Edebiyatımızın en seçkin eserlerinden “Tutunamayanlar” kitabını yazarı Oğuz Atay’ın yaşarken kıymetinin bilindiğini söylemek çok güç çünkü sağlığında hiçbir kitabının ikinci baskısını göremedi. Birçok yayınevi tarafından reddedildi. Hatta bazı yayınevi sahipleri Oğuz Atay’ın delirmiş olabileceğine hükmetti. Oysaki yazarın bir derdi vardı ama yaşarken anlaşılamadı. Oğuz Atay’ın kısa ama sanatla dolu hayatını Gülhan Türkalp yazdı.
Oğuz Atay 12 Ekim 1934 yılında İnebolu’da doğdu. Annesi İlkokul Öğretmeni Muazzez Hanım, babası birkaç dönem milletvekilliği yapmış olan Hukukçu Cemil Atay’dı. Küçük Oğuz okuma yazmayı erkenden öğrendiği için eğitimine ikinci sınıftan başladı. Geçirdiği zatürre rahatsızlığı nedeniyle annesi üstüne çok düştü. O dönemde başladığı atletizmi de hastalığı nedeniyle bırakmak zorunda kaldı. Her çocuk gibi o da kardeşini kıskandı. Aynı zamanda öğretmeni olan annesi sınıfta “Kardeşini sevmeyen var mı?” diye sorduğunda ilk parmak kaldıranlardan biriydi.
Kuzeni Firuzan sayesinde lise yıllarındayken birçok klasik eseri okudu. Aynı dönemde karikatür çizmeye başladı. Bu ince mizah anlayışı daha sonraki yıllarda eserlerinde kendini gösterdi. Liseden mezun olurken yapılan yılsonu gösterisinde Shakespeare’in Hırçın Kız isimli oyununda rol aldı. Aynı zamanda çok güzel resimler de çizen Oğuz Atay ünlü bir resim hocasından ders aldı. İlgi ve yeteneklerinden çok yönlü bir sanatçı olduğu anlaşılıyordu. Ama babası maalesef böyle düşünmüyor ve “Güzel sanatlar karın doyurmaz,” diyordu. Oğuz Atay’ın resim hocası bunu duyunca “Babana söyle sana köşe başında bakkal dükkanı açsın. O zaman iyi kazanırsın,” diye sitem etmişti. Oğuz Atay ise yıllar sonra Babama Mektup öyküsünde ”Birlikte yaşadığımız günlerde, bütün beğenilerim sana duyduğum tepkilerden oluştu,” demişti.
Oğuz Atay üniversiteye kadar Ankara’da okudu. 1957’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden mezun oldu. 1959 yılında askerden döndü ve Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Ama kısa süre sonra istifa etti. İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde (Şimdiki adı Yıldız Teknik Üniversitesi) doçent oldu. “Topografya” isimli bir mesleki kitap yazdı. Mühendis olarak çalıştığı dönemde “Sanırım bu hayatta bıraktığım tek eser bu duvar.” demişti. Zaman onu haksız çıkardı. Kendini ifade etmenin iki yolunu biliyordu: Yazmak ve çizmek. Haliyle bir duvardan çok daha fazlasını yaptı.
1961 yılında üniversite yıllarından tanıdığı Fikriye Fatma Gürbüz’le evlendi. Bir yıl sonra kızları dünyaya geldi. Oğuz Atay evliliği boyunca sürekli okudu. Altı yıl sonra anlaşamayıp ayrıldılar. Yazar, evden sadece kitaplarını alıp çıktı ve bir daha hiç görüşmediler.
Oğuz Atay’ın çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları çıktı. En önemli eseri olan “Tutunamayanlar”ı 1970 yılında yazdı ve aynı yıl TRT roman ödülünü kazandı. Çok güçlü rakiplerinin arasından sıyrılıp bu ödülü kazanan genç yazar herkesin dikkatini çekmeyi başardı. Tutunamayanlar Türk romanında bir çığır açtı. Hatta Oğuz Atay’ın 20. ölüm yıldönümünde, 1997 yılında UNESCO tarafından 20. yüzyıl Türk edebiyatının en seçkin eseri olarak seçildi. Ama kalınlığı bahane edilerek hiçbir yayınevi tarafından basılmadı. 1971 yılında nihayet bir yayıncı tarafından kabul edildi ve iki cilt halinde yayımlandı.
Tutunamayanların ardından 1973 yılında “Tehlikeli Oyunlar” romanı geldi. Aynı yıl “Oyunlarla Yaşayanlar “adlı oyunu Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi. “Tutunamayanlar ” kitabının kapak resmini çizen Sevin Seydi ile birliktelik yaşadıysa da mutluluğu yakalayamadı. Bir söyleşi sırasında tanıştığı muhabir Pakize Kutlu ile 1974’te evlendi.
Oğuz Atay öykülerini 1975 yılında Korkuyu Beklerken isimli kitabında topladı. Öykülerinden biri olan Beyaz Mantolu Adam’ın filmi çekildi ama film günümüze ulaşamadı. Hocası Prof. Mustafa İnan’ın hayatını anlattığı “Bir Bilim İnsanının Romanı ” isimli kitabı 1975 yılında yayınlandı. Türkiye’nin Ruhu isimli büyük bir proje üzerinde çalışıyordu. Ama bitiremedi. Yüksek ateş ve yoğun baş ağrıları nedeniyle gittiği doktorda beyin tümörü olduğunu öğrendi. 13 Aralık 1977’de İstanbul’da vefat etti.
Öldükten on yıl sonra 1987’de “Günlük“, 1998’de ise “Eylembilim” kitapları yayımlandı. Birçok eseri tiyatroya uyarlandı. Kastamonu Valiliği 2007 yılında ilk Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri’ni verdi.
Sağlığında hiçbir kitabının ikinci baskısını göremeyen Oğuz Atay bütün eserleri sadece 7 yılda yazdı. Yaşarken anlaşılamadığının farkındaydı. “Ben buradayım sevgili okuyucum. Sen neredesin acaba?” diye sorgulayışı da bu sebeptendi.
Gülhan TÜRKALP