İskenderiye Kütüphanesi/ Gülsüm Çelik

Akdeniz’in kıyısında, Afrika’nın batısında büyük bir liman kenti olan İskenderiye’deyiz. Tarih milattan önce 330 yılı. Gülsüm Çelik sizleri bir kütüphaneden çok daha fazlası diyeceğimiz İskenderiye Kütüphanesi’ne götürecek. Keyifli okumalar dileriz…

İsmini kurucusu Büyük İskender’den alan şehrin, kendisi kadar meşhur simgesi İskenderiye Feneri Akdeniz’de yolunu bulmaya çalışanlara karanlık sularda ışık dağıtmaktadır. Gemilerin ve ticaret yollarının bir uğrağı olan limana büyük bir kütüphane kurulmasına niyet edilir.

Kütüphane, Büyük İskender’in komutanının oğlu olan II. Ptolemaios zamanında inşa edilir. İçinde sadece kitapların olmadığını; bir kütüphaneden daha fazlası olduğunu bünyesindeki çalışmalardan anlıyoruz. Müzesinin de olduğunu bildiğimiz İskenderiye Kütüphanesi aslında devasa bir bilim kompleksi gibi çalışır. O dönemde var olan bütün ülkelerden hayvan ve bitki örnekleri burada toplanır. Kompleks bünyesinde rasathanenin ve botanik bahçesinin bulunduğu da kaydedilir.

İskenderiye Kütüphanesi’nin geniş kapılarından içeri girdiğimizde sanki köşede geometri eğitiminin temelini oluşturan “Elementler” eseriyle Öklid’i ( Öklides) kütüphane içerisine kurduğu en büyük matematik okulunda ders anlatırken görürüz. Biraz ileride Arkhimedes Burgusu’nun mucidi Arşimed’i (Arkhimedes) mekanik okulunda çalışırken seyrederiz. Her an “Evreka” diye bir ses duvarlara çarpıp yayılacakmış gibidir. Biraz ileride Herofilos dikkatle kadavra inceleme çalışmalarına devam etmektedir. Baş Kütüphaneci Eratosthenes uzun süre temel eser olarak kullanılan “Coğrafya” kitabını yazmaktadır.

Bilim yuvası olmasının dışında kütüphanenin bu kadar meşhur olmasına sebep olan şey içerisinde bulunan kıymetli eserler olmuştur. Antikçağ’ın en büyük dermesine sahip olan kütüphanede yaklaşık 150.000 el yazması eserin olduğu düşünülüyor. Eserler papirüslere yazılarak rulo şeklinde saklanırdı. Peki bu eserleri nasıl burada topladılar dersiniz? 

Kütüphanedeki eserlerin bir kısmı için ciddi meblağlar ödenerek orijinal eserler satın alınır. Diğer taraftan söylenene göre limana gelen her gemi aranır, içindeki kitaplar toplanır. Yahut şehre gelen gezginlerden, ilim amacıyla şehirde bulunan öğrencilerden sahip oldukları kitaplar istenir. Görevliler bu kitapların bir kopyasını hazırlar ve alınan kitaplar sahiplerine geri verilir. Aynı zamanda bir yayınevi gibi çalışan kütüphanede diğer medeniyetlere ait eserler işte böylece Yunancaya çevrilir. İskenderiye Kütüphanesi çalışanları kopyalama konusunda o kadar başarılıdırlar ki kitapların aslı mı yoksa kopyası mı sahiplerine geri verilir, anlaşılmaz.

Her şey ne yazık ki yolunda ve güzel bir şekilde ilerlemez. Takvimler milattan önce 48 yılını gösterdiğinde  İskenderiye’yi kuşatan Jül Sezar’ın kendi gemilerini yakarken sıçrayan alevler nedeniyle İskenderiye Limanı’na yakın olan kütüphaneyi de yanlışlıkla yaktığı düşünülür. Zarar gören kütüphaneden kurtarılanlar Hıristiyanlığa geçildikten sonra pagan inancını yayabileceği tehlikesinden dolayı yok edilir. Bu eserlerin bir hafta boyunca hamamlarda yakıldığı söylenir. 

Takvimler bu kez 1988’i gösterirken UNESCO önderliğinde bir tasarım yarışması düzenlenir. “Yeni İskenderiye Kütüphanesi” projesi olarak başlatılan çalışma sonucunda kütüphane 2002 yılında hizmete girer. Kütüphanede 8 milyon kitabı alabilecek rafların olduğu biliniyor. Yeni kütüphane, önceki gibi içerisinde bir müzeye de sahip.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek