Asım Gültekin, Amasya’nın Taşova İlçesinde 1975’te Dünyaya Geldi. Lise Öğrenimini Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde Tamamladı. Marmara Üniversitesi Edebiyat Öğretmenliği Bölümü’nden Mezun Olan Asım Gültekin, Bugüne Kadar Birçok Derginin Yayın Hayatına Başlamasına Öncülük Etti.
Farklı İllerdeki Okullarda Edebiyat Öğretmenliği De Yapan Gültekin, 2008’de Yılın Öğretmeni Seçilmişti.
Aynı Zamanda Dil Evi Etimoloji Topluluğu Başkanı Olan, Bugüne Kadar Birçok Kültürel Çalışmaya İmza Atan ve Uzun Yıllar Türkiye Dergiler Birliği’nin Başkanlığını Üstlenen Gültekin, Yalova’daki Evinde Kalp Krizi Sonucu Hayatını Kaybetti.
“Kıyamet günü yaratıcıya anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatabilmeliyim.” demişti Ayşe Şasa. Ölmeden önce ölebilenlerin sahip olduğu bir uyanıklıkla yaşar kimileri. Asim Gültekin ağabey de onlardandı. Abla der, daima yelek giyer, dutları ve kitapları çok çok severdi. Sözlük okur, sahafları gezer, içten bir hu! Çekerdi. Derviş meşrep bir halde gündeme takılmadan ama gündemden de bihaber olmadan kendi gündemini oluşturur, yeni bir işin beyaz haberini verirken bulurduk onu. Öyle çok çalıştı, öyle zor zamanlarda çalıştı ki ardında binlerce şahit bıraktı.
Ben, onu Ayşe Şasa’ya benzetirdim. Sizin telefon defterinizde onun adının olması değil onun telefon defterinde sizin olmanız bir sevinç vesilesi olurdu. Bazen uzun zaman ses etmez sonra bir hu! çekerdi. Bir vesile ile görüşüp tanışırsanız, konuşursanız muhakkak sizi de gençler için planladığı şu ya da bu işin içine dâhil eder, kazanacağı bu ecirden size de bir pay çıkarırdı.
Yıllar önce gençlik heyecanı ile müstear yazılar yazdığım bir vakitte kendi ismimle var olmanın önemini uzunca anlatmıştı bana. Şimdi dönüp baktığımda ne çok eksiği var dediğim bir yazı için mesai harcamış, tek tek eksiklerini söylemiş, yol göstermişti. Dünya Bizim’deyken insanüstü bir gayretle çalıştığına tekrar şahit olmuştum. Gençtik, heyecanlıydık, eleştirmeyi, hata görmeyi seviyorduk. Müslüman iyiyi görür, iyiyi söyler, iyi olan için yorulur, dünyada “din”lenelim ki kabirde dinlenelim der, mazeret kapılarını çabucak kapatırdı.
Nasip bu ya Yedi Hilal kurulduğunda yapılacak bir kampa davet etmişlerdi de onun vesilesi ile pek çok gençle tanışmıştım. “Kalkıp Konya’dan bu kampta ablalık yapmaya geldiniz öyle mi Allah Allah!” demişti. Bu belki de onun takdir şekliydi. Kendi çocukları yanına ümmetin çocuklarını da katacak kadar gönlü geniş bir adamdı, cevher grupları, camilerde kitap okuma halkaları, bir kelime üzerine uzun ve teferruatlı anlatımları ile kaç genci fark ettirmeden rahle-i tedrisine almıştır kim bilir. Bir süredir Muhammediye okumaları yapıyor, tasavvufi metinlerle gençler arasında bir kez daha köprü oluyordu.
“Göçtü kervan kalmak yok.” diyordu sık sık. Yürümek, hareket etmek, bir işten yorulunca diğerine geçmek ama hep iş üzerinde olmak karakterindeydi. Modern çağ insanının odaklanma sorunu onda yoktu. Pek çok işi organize edebilir, dergi çıkarır, çıkmasına ön ayak olur, radyo programları yapar, youtube dersleri kaydeder, tüm bunlar esnasında birilerine kitaplar tavsiye eder, eski kitapları toplar, dutların güzelliğinden bahseder, nane kokusunun fesleğen kokusundan daha güzel olduğuna sizi ikna edebilirdi.
Oturup yazabilir, kitaplarıyla meşgul olabilir böyle de yolunu bulabilirdi. Artık vakti gelmişti, dostları daha çok yazsa kayıt altına alsa diyordu. Yapmadı. Görünür olmak derdinden azade, bir gence daha ulaşmayı bir satır daha yazmaya tercih etti. Dün gece oturup sessizce düşündüm. Kıymetli Nurdan ablamızın eşi, iki güzel evladın babası, çoğumuzun ağabeyi bir adam geçti bu dünyadan. Vaktin peşinde koşan değil vakti peşinde koşturan bir adam geçti .
Sonra uzun süre ağladım. Hayır, Asım ağabeye değil kendime, heybemin boşluğuna, amelimin azlığına, gayretimin zayıflığına bakarak ağladım. Şüphesiz onun imtihanı şimdi bitti ve umarım kabri nur, mekânı cennet olur.
Şimdi etimoloji dersleri, Muhammediye okumaları, kitap halkaları, sahaflar ve dutlar kime kaldı? Dergiler de sahipsiz mi kaldı? Gençlere kim yazmayı tavsiye edecek, kim heyecanlı bir gencin yazdığı metinlere vakit ayıracak, kim şehir şehir gezecek?
Hangimiz Rabbine kavuştuğunda arkasında böyle anlamlı şahitlikler bırakacak?
1 Comment