Bu yaşadıklarımızın hepsi Türkan’ın başının altından çıktı. O Türkan yok mu o Türkan! Beygir gibi sağlam adam iki gündür hastanede yatıyor onun yüzünden. Tansiyonu fırladı. Adama inme iniyordu Allah muhafaza. Ben de kabahatliyim bu konuda yalan yok ama aklıma giren Türkan oldu.
Türkan bizim alt komşu. Lise sondayken bu kocası olacak kandırmış kızı kaçmışlar. Sonrasında bizim alt kata oturdular. Kocası, Türkan’ın hayatında her olumlu şeye köstek olur. O da ne zaman bunalsa bize gelip beni bunaltır.
Bir gün yine çat kapı kahveye geldi. Abla kız canım hiç ev işi yapmak istemiyor, bir kahve yap da iki çift laf edelim, dedi. Türkan dedim, kızım daha evi süpürmedim her taraf her yerde. Aman abla Allah’ın emri mi her gün ev süpürmek. Hem senin robot süpürgen yok mu? Çalıştır gezsin şurada. Yok dedim, benim robot süpürgem yok Türkan. Her gün geliyorsun bizim eve, bardak alsam biliyorsun, süpürge alsam haberin olmayacak mı?
Biliyorum kız abla süpürgen yok, ama soruyorum niye yok? Niye bizim robot süpürgemiz yok?
Başladı konuşmaya. Türkan makineli gibi taramaya başlayınca susturmak ne mümkün. Bu çağa gelmişiz de niye bizim robot süpürgemiz yokmuş bir senle ben mi eksikmişiz diğer kadınlardan. Yüzüne bakılmaz kadınların kocaları hemen alıyormuş süpürgeyi. Biz bu kadar çirkin miymişiz?
Kızım, dedim sen meseleyi yanlış anlamışsın süpürgenin güzellikle çirkinlikle ne ilgisi var? Hem dolar olmuş şu kadar nasıl verelim o parayı?
Mesele para değil ki, dedi her şeye veriyorlar ama bunu gereksiz görüyor kocalarımız.
Bak bu konuda haklısın, bazen mantıklı konuşuyorsun Türkan. Ama uğraşamam ben şimdi Feramuz’la. Bin tane borç çıkarır önüme.
Feramuz benimki. Ne iş yaptığını tam olarak ben de bilmiyorum. Alım- satım, ticaret. Çarşıda kıytırık bir dükkanı var ama havasına baksan Manhattan’da ticaret merkezi yönetiyor sanırsın. Ne istesem “Ödemeleri yapayım, çok yoğunum ona da bakarız.” der hep hallederiz der ama asla halletmez. Biliyorsun bizimkileri Türkan, uğraştırma onlarla.
Türkan pes etmedi. Dernek kuralım abla sesimizi duyuralım, dedi. Kabul etmedim tabi. Olayı siyasileştirmeyelim Türkan, dedim bu bizim kişisel meselemiz. Hiç de bile abla, dedi siyasileştirelim kamusallaştıralım. Hatta bu evrensel bir sorun, uluslararası kamuoyunun gündemine taşıyalım. Dünyada iki tür kadın var. Bir konforlu yaşayan kadınlar, bir de emekçi kadınlar. Neden hep biz eziliyoruz. Taramalıyı açtı yine, ardı ardına saydırıyor.
He Türkan he, dedim hadi kızım az ötede Marksistçilik oyna. Daha evi silip süpüreceğim, yemek yapacağım akşama misafirim var.
Türkan’ın tacizleri her fırsatta devam etti. Ama sadece Türkan olsa onun hakkından gelirdim. Türkan benim algı ayarlarımla oynadı. Artık nereye gitsem çarşı, pazar, veli toplantısı, taziye, kutlama robot süpürge muhabbetinden başka bir şey dikkatimi çekmiyordu.
Eniştemin taziyesinde Safiye halam, gelinlerin gözüne bakarak süpürgeyi bir övdü bir övdü anlatamam. “Rahmetli bilmiş de almış bunu bana, bir gözden bir göze fayda yok bu on gelinden iyi. İpek kızım benim, narin narin dolanıyor ses etmeden her yeri temizliyor.” diye. Eniştemden çok süpürgeyi anlattı taziyede.
Veli toplantısında bile kadınlar konuyu nasıl matematik formüllerinden robot süpürgeye getirdiler hala şaşırıyorum. Hoca, test çözerken soruyu anlamayıp yanlış yapıyorlar dedi. Bir kadın araya girip “ Hocam odasına süpürgeyi göndermesek mi? Dikkati dağılıyor olabilir mi?” diye bir başladı, diğer velilerin de katılımıyla toplantıyı süpürge güzellemesiyle bitirdik. Hoca da dahil herkesin aklı karıştı.
Konuyu kocama açınca zinhar alamayız, dedi. Başlamadan biten bir maceraymış der, Türkan’ın gazına geldim diye uzatmazdım belki de. Niye, diye sorma gafletinde bulundum. Dolar Everest’e çıktı haberin yok mu, dedi. Buraya kadar da sıkıntı yok, Everest’e çıkıp doları indirmem imkansız. Sonra ne dedi peki: “Ben arabayı değiştirdim.”
Arabayı mı değiştirdin? Niye, diye sordum tabi.
Uzun uzun zırvaladı, bir şeyler geveledi, zaten anlamam teknik mekanik işlerden. Fakat laf arasında koltuk ısıtmalı bir araba aldığını söyledi. Ne gerek var ki, dedim. Deri koltuk zor ısınıyormuş, o yüzden alttan koltuk ısıtmalı almış. Vay vay vay. O anda benim devreler attı. O kaç beygir motor gücünden, teknik aksamdan, teknolojik donanımlardan anlamam fakat beyimizin kıçı üşümesin diye Everest’teki dolarlara ulaşıp araba değiştirdiğini anladım.
Bizim kısa dernek maceramız da böylece başlamış oldu. Türkan ne kadar robot süpürgesi olmayan kadın varsa listesini çıkarmış. Kendi aramızda bir dernek kuralım, başkanı da sen ol geri kalan her şeyi ben hallederim dedi. Nerede toplanacağız Türkan dedim. Abla kız bir yer tutsak zaten paramız yok, senin salon geniş işte çayı ben demler bardakları yıkarım dedi. Bunu da bana yıktı, eh Türkan ona da tamam dedim. İki saatin içinde beş altı kadın topladı geldi. Derneğin kuruluş amacı, üyelik, başkan seçimi gibi teknik işleri hallettik. Zaten koca sitede robot süpürgesi olmayan altı kişiymişiz. Ben, Türkan, kapıcının karısı, yöneticinin karısı (o niye geldi bilmiyorum, adam cimriliğinden elektrikli süpürgeyi açtırmıyor. Kadın gır gırla temizliyor halıları. Senin aklı nakıs kocan robotu alır bekle) neyse bize üye lazım ne kadar çok olursak o kadar sesimiz duyulur. Üst kattaki parayı kitaba yatıran Perihan. Onun yüzünü zor görürüz eve kapanır okur, yazar. Kocasına yemek yetiştiremez. Adam her akşam söylenir kitapları mı kemirelim açız diye. İnat edip almıyormuş karısına robot süpürgeyi, hareket et biraz, pıhtı atacak bir yerine diyormuş. Bir de terzi Yasemin. Yasemin’in evi ip ve kumaş parçalarından geçilmez. Ona şart.
Perihan A4 kağıdına slogan bile yazıp duvara astı. “Siz koltuğunuzda keyifle kitabınızı okurken robot süpürgeniz ayaklarınızı gıdıklasın.” Sonra herkes bir slogan bulsun dedi onları da yazıp apartman girişine asalım. Perihan işte her yerde entel takılacak ya.
“Kıllara, tüylere, tozlara son!” “ Bizi insanlık tarihinin en önemli buluşundan mahrum edemezsiniz!”
“Robot süpürge lüks değil en temel ihtiyaçtır!”
“Maslow ihtiyaçlar hiyerarşini tekrar kur! En altta robot süpürge var!”
“Kadınlar; siz yeryüzünden eşitsizliği, cehaleti süpürün, bırakın tozları robot süpürgeler süpürsün.” Sloganları yazıp derneğin ismini de seçtik.
Derneğin ismi robot süpürgesi olmayan kadınlar derneği. ROSÜPKADER
Logosu da pırıl pırıl, ay gibi yuvarlak, yakışıklı bir süpürge resmi.
Yasemin ertesi gün getirip logoyu astı salona. Makinede, kasnakta çin iğnesi nakışı işlemiş.
Güya toplantılar iki saati geçmeyecekti ama nerede görülmüş beş altı kadın toplanıp- üstelik çaylı pastalı- iki saatte dağıldığı. Uzadıkça uzadı. Kocaların cimrilikleri, çocukların yemek seçme dertleri, kaynanalar, eltiler, üst kattan sofra bezi çırpan komşular… konu dağıldıkça dağıldı. Ee haliyle yemekler yetişmedi, çocuklar okulda unutuldu, evi b.. götürdü. Kocaların canı burnuna geldi. Bir ayın sonunda benimki pes etti. Ne alıyorsan al yeter ki bu kadınlar eve gelmesin artık, dedi. Diğerleri de üç aşağı beş yukarı zamanlarda pes edince biz altı kadın, robot süpürgeli kadınlar safına geçtik. Yani yatay geçiş değil tabi, dikey bir geçişle level atladık. Son kez de bunu kutlayalım diye toplandık.
Benim beyaz atlı yakışıklı prensime “Sebastiyan” ismini koydum. Kocam gelince de çalıştırıp “Şu benim şimdiye kadar kırılmış dökülmüş tüm hayallerimi bir güzel süpürüp temizle Sebastiyan” diye de havamı attım.
Lakin işte anamın beni Kadir gecesi doğurmadığı kesin. Nerede binde bir arıza çıkaran makine varsa o da gelip beni bulur. Sebastiyan da bir haftadan sonra sorun çıkarmaya başladı. Türkan, “ Abla buna niye erkek adı koydun, erkekleri sırf sorun yaratsınlar diye yaratmış Rabbim.” dedi. Kız da haklı, iki oğlu bir de kocası evde üç erkek burnundan getiriyorlar.
Sebastiyan odaları şaşırıyor, komutları anlamıyor, bir yere takılıp kalıyor. Servise götürüyoruz yaptık deyip gönderiyorlar. Dedim ki yüce rabbim bana layık görmüyor musun yoksa? Kaderime razı olacaktım. Yok, bana süpürge gelmiyor demek ki. Bunca yıl alamadığıma göre. Akıl var izan var, mantık var teknoloji var, hepsini geçtim hurefa denen bir şey var git muska yazdır. Velakin ben ne yaptım. Türkan’a yine kandım. “Abla bizim adamın iş yerinde çalışan bir çocuk var zehir gibi. Onların bozulan neyi varsa o yapıyor. Oğlanların tabletini iki dakikada yaptı, bilişimden çok iyi anlıyormuş ona mı göstersek?” dedi. Tamam Türkan, dedim gösterelim. Çocuk bir geldi baktı, bir daha gelmem lazım, dedi peki dedik. üç dört sefer geldi gitti. Telefonuna bağladı, komutları uygulattı, tamam dedi. Allah var süpürge on gün sorunsuz çalıştı. Dua üstüne dua ettim çocuğa. Sonradan edeceğim beddualar için önden avans verir gibi. Neyse işte sen sağ ben selamet.
Feramuz, “ Piyasa pahalıyken arabayı sattım, iyi de kar ettim. Bankaya yatırmayacağım, iki üç gün evde sağlam bir yere koyalım.” dedi. O kadar parayı niye elinde taşıyacaksın dedim. Bu aralar hesapta para görünmemeliymiş. Feramuz’un kafasında kırk tilki dolaşır akıl sır mı erer işine. Getir koy, dedim on yıldır oturuyoruz burada, siteye yabancı sinek girmez. Ne olacak. Benim dolabın altına koydum.
Üç gün sonra Feramuz istedi, getir araba aldım diye. Gittim ki çanta yok. Evi alt üst ettim yok. Feramuz çıldırdı, suçlamadığı kimse kalmadı. Derneği bunun için kurduğumuzu bile söyledi.
Meğer olay bizim Sebastiyan’ın hiyaneti sonucu olmuş. Bu mendebur makinenin ses kaydetme özelliği varmış. Telefonlara da bağlanıyor zaten. Türkan’ın bulduğu çocuk makineyi hacklemiş. Ses kayıtlarını dinliyormuş. Bu gavurun icadı, evde sinsi sinsi geziyor, bizim gizlimiz saklımız ne varsa o türemiyesice çocuğa ajanlık yapıyormuş. O da ben markete gidince çantayı eliyle koymuş gibi bulmuş. Kapıyı çekerim kilitlemem zaten, hoş kilitlesem n’olacak Sebastiyan onu da açardı. O çocuğun safına geçmiş bir kere. Çocuk kredi kartını kapının kenarına sokup açmış. Paraları da alıp kayıplara karışmış. Zaten üç gün orada beş gün burada çalışan biri. Belli bir işi, adresi yok, ara ki bulasın.
Teknik servistekiler ses kayıtlarını çıkarınca Feramuz bir hışımla Sebastiyan’ı yedinci katın balkonundan aşığı fırlattı. Daha iki taksiti ödenmiş süpürge, robot mezarlığını boyladı. Dedim ben, bana robot süpürge gelmiyor diye.
Türkan çay yapıp hastaneye ziyarete gelmiş. Feramuz görse kesin katil olur adam. Bir de demez mi, “Kız abla tüm sesleri alıyormuş bu meret makine, dedikodularımızı da kaydetmiş midir?
Türkan he gülüm, dünyanın başka işi yok, senin eltilerine çırpı bacak demenle ilgileniyor. Kızım bizi aptallığımızla baş başa bırak Allahın’ı seversen!