Çocuk Edebiyatı denince aklımıza gelen eserlerin başında Momo vardır. Momo yalnız çocukların değil yetişkinlerin de keyifli okuduğu bir eserdir. Ezgi Alkan Tuzcu sizlere Momo’yu okumanız için beş neden seçti. Henüz okumadıysanız bu yazı sonrasında Momo’yu okuyacağınıza eminiz 😉
Daha dün çocuktuk, ne çabuk bu yaşa geldik! Zaman çok hızlı geçiyor değil mi? Belki de geçen zaman değil biz onun içinden geçip gidiyoruz. Michael Ende “Momo” isimli kitabında “zaman” kavramını merkeze alarak büyülü bir yolculuğa çıkmamızı sağlıyor.
Aslında her şey bir arkadaşının akrebi ve yelkovanı olmayan bozuk bir cep saatini yazarımıza hediye etmesiyle başlar. Bu bozuk saate dakikalarca bakıp zaman hakkında düşünmeye başlayan yazar ilhamını bulmuştur. Hikâye yazarın kafasında gelişir, dallanıp budaklanır ve bu olaydan altı yıl sonra “Momo” adlı kitap okurla buluşur.
- Momo dokuz yaşından doksan dokuz yaşına değin herkesin okuyabileceği zamansız bir eserdir. Momo’yu okurken çocuk edebiyatının şefkatli elini omzunuzda hissedersiniz. Zaman hakkında sorgularken tokat atmak yerine yüzünüze bir bardak su döken satırlarla uykunuzdan uyandırılırsınız:
“Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir, ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır, zamandır. Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı ve uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.”
2. Kitabın ana karakteri Momo aslında bir anti-kahramandır. Hiçbir süper güce sahip değildir. Olağanüstü özelliklerden azade Momo’nun en iyi yaptığı iş dinlemektir:
“Momo, herkesi her şeyi dinlerdi. Böcekleri, otları, yağmuru, hatta ağaçlar arasında dolaşan rüzgârı bile. Her biri ona kendi dilince bir şeyler anlatırdı. Bazı akşamlar bütün arkadaşları evlerine döndüğü zaman o tek başına yıldızlı gök kubbenin altında taş basamaklara oturur ve o görkemli sessizliği dinlerdi. Bazen de kocaman dev bir istiridyenin içinde oturup yıldızlar alemini dinliyormuş gibi olurdu. İşte o zaman hafif ama gizemli bir müzik yüreğine dolardı sanki. Özellikle böyle gecelerde çok güzel rüyalar görürdü. Eğer hala dinlemek büyük bir marifet değil diyenler varsa Momo’nun dinlediği gibi dinlemeyi bir denesinler bakalım.”
3. Modern hayat zamanı hızlı, verimli kullanmamız gerektiğine dair sayısız uyaran göndermeyi ihmal etmiyor. En hızlının hedeflerine en çabuk varacağına dair onlarca göndermeye maruz kalıyoruz. Elimiz kalbimizde, nefes nefese koştururken Momo karşımıza çıkıyor ve bize hatırlatıyor:
“Ne kadar yavaş, o kadar çabuk.”
4. İnsanların zamanını çalmakla görevli duman adamlar herkesi çeşitli yöntemlerle kendilerine esir etmeyi başarır. Sürü halinde şehri çepeçevre sarıp ince hesaplarla şehirdekilerin kafasını karıştırmayı başarırlar. İnsanlara tasarruf edebilmeleri için zamanlarını kendilerine vermelerini teklif ederler. İnsanlar koşturma halindedir, kimse bir şey düşünmez ve sorgulamaz. Herkes zamanını Zaman Tasarruf Şirketi’ne yatırmak için var gücüyle çalışır.
“Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar, ta yüreklerinde hissettiler. Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu.”
5. “Her insanın kendisine ait belli bir zamanı vardır. Ve bu zaman da yalnızca onda kaldıkça canlıdır, yaşar.” tezini savunan yazara inat makinelerin uzantısı haline gelen modern insan hiçbir şeye yetişemiyor. Kontrolün elinde olduğu inancıyla bir daire çizip duran insanın zamanını telefonlar, bilgisayarlar, akıllı saatler satın aldı. Günün sonunda vardığı yerle olmak istediği yer arasındaki uçurumu fark ettiğinde mutsuzluk kaçınılmaz hale geldi. İçinizdeki zaman çiçeklerinin tekrar açmasını sağlamak için “Momo’ya bir uğramalısınız.”
“Nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör biri için gökkuşağının renkleri ve sağır biri için kuş sesleri nasıl boşunaysa, yürekle algılanmayan zaman da öyle boşa gider, kaybolur. Ama ne yazık ki düzgün atmasını bildiği halde kör ve sağır olan nice yürekler vardır.”
1 Comment