Son bir yılda yaşam şartlarımız hızla değişti. Bu günlerde kendimize de değer katmak isteğiyle kalbimize iyi gelecek şeylerin peşine düştük. Bu yolda evlerimiz kâh seminer salonu kâh kütüphane oldu. Son olarak bazı müzelerin sanal olarak gezilmesi imkanı ile ev konforunda müzelerde dahi gezinir olduk.
Turizmi en çok besleyen kültür sanat alanlarından milyonlarca nadide esere ev sahipliği yapan müzelerden on üç tanesi bu süreçte “sanalmuze.gov.tr” adresinde sanal ortamda ziyarete açıldı.
Tarihin izlerini takip etme meraklıları için; gezip görecekleri sanal müzelerde ilgili mekanın ve eserlerin tarihçesi de sunuluyor. Üç boyutlu olarak ziyaretçilere kapılarını açan müzelerde, camekanlı yapıların içinde muhafaza edilen nadide eserler net bir şekilde inceleyebiliyorsunuz.
Müzelerin krokilerinin ve bölümlerinin de tanıtıldığı sanal müzeleri, isteyenler sinevizyon şeklinde hızlı bir şekilde gezebiliyor. Bu müzelerden bazılarını Eslem Nilay Bozdemir Koşucu sizler için derledi.
https://sanalmuze.gov.tr/TR-259963/gobeklitepe-oren-yeri—sanliurfa.html
Türkiye’nin En Büyük Müzesi Göbeklitepe Müzesi
Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. Türkiye’de de ’’2019 Göbeklitepe Yılı” ilan edildi. Henüz küçük bir bölümü çıkarılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı. Göbeklitepe’deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen ‘T’ formlu anıtsal dikili taşlardır. Dikili taşların çoğunda insan, hayvan ya da soyut semboller var. Taşa işlenen bu en eski rölyeflerin yanı sıra üç boyutlu hayvan kabartmalarına da rastlanıyor. Gövdesinde el, kol ve parmak motifleri bulunan dikili taşlarsa stilize insan heykelleri olarak yorumlanıyor.
Ankara’nın İlk Müzesi Anadolu Medeniyetler Müzesi
1997’de “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilen ve kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde eserler, kronolojik olarak ayrılmış bölümlerde sergilenmektedir. Üst salonda Paleolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk Çağı, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı, ve alt salonda ise Çağlar Boyu Ankara ve Klasik Devirler bölümleri yer almaktadır.
Engin Ferahlık Ihlara Vadisi Müzesi
Bu vadide derin bir sonsuzluk ve ferahlık hissedebilirsiniz. Asırlar önce Hasan Dağı’nın püskürmesiyle oluşan volkanik tabaka, doğa olayları ve Melendiz Çayı’nın aşındırmasıyla Ihlara Vadisi’ni oluşturdu. Yüksekliği 120 metreyi bulabilen bu büyüleyici kanyon, Ihlara Kasabası’nda başlayarak Belisırma ve Yaprakhisar üstünden Selime’ye uzanıyor. Kanyon boyunca akan Melendiz sebebiyle, bölgenin eski sakinlerine “dönerek akan suyun halkı”, yani “Peristremma” dendi. Dünyanın en büyük kanyonları arasında sayılan Ihlara Vadisi, Hristiyanlığın kuruluş yıllarından beri önemli bir dini merkez oldu. 14 kilometrelik vadide sayısız kilise ve tarihi yaşam alanı var.
Oyuncak Müzelerinin Başkenti İstanbul Oyuncak Müzesi
Şair-yazar Sunay Akın tarafından kurulan ve İçinde 4000’den fazla oyuncak bulunan sadece çocukların değil yetişkinlerin de ilgisini çekecek eğlenceli bir müze burası. İnsanın ekrandan oyuncaklara uzanası geliyor bu rengarenk dünyada gezerken. İstanbul Oyuncak Müzesi’nin en önemli özelliklerinden birisi de aileyi bütün üyeleri ile kucaklamasıdır. Müze bu özelliği ile üç kuşağın bir arada vakit geçirebileceği ve ortak mutluluğu paylaşabileceği bir mekandır. Dede/nine, baba/anne ve torun bir zaman makinasında çocukluklarına doğru yola çıkarken, birbirlerine kendi dönemlerini anlatmanın keyfini çıkarırlar. Oyuncak müzesinin koridorları ‘’Bundan bende vardı!’’ cümlesi ile başlayan ve çocukluk hatıralarının anlatıldığı sesler ile çınlamaktadır. 2012 yılının Kasım ayında İstanbul Oyuncak Müzesi tarafından gerçekleştirilen ve dünyada bir ilk olan TOYCO-2012 İstanbul (Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği) buluşması ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Bu sayede İstanbul Oyuncak Müzesi dünyada çocuk ve oyuncak müzeleri birliği kurulması konusunda öncü olmuş, İstanbul’a ‘oyuncak müzelerinin başkenti’ ünvanını kazandırmıştır.
Görkemli Kentin Zengin Müzesi Efes Müzesi
Gerçekleştirilen kültürel faaliyetler ve ziyaretçi kapasitesiyle Türkiye’nin en önemli müzeleri arasında bulunan Efes Müzesi’nde en çok ilgi çeken eserler arasında Efes Artemis heykeli, yunuslu Eros, tavşanlı Eros, Eros başı, Priapos heykeli, mermer Artemis heykeli, Mısırlı rahip heykeli, İsis heykeli, çeşitli mitolojik tanrı heykelleri ve Sokrates başı bulunuyor. Müzenin orta bahçesinde oluşturan arasta bölümünde ise eski Türk kasabalarındaki ticaret yaşamı ve kaybolmaya yüz tutan çeşitli el sanatları sergileniyor. Müzenin ayrı bir bölümünde Antik Çağ’dan başlayarak Osmanlı dönemini de kapsayan elektron, altın, gümüş, bakır sikkeler ve takılar yer alıyor.
Yedi Başlıklı Hikaye Troya Müzesi
Troya Müzesi, Çanakkale İli, Merkez İlçesi’ne bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içinde yer alan, UNESCO’nun 1998 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı, Troya Antik Kenti girişinde yer almaktadır. Ziyaretçiler müzeyi gezerken yedi başlığa bölünmüş bir hikâyeyi takip etmektedirler: Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi, Troya’nın İzleri. Müze ziyareti rampadan inerken başlamaktadır. Rampanın duvarlarında bulunan nişlerde Troya’nın farklı katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılmaktadır. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla arkeoloji bilimi; arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, “neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük, restorasyon, konservasyon” gibi terimler şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle aktarılmaktadır. Eserler taş (mermer), heykel, lahit, yazıt, sunak, mil taşı, paleolitik balta ve kesiciler vb., pişmiş toprak seramikler, metal kaplar; altınlar, silahlar, sikkeler, kemik obje ve aletler, cam bilezikler, süs eşyaları, bardak, koku şişeleri, gözyaşı şişelerinden vb. oluşmaktadır.
Otuz Bin Metrekarelik Antalya Müzesi
Kuruluşunda öğretmen Süleyman Fikri Erten’in büyük emeği olan müze, 1. Dünya Savaşı sırasında tarihi eserlerin işgal güçlerinden korunması fikriyle ortaya çıktı. Fikri Bey 1919’da Antalya mutasarrıflığına başvurarak, kendini fahri Âsâr-ı Âtika (tarihi eser) memuru tayin ettirdi ve öncelikle merkezdeki eserleri toplayarak müzeyi kurdu. 1922’de Kaleiçi’ndeki Alaeddin Cami’de kurulan ve 1972’de bugünkü binasına taşınan Antalya Müzesi, tam 30 bin metrekarelik bir alana yayılıyor. 14 sergi salonu, çocuk bölümü ve açık hava galerilerinin yanı sıra bahçesiyle de dikkat çekiyor.
Dünyanın En Büyük Mozaik Müzesi Zeugma Mozaik Müzesi
Sanat tarihçileri, arkeologlar aynı zamanda tarih ve kültür meraklılarının göz bebeği bir müzedir. Türkiye’yi ziyaret etmek için tek başına sebep oluşturabilecek bir zenginliğe sahiptir. Gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mozaik müzesi olarak bilinmektedir. Ayrıca mozaiklerin üstün bir sanat zevkini yansıtması, Geç Antik Dönem kiliselerine, Erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekleri barındırması müzeyi daha da çekici hale getirmektedir. Çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden olan Zeugma Antik Kenti’nden çıkartılan, toplam olarak 2 bin 500 metrekarelik alanı kaplayan ve bu dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasının örneklerini meydana getiren mozaiklerin haricinde yine Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeleri de müzede görebilmek mümkündür.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi – İstanbul
Türk ve İslam Sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesi olma özelliğine sahip olmasının yanı sıra aynı zamanda Osmanlı Dönemi’nde açılan son müzedir. 1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi adıyla Süleymaniye Külliyesi İmaretler Bölümü’nde kurulan müze, 1965-1983 yılları arasında onarılan İbrahim Paşa Sarayı’na taşınmış ve 1983 yılında ziyaretçilere açılmıştır. İslam sanatının en erken döneminden 20’nci yüzyıla uzanan zaman diliminde Emevi, Abbasi, Kuzey Afrika, Endülüs, Fatımi, Selçuklu, Eyyubi, İlhanlı, Memlük, Timurlu, Safavi devletleriyle çeşitli Kafkas Ülkeleri, beylikler ve Osmanlı Dönemi eserlerini bakımından zengin bir koleksiyona sahip müzede birçok bölüm kendi başına müze olabilecek niteliktedir. Müzenin sadece ‘El Yazmaları’ bölümü 18 bin 298’i bulan esere ev sahipliği yapmaktadır. Sergilenen taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, cam eşyalar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Büyük salonların bulunduğu geniş camekanlı kısımda sayıları 1700’ü bulan el işi Türk halılarının şaheser örnekleri sergilendiği koleksiyon, dünyanın en zengin koleksiyonlarından biridir. 13’üncü yüzyıl Selçuklu halıları ve sonraki asırlara ait diğer parçalar itina ile sergilenmişlerdir. Halı bölümünün alt katında ise son birkaç yüzyıla ait Türk günlük yaşamı ve eserlerinin sergilendiği ‘Etnoğrafya Bölümü’ bulunmaktadır.
Anadolu’nun En Büyük Stadyumunu İçinde Taşıyan Laodikeia Örenyeri Müzesi
Lykos Irmağı’nın güneyinde kurulmuş olan bu kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Laodikeia ad Lykum (Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” olarak geçmektedir. Bu önemli kent Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de ‘Ladik’ diye anıldı. Kent M.Ö. 261-253 arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve şehre Antiokhos’un karısının adı Laodike’nin adı verilmiştir. Romalı devlet adamı ve hatip Çiçero’nun, İ.Ö. 50 yılında buraya geldiği ve kentin bazı hukuki sorunları ile uğraşmak üzere bir süre burada kaldığı bilinmektedir. Yine bu tarihlerde Romalılar, Laodikeia’yı Kibyra (Horzum) Conventus’unun merkezi yapmışlardır. İmparator Caracalla zamanında bir seri kaliteli sikke basıldı, halkın da katkısıyla anıtsal yapılar inşa edildi. Laodikeia, Hıristiyanlık âlemi için çok önemlidir. Çünkü kent MS 4. yy’dan itibaren Hac Merkezi olma özelliğine sahip olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Anadolu’nun yedi ünlü kilisesinden biri olan Laodikeia Kilisesi Büyük Constantinus zamanında (MS 306-337), Hıristiyanlığın MS 313 yılında serbest bırakılmasıyla birlikte yapılmıştır. Laodikeia’nın önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları içinde, Anadolu’nun en büyük stadyumu (285×70 m.), 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 Agorası, 5 Nympheumu, 2 Ana Giriş Kapısı, Meclis Binası, Tapınakları, kiliseleri ve anıtsal caddesi yer almaktadır. Kentin dört tarafı ise nekropol (mezarlık) alanı ile çevrilidir.