Blanche Monnier’in Dehşet Dolu Hayatı/ Editör

Sizleri bugün 19. Yüzyıl Fransa’sına götürmek istiyoruz. Geçen iki yüz yılda güzellik algımız ve güzele bakışımız değişse de güzelliğin kadınlar için baş belası olması pek değişmemiş. Tabi küçük bir farkla. Ülkemizde güzel olması sebebiyle karşın cinsten yakasını kurtaramayan kadınlar varken Blance güzelliğinin cezasını annesinin ellerinden almış. Buyurun hikayesini birlikte okuyalım.

Blance Morrier 1 Mart 1849’da Poitiers şehrinde dünyaya geldi. Saygıdeğer ve soylu bir ailenin evladı olarak dünyaya gelmiş şanslı bir çocuktu. Blanche büyüdükçe güzelliği ve kişiliği ile dikkat çeker hale gelmiş kendisini gören erkeklerin evlenmek istediği bir genç kız olmuştu. Aristokrat bir ailenin kızıydı ve girdiği ortamlarda kısa sürede dikkatleri üzerine çekiyor, sohbetlerin odağında oluyordu. Paris sosyetesinin gözde bekarları, zengin delikanlıları kendisine açılamadıkları genç kıza mektuplar yazmaya başlayınca anne Louise Monier tehlike çanlarının çaldığını düşünmeye başladı. Üstelik genç kız kendinden yaşça büyük ve başarılı da sayılmayan bir avukata aşıktı. Ailenin kesinlikle rıza göstermediği bu ilişkiden Blanche vazgeçmiyordu.

Bir gün Blanche aniden ortadan kayboldu. İzine rastlanamayan genç kızın öldüğü düşünüldü. Ailesi aylarca gözyaşı döktü. Kendisine mektup gönderen erkekler bile birbirlerinden şüpheye düştüler. Fakat gerçek herkesin bildiğinden farklıydı.

Anne Monier ailesinin adına bir leke gelmesinden korkarak kızını güneşin girmediği bir odaya kilitlemişti. Blanche ailesi ve evde çalışan hizmetçiler dışında hiç kimsenin bu durumdan haberi yoktu. Blache’in tüm dünya ile ilişkisi kesilmiş, hatta bağlı olduğu yataktan kalkması bile yasaklanmıştı. Hayatının yarısını yattığı yatakta idrar ve dışkısıyla beraber geçiren Blanche güzelliğin bedelini ağır ödeyen bir genç kız olmuştu.

Zaman içinde herkesin unuttuğu Blanche, 25 yıl sonra 1901 yılında Paris’te bir başsavcının aldığı isimsiz bir ihbar mektubuyla yeniden gündeme geldi. Başsavcı Blanche Monnier’i aramaya yeniden başladı. İhbar mektubu, tanınmış ailelerden Monnier’lerin kızlarını evlerinde hapsettiklerini ve kızcağızın sağlıksız koşullar nedeniyle ölmek üzere olduğunu yazıyordu.

Eve gelen müfettişler asma kilitli ve ağır kokuların geldiği bir oda dışında tüm odaları gezmiş kayda değer şüpheli bir ize rastlamamıştı. Kilitli kapı açıldığında gördükleri tablo ise inanılmazdı. Müfettişler yazıkları rapora şu notu düştüler:

“Bir deri bir kemik kalmış, ölmek üzere olan bir kadın dışkı ve yiyecek artıklarıyla kaplı çürümüş bir yatakta yatıyordu. Yatağın üzerinde böcekler geziyordu. Odanın içindeki hava o kadar kötü ve dayanılmazdı ki soruşturmamıza devam edemedik.”

Geçen yıllar içinde akıl ve ruh sağlığını büyük ölçüde kaybeden Blanche 25 kilo kadar kalmıştı.  Ayakta duracak gücü yoktu, yürümeyi neredeyse unutmuştu. Monnier ailesinin tek tek sorgulandığı ve annenin tutuklandığı bu davada anne Monnier sadece on beş gün hapishanede kalıp öldü. Anne Monnier’in intihar ettiği düşünüldüğü bu davada, Blance’in erkek kardeşi Marcel Monnier de annesine yardım ettiği gerekçesiyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

25 yılın ardından özgürlüğüne yeniden kavuşan kadın koprpfili, şizofreni gibi pek çok psikolojik hastalığın yanı sıra bedensel pek çok gerilemeyi de atlatamadı. Bakımevine alınan kadın 1913 yılında hayatını kaybetti.

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek