Asım Gültekin tanıdığımız kadarıyla bir aksiyon adamı ama onun bütün hareketleri, çabası kitap ve okuma temelli bunun sebebi nedir?
Kitapları okumayı çok seviyorum. Kendim için istediğimi başkaları için de istiyorum. Her ne yapacaksak kitaplarla yapabileceğimize inanıyorum. Ufkumuzun yüz, yüz elli yıldır çok daraltıldığını düşünüyorum. Eğer iyi bir şeyler yapabileceksek kitaplarla, okuyarak, birlikte okuyarak, okuduklarımızı paylaşarak, sorgulayarak ama asla halkına, değerlerine yabancılaşmadan, insanından, mahallemizden, komşularımızdan kopmadan birlikte okuyarak yapabileceğimizi düşünüyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığının bu yılki camiler ve din görevlileri haftası
için belirlediği tema: cami ve kitap. Siz de gençlerin kitap okumasına dair pek
çok projeye imza atmış bir isimsiniz. Okuma halkaları ile başlayalım
isterseniz. Gençlerin camide kitap mütalaa etmesi fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu fikir aslında fiili olarak yüzyıllardır uygulanan bir fikirdi zaten. Benim yaptığım gençleri camide bir kitap halkası kurmaya davet etmek oldu.
Birlikte okumanın güzelliğini arkadaşlarımla, gençlerle çokça yaşadığımız, tecrübe ettiğimiz için bu haftalık okuma halkalarının mahallelerde camilerde, yurtlarda mescitlerde yapılmasının çok bereketli olacağını düşündüm. Nitekim çok güzel şeyler yaşandı, yaşanıyor bu okuma halkalarında. Çok şükür, dilimizde yazılmış o kadar harika eserler var ki. Öyle değerli âlimlerimiz, mütefekkirlerimiz var ki. 600 yıldır, 1000 yıldır okunan kitaplarımız var. Aynı şekilde çağımızda yaşamış, yaşayan büyük yazarlarımız, mütefekkirlerimiz var.

Yapılacak şey; büyük bir âlimin, mütefekkirin eserini elimize alıp
arkadaşlarımızla haftada bir iki sayfa tahlil ede ede, analiz ede ede okumak.
Sizin vesilenizle haberdar olduğumuz daha sora pek çok farklı vakıf ve
derneğin de benzerlerini yaptığı okuma halkaları gençlerin okuma
alışkanlıklarını değiştirme noktasında yeni bir imkân oldu. Türkiye’nin farklı
şehirlerinde gençler beraber kitap okuyup üzerine konuştular. Geri dönüşler
nasıldı?
Çok farklı geri dönüşlerle karşılaşıyoruz. İlk yıllarda çok az da olsa bazı cami imamlarından burada izinsiz bir okuma yapamazsınız tepkisi bile alanlar oldu. Biz kendilerine en yakın camiye gidip imamla tanışıp bir okuma halkası kurmak istediklerini söylemelerini tavsiye ediyorduk. Hatta imamdan kitabı okurken size rehberlik etmesini de rica edin diyorduk. Okuma halkalarına olumlu bakma oranı sonraki yıllarda daha da arttı. Hatta kendisi camisinde okuma halkası başlatan imamlar da oldu.
3-4 yıldır aksatmadan haftada bir toplanmalarını sürdürenler var aralarında. Çok güzel dostluklar kurduk. Okuduklarımızdan çok şeyler öğrendik diyenler var. Okudukları kitapta içinden çıkamadıkları bir cümleyi, ifadeyi arayıp soranlar; burada yazar neyi kast ediyor diye soranlar oluyor. Evlendikten sonra arkadaşlardan farklı şehre taşındık; yeni bir halka başlatamadım, üzülüyorum diyenler var.
Camiyi sadece cami olarak görmeyip “külliye” kavramıyla birlikte düşünmeye başladığımızda yapacak o kadar çok şey çıkıyor ki önümüze. Bizim medeniyetimiz parça bütün ilişkisinin en sağlıklı yürüdüğü medeniyettir. Şehrin kalbi camidir. Her işimizi camiyi merkez bilerek kurar, kurgularız.
Özelde gençlerin genelde ise toplumun camileri sadece namaz için toplanılan bir mekân olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Camilerimizin o hep bahsettiğimiz asr-ı saadetteki misyonlarına geri dönmesi çok zor mudur sizce? Bunun için okuma halkalarına benzer neler yapılabilir?
Camiyi sadece cami olarak görmeyip “külliye” kavramıyla birlikte düşünmeye
başladığımızda yapacak o kadar çok şey çıkıyor ki önümüze. Bizim medeniyetimiz
parça bütün ilişkisinin en sağlıklı yürüdüğü medeniyettir. Şehrin kalbi camidir.
Her işimizi camiyi merkez bilerek kurar, kurgularız. Ben her meslek
grubunun ayrı ayrı camilerde buluşmalar, istişareler düzenlemesinin faydalı
olacağını düşünüyorum. Şöyle yaklaşmayı deneyebilirler: Acaba mesleğimizi icra
ederken Allah’ın rızasına ters ne gibi durumlara düşüyoruz? Bunu tam da camide
istişare etmeli her meslek grubu. Çocuklar ve gençler en güzel kıraat kimin,
bunu belirlemek için yarışmalar yapmalı. Harika bir kitap var: Tanıdığım
Ünsüzler. O kitapta çok güzel, farklı uygulamaları bulunan kimi imamlardan
bahseder. Bence imamlarımız o kitabı edinmeliler. Okuyunca orada
anlatılanlardan başka, çok güzel yepyeni uygulamalara başlayacaklarını
düşünüyorum.

Okumak çünkü bir alışkanlık değil bir zevktir. Bilinçtir, tercihtir. Bir şeye alıştığınızda kendinizi onu yapmaktan alıkoyamazsınız. Okumak ise bilinçle, bile isteye gerçekleştirmek isteyeceğiniz bir eylemdir.
Genel geçer bir tespit olarak gençler okumuyor diyoruz. Sizce gençler kitap mı okumuyor yoksa nitelikli eserleri mi okumuyor?
Bence gençler okuyor. Yaşı ileri olanlar okumayı ciddi manada azaltıyor.
Elbette okumayan gençler de var ve az da değiller. Ama şu memlekette en çok
okuyanlara bakın çocuklar ve gençlerdir. Fakat burada bir hususa vurgu yapmak
isterim. Bizler artık okuma alışkanlığını yayma saplantısını bırakmalıyız.
Okumak çünkü bir alışkanlık değil bir zevktir. Bilinçtir, tercihtir. Bir şeye
alıştığınızda kendinizi onu yapmaktan alıkoyamazsınız. Okumak ise bilinçle,
bile isteye gerçekleştirmek isteyeceğiniz bir eylemdir. Gerçekleştirilme biçimi
bir alışkanlığın gerektirdiği davranış biçimleri ile benzeşmez. Babaların,
annelerin şu bir türlü alışamadığı kitaplara gençleri, çocukları alıştırmaya
beyhude çaba sarf etmeyelim derim. İyi ki de çocuklar, gençler kitaplara
alışmıyor. Alışma eylemi bilinç kabul etmez. Okumak ise baştan sona bilinci,
şuuru, iradesi yerinde insanların gerçekleştirebileceği bir eylem.
İstanbul’daki imam hatip liselerinde geçtiğimiz yıl boyunca devam ettiğiniz “Cevher İçimizde” projesinden biraz bahsedebilir misiniz? Cevher konuşmaları gençlerin hayatlarına nasıl dokundu bu süreçte?
İmam hatip liselerinde okumayı, kitapları seven gençlerden kırkını seçerek önce
bir Cevher ekibi oluşturuyoruz. Kiminle? O okulda okumayı, edebiyatı seven bir
öğretmen varsa onun rehberliğinde bu seçmeyi yapıyoruz. Sonra Cevher ekibinin
okulun kütüphanesinde ayda iki yazar ile bir araya gelmelerini tavsiye
ediyoruz. Yazarlarla Cevher Projesi koordinatörü olarak ben önceden görüşüp
genel olarak çalışmamızdan bahsedip Cevher ekiplerimiz kendilerini davet
ettiklerinde onları geri çevirmemelerini rica ediyorum. Şimdiye kadar 60 kadar
yazarımızı gençlerimizle buluşturduk. Cevher çalışmasına katılabilen bir genç
bir yılda 15 kadar yazarımızla birebir sohbet etme imkânı bulur. Onları takip
etmeye başlar. İki yıl Cevherde bulunmuş bir genç üniversiteli birçok ağabey ve
ablasından daha ileri bir kültürel birikime sahip olur. Kültürel meselelere
ilgisiz gençlere Cevher ekiplerimiz zaten kapalı. Dolayısıyla birbirinden
farklı üsluplara sahip Türk edebiyatının, ilim, kültür dünyasının çok önemli
birçok ismi ile çok geç kalınmamış bir yaşta tanışmak onları üniversite
hayatında da daha idealine yaklaşabilecek bir tarzın, birikimin içine sokuyor.
Mezun olduğu hâlde Cevher söyleşilerine katılmaya gayret eden gençlerimiz var
diyeyim siz anlayın gerisini…
Gençlere ve gönlü genç kalanlara ne tavsiye edersiniz?
Çevrelerinde bir okuma halkası kurabilmeleri bağlamında şunları demek isterim:
Etrafımda halka kurabileceğim kimse yok yaklaşımı gayretullaha dokunan bir
söz olabilir, dikkat etmek gerekir.
Kimseyi küçük görmeden, bununla da yapılmaz ki demeden bir halka kurmayı
teklif etmek gerekir. Ama önce “aranızda selamı yayın” hadisini aktif
uygulamaya geçirmek lazım. Bir de çok zor bir şey olmadığını düşünürseniz
bu kimse olmadığını düşündüğünüz, zannettiğiniz şehirde, ilçede bile bir yol
bulabilirsiniz. Mescitlerde, camilerde biraz oturmak gelen gidenlerle konuşmak
lazım. Sosyal medyadan gerçek sosyalliğe adım atmak lazım.
Halka kurmayı teklif ettiğiniz insan sayısı muhtemelen diyelim ki 300 ama orada
teklif edebileceğiniz insan sayısı muhtemelen 10 bindir. Yani daha teklifinizi
bekleyen 9 bin 700 insan var. Onların hakkına girmeyin bence.
Bana da kızmayın.
Aynı kurduğunuz cümleyi, bir çalışma başlatacaktık, 3000 imam hatip öğrencisi
arasından 40 okumaya ilgi duyan öğrenci bulmasını istediğim öğretmen arkadaş
dedi ki: “Burada hiç öyle ilgili öğrenci yok.”
Başka bir öğretmen arkadaşla konuştuk, 700 öğrenci vardı okulunda; o 80 öğrenci
buldu. O 3000 arasında hiç ilgili bulamayan arkadaşın okulunda da bir şekilde
çalışmayı başlattık çok şükür.
Bir niyet edin, besmele çekin. En yakın camiye, mescide bir iki gidin gelin,
göreceksiniz güzel şeyler olacak inşallah.
https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=9870
Bu röportaj Diyanet Aylık Dergi ekim 2016 sayısı “Cami ve Kitap” dosya konusu için Ayşegül Uyar tarafından yapılmıştır.
1 Yorum