“İki çenekliler sınıfının baklagiller familyasından, eflâtun ile kırmızı arası morumsu pembe renkte, çok güzel çiçekler açan süs ağacı.” sözcük anlamını bildiğimiz Erguvan ağacı halk arasında ‘Baharın Müjdecisi’ olarak görülmektedir. Nisan ayı sonu, mayıs ayı başında birkaç haftalığına bulundukları yerleri mor ve pembe renklerinin harmanlandığı bir tabloya çevirirler. Özellikle İstanbul Boğazı’nda korular ve yalılar eşliğinde seyredenlerin gözlerine bir şölen sunmaktadırlar.
Tarihi süreçte Erguvan; Bizans Sarayı’nda zenginliği ve gücü temsil etmiş ve Hükümdar dışında kimse bu rengi kullanamamıştır. Osmanlıda erguvan Bursa şehrinin simgesi olmuştur. Emir Sultan’ın her yıl erguvan açma mevsiminde müridleriyle buluşması nedeniyle düzenlenen Erguvan Şenlikleri gelenek hâline gelmiş ve 19. Yüzyıla kadar sürdürülmüştür. Birçok şairimiz şiirlerinde erguvana yer vermiştir;
Ger edersem kadd ü ruhsârın yolunda cân revân
Bitiser sinümde sînem üzre serv ü ergavân / Karamanlı Nizamî
Beklemem fecrini leylaklar açan nîsânın
Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın / Yahyâ Kemal
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu
Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar / Ziyâ O. Sabâ
Ufku bir fırçada has bahçeye döndürdü bahar
Erguvan göklerin altında sular leylâki / Fâruk N. Çamlıbel
Saâdet mi getiriyor rüzgâr
Dolarak erguvan atlaslara / Orhan V. Kanık