Fransızcadan dilimize geçmiş matine kelimesini duymayan yoktur Peki hiç matineye gittiniz mi?
Durun durun hemen yüzünüzü asmayın, bugün bıraktığı intiba ne kadar olumsuz olsa da geçmişte matineler kaliteli gündüz gösterimlerinin vazgeçilmez mekanıymış. Hele şiir matineleri…
Zehra Yıldırım şiir matinelerini ve matineye çıkan şairlerimizi sizler için araştırdı.
Sevdiğiniz bir şairin şiirlerini dinlemeye ne dersiniz? Tam karşınızda dursa ve şiirlerini sizin için okusa. Belki bu gün yeni yazdığı bir şiiri henüz basılmadığı halde sizin için okur. Şiirlerini okurken sizi kendi dünyasına çekmesini, ya da şiiri tam manasıyla gerçek kılmasını ister misiniz?
“Tam da aradığım şey.” Diyorsanız; sizi, sosyal medyanın, televizyonun, kitap fuarlarının olmadığı 1950’li yıllarda düzenlenen şiir matinelerine götürelim.
Birçok şairin katıldığı şiir matinelerine halk büyük ilgi gösterirdi. Hem şairin hem şiirin cezbesine kapılmak isteyenler salonları doldururdu.
Bu yoğun ilgiyi Behçet Necatigil “Sahneye çıkışta Müzeyyen Senar’ı geçtik.” Diyerek anlattı.
Sahne hâkimiyetinin yanında giyiniş tarzı ile dikkat çeken bir şair tüm misafirlerin iliği odağı olurdu. Çerçevesiz gözlüğü, dağınık saçı, boynundaki kaşkolü ile Atilla İlhan,
“Aysel, git başımdan! Ben sana göre değilim.” Deyip, şiiri tamamladığında Aysel canlanır ve ölümün birdenbire olacağına tüm salon ikna olurdu .
Atilla İlhan’dan sonra şiir sevenleri etkisi altına alan şair Özdemir Asaf’tı. Özdemir Asaf, salona adımını attığında, salon alkıştan inlerdi. Şair önce susar, alkışlar artıp, seyirci kahkahalarla iyice coştuğunda şiire başlardı. “R” harfi telaffuzu şairin şiir okuyuşuna ayrı bir güzellik katardı.
Yazdığı şiirlerde Asya mistisizminden, İstanbul kültüründen izler bulunan, şiirlerinde Hintçe kelimeler kullanan ve o dönemde çok anlaşılmayan, ceketinin yakasına iliştirdiği çiçeğin kökünü cebinde taşıdığı küçük bir şişedeki suyla besleyen Asaf Halet, elinde asasıyla sahneye çıkar ve şiirlerini okurdu.
Matinelerde zaman zaman talihsizlikler de olurdu. Sait Faik Abasıyanık sahnede öyküsünü okurken, salonda bir hareketlilik oldu ve bazı misafirler salonu terk etmek üzere ayaklandılar.
Özdemir Asaf sahneye fırladı ve şunları söyledi “ Biliyor musunuz ki hepimiz Ondan geldik. Onu dinlemeyenler bizi hiç dinlemesinler.”
Behçet Necatigil şiir matinelerine ayrı bir ayna tutar. Onun bu matine günlerinde, seyirciler arasında aynı hissi yaşamış bir paydaş aradığını şiir matinesi şiirinden anlıyoruz.
ŞİİR MATİNESİ
Kaykılmış koltuğunda bir kız
Çiğner ciklet.
Bir oğlan dalgada,
Geldiğine pişman uyuklar
Bir başkası arkada.
Hiç bulabilir mi beyaz evi çok uzak
Uçurduğunuz kuş?
Kılıç gibi keskin karlı dağ.
Hiç yeri miydi açmak kalbi
Bu çiğ ışık altında.
Sizden önce birisi bir fantazi okudu,
Kırdı geçirdi.
Yayvan gülüşlerden ağızlar çok geç döner;
Şimdi sıra sizde üzgün ağır,
Ne güzel!
Olsa bari benzeri duygularla tedirgin,
Sizdekini yaşamış
Birkaç kişi.
Işıktasınız seçilmiyor,
Karanlıkta hepsi.
Okudunuz,
Bittiğine memnun,
Anlamamış;
Bozuk paralar gibi düşer önümüze
Alkış.
Gördünüz işte yerde
Çürük domatesler gibi ezik,
Avuçlarda mıncıklanmış kalbiniz.
Büyürken leke ince ipekte,
Yeniden eğildiniz!
İsmet Özel’in şiir matinesine katılıp katılmadığını merak edenlerdeyseniz; cevap: Katıldı.
Hem de üstat mikrofon kablosunu uzatıp şiiri sahneden değil; seyirciler arasından okumaya başladığı için tüm izleyenleri de şaşırtmıştır.