Her bayram dilimize gelip yapışan bir cümle “Nerede o eski bayramlar?” deriz. Gerçekten özlediğimiz bayramlar mıdır yoksa eski olan mı? Alev Alatlı zihin açıcı cümleleriyle Z Kuşağı ve Bayram yazısında şöyle diyor: Geçmişe özlemi, yoksulluğa özlemden ayrı tutmak gerekir, keza bayramları tüketim örüntülerinden. Z kuşağı yeni papucunu yatağına alıp onunla uyumuyorsa, hamdetmek gerekir.
Siz hiç eski bayramlara methiye düzmeyen bir bayram yazısına rastladınız mı? Kendi adıma ben bu yıl da rastlamış değilim. Yıl 2021 ve hâlâ “nerede o eski bayramlar diye yanıp yıkılmaktalar, Z kuşağının biraz hallice genç yazarları. Eskiden yaptıkları şeyleri tekrar yapmak, sokaklarda “çatapat, kız kaçıran cephaneleri”ni patlatmak, “fiiçuuuyyyvv sesleri” ile neşelerini bulmak isterlermiş. Seyyar bayram salıncağının gıcır gıcır sesi duyuldu mu, koşar sıraya girerler, dünyanın en büyük lunaparkına gitmiş kadar eğlenirlermiş. Üstelik öyle jetonla, elektrikle falan değil, kas gücüyle çalışırmış seyyar salıncaklar ama olsunmuş; “samimiydi, bizdendi o salıncaklar.” Niye? Köhne ve belki de çatapatlar, kız kaçıranlar gibi tehlikeli oldukları için mi bize yakışıyorlardı? Yazar, “ne güzel günlerdi onlar!” diye devam ederken güzellemelerine, benim tepkim, “Yok canım!”
“Z. kuşağı” malum, 2000 yılından itibaren doğan çocukları tanımlamak için kullanılan bir terim. “Milenyum” ya da “İnternet” kuşağı diye anıldıkları’da olur. 12 Eylül’ü bilmez, Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı tanımaz bu çocuklar. Sokak oyunlarıyla değil, bilgisayar oyunlarıyla büyüdüler. Recep Tayyip Erdoğan’dan başka cumhurbaşkanı, AK Parti iktidarından başka hükümet de bilmezler. Ama Londra’daki “London Eye” isimli ünlü dönme dolabının kabin sayısını bilirler. Z kuşağının gacur gucur ses veren köhne salıncaklara özlem duyacağına ihtimal veriyor musunuz?
Diğer bayram güzellemelerini de bir düşünün. Örneğin, çocuklara verilen “kolalı mendiller” klişesini. Kağıt mendillerin tartışmasız daha hijyenik ve kullanışlı oldukları günümüzde, “Bayramda anneanne, babaanne demek kolalı mendil demekti,” diye “nostaljiden bir demet” yapıyor yazar hanım kızımız, “Bozuk paralar, şekerler kapının yanında hazır bekletilirdi, mendillerin arasına sıkıştırılmış bayram harçlıkları ile birlikte,” diye de ekliyor. “Mis gibi ütülenmiş, kolalanmış, tertemiz mendiller torunlar için hazırlanırdı. Aynı kıyafetlerle bayrama girilmezdi mesela, çünkü bayram; yeni pabuçlar, yeni kıyafetler demekti evvela…arife gecesi yeni elbiseler, yeni pabuçlarla beraber uyunurdu, annenin tüm kızmalarına aldırmadan gizlice..” Geçmişe özlemi,
“Nostalji” geçmişteki mutlu bir ana duyulan özlemdir, eyvallah. Erken Çağdaş Dönemde melankolinin bir türevi olarak ortaya çıkar, romantik edebiyatta sıkça kullanılır, ona da eyvallah. Velakin, muradımız Kadim geleneklerimizin yaşatılması, toplumsal uzlaşı alanlarımızın zenginleştirilmesi, birlik ve beraberliğimizin pekiştirilmesi ise, ortak duyarlılıklarımızı isabetle saptamamız lazım gelir. Hızlı ve pratik düşünme yeteneğine sahip, internette dört dönen, hayal dünyaları gelişkin, yüksek özgüven sahibi Z kuşağını ciddiye almak bu gençlere saygı ve özenle yaklaşmak gerekir.
Z kuşağının “ortaklaşa davranışçı” yani “toplumcu” bir kuşak olmadığını, kurallara ve otoriteye bağlılık düzeylerinin zayıf olduğunu, bağımsızlıklarına ve özgürlüklerine düşkün ve özgüven sahibi bireyler olduklarını ıskalamak pahalıya patlayacaktır. Hızlı tüketim alışkanlıklarını gözden kaçırmamak, çabuk sıkılan hatta maymun iştahlı diyebileceğimiz kişiliklerini hesaba katmak durumundayız. Hasılı, nereye baksam aşağıdaki şu dizeler (İnan Durak Taş) internette gezmekte yüzlerle:
“Çocukluğum muydu bayramları güzelleştiren, yoksa bayramlar mı daha güzeldi eskiden?
Yeni bir şeyler almak mıydı bizi mutlu eden, yoksa yeninin kıymetini mi bilirdik biz eskiden? Yüreğim buruk, bir yanım eksik! Adı var, tadı yok şimdi, bu bayramların…”
İsyan etmekteyim: “Kim demiş tadı yok?!” (Bir de şu Korona olmasa!)
*Bu yazı Diyanet İşeri Başkanlığı’na ait Diyanet Bayram Gazetesi’nden alınmıştır.