
alevden bir örtü gibi
sardığını seni?