5 Mayıs 1892’de Gence’nin Şemkir ilçesinin Seyfeli köyünde doğan Ahmed Cevad Ahundzade, Azerbaycan’da “Poetikanın Resulzadesi” diye anıldı. Azerbaycan’ın milli şairi, fikir adamı ve istiklal mücadelesi kahramanı olan şair Azerbaycan’ın Türkçülük, çağdaşlık, müslümanlık temelleri üzerinde yükselmesi ülküsünü savundu.
Sovyet Rusya, Ermenistan ve İngiltere’ye karşı Azerbaycan’ın istiklal mücadelesi denince ilk akla gelen isimler arasında mutlaka Mehmed Emin Resulzade ve Ahmed Cevad yer almıştır. Resulzade, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. Ahmet Cevad’ın hayatı ve mücadelesi de haliyle onu “Poetikanın Resulzadesi” kılmıştır. Zira edebiyat ve fikir alanında Azerbaycan’ın milli ve manevi uyanışı için çabalayan Ahmet Cevad, Türk dünyasının en etkili fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” prensibini benimsemiştir. 20. yüzyıl başlarında Azerbaycan şairleri içinde Türkçülüğü ilk defa terennüm eden, Türk milliyetçiliği fikrini ortaya atanlardan biri de Ahmed Cevad’dır.
“Soranlara ben bu yurdun; anlatayım nesiyim: Ben çiğnenen bir ülkenin Hakk bağıran sesiyim”
Şairin 45 yıllık hayatı sayısız mücadeleyle geçti. Henüz altı yaşındayken babasını kaybetmesi hayatında pek çok şeyin değişmesine sebep oldu. Annesiyle birlikte Gence’deki üvey kardeşlerinin yanına taşınmak zorunda kaldı. Köydeyken Arap harfleriyle yazmayı ve Kur’an okumayı öğrenen Ahmed Cevad, Gence’de Şah Abbas Mescidi’ne gitti. Burada Arapça, Farsça ve Rusça dillerini öğrendi. Tarih ve edebiyatla ilgilenen şair, ilk şiirlerini medresede yazdı. Bir edebiyat tarihçisi ve tenkitçi olan edebiyat öğretmeni Abdullah Sur’un tavsiyelerinden yararlandı.14 yaşında başladığı medrese eğitimini 1912’de, 20 yaşındayken tamamladı.
1912’de Osmanlı Devleti’nde Balkan Harbi vardı. Anadolu’daki olayları büyük bir dikkatle ve heyecanla takip eden şair, soydaşlarının içinde bulunduğu zorluklara da sessiz kalamadı. Eğitimci arkadaşı Abdullah Şaik’le birlikte “Kafkas Gönüllü Kıtası”na katılarak İstanbul’a gitti. Edirne’de Osmanlı askerleriyle birlikte Bulgar ordusuna karşı savaştı.
1914’te Rauf Orbay’ın Hamidiye Kruvazörünün Karadeniz’de Rus Deniz Kuvvetlerini mağlup ettiği haberleri Bakü sokaklarında yankılanırken Ahmet Cevad da coşkuyla Çırpınırdı Karadeniz şiirini yazdı.
1915 yılında arkadaşlarıyla “Kardaş Kömeği” adı altında Kars, Sarıkamış, Batum, Ardahan ve Gürcistan’da Rus ve Ermenilerin zulmüne uğrayan insanlara yardıma koştu. Eylemlerin sebebini şu dizelerde açık etti: “Vicdanım emr etti imdada geldim / Mazlum sesi duydum, imdada geldim.”
Balkan Harbi’nden sonra yurduna dönünce Gence’de öğretmenliğe başladı. 1915-1916 yıllarında Batum’da öğretmenlik yaptı. Buradayken Süleyman Recanizade’nin kızı Şükrüye Hanım’la evlendi.
1918’de Sovyet Bolşevikler ve Ermeni çeteleri Azerbaycan’a girdi. Osmanlı Devleti, Azerbaycan için Nuri Paşa’nın komutasında Kafkas İslam Ordusu adıyla yeni bir ordu oluşturdu. Bu ordu, 25 Mayıs 1918’de Gence’ye girdi. 28 Mayıs 1918’de başkent Gence olmak üzere Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu. Ahmed Cevad, Osmanlı askerleriyle birlikte Bakü’nün Yasamal Dağı’ndaki mevzilerde Rus-Ermeni-İngiliz birlikleriyle savaştı. Nuri Paşa’nın ordusuyla birlikte 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye ilk girenler arasında yer aldı. İşgalden kurtulan şehre girerken dahi bestekâr Üzeyir Hacıbeyli, Ahmed Cevad’ın daha önce yazdığı Çırpınırdı Karadeniz şiirini besteledi.
Bakü alınınca, başkent bu şehre taşındı. Azerbaycan Hükûmeti, şehit Osmanlı askerleri için Bakü’de bir anıt yaptırmayı kararlaştırdı. Anıtın temel atma töreninde şair, 10 Mayıs 1919 günü yazdığı “Kalk” adlı şiirini okudu. Bu şiirin ilk dörtlüğü şöyledir:
-Azerbaycan’daki Osmanlı Şehitlerine-
Kalk! Kalk, sarmaşıklı mezar altından,
Gelmiş ziyarete kızlar, gelinler!
Ey kervan geçidi yollar üstünde,
Her gelen yolcuya yol soran asker!
Şairin vicdanı ve yüreği hiçbir zaman yaşananlara sessiz kalmayı seçmedi. 1918 Mondros Mütarekesi sonrası İstanbul’un İtilaf devletleri tarafından işgaline “Ah, ey solgun yüzlü, dalgın İstanbul Mavi gözlerin pek baygın İstanbul” diyen şiiriyle seslendi.
Ahmed Cevad’ın kalemi için en bereketli dönem 1918-20 yılları arasında oldu. Bağımsızlık ve kurtuluşun çoşkusuyla şiirlerini yazmaya devam etti. Fakat mücadelesi bitmemiş aksine yeni başlamıştı. Azerbaycan, 28 Nisan 1920 tarihinde Bolşevik Rusya ordusu tarafından işgal edildi. Azerbaycan Cumhuriyeti’ne son verilmesinin ardından Ahmed Cevad ve birçok Azerbaycan yöneticisi, aydını, sanatçısı Rus yöneticilerin hedefi hâline geldi. Şairin yaptığı işler ve geldiği görevler sırasında her hareketi takip edildi. Şehit edildiği 1937 yılına kadar üç kez tutuklandı. Eşi Şükriye Hanım sürgüne gönderildi, üç oğlu hapsedildi.
1937 yılında karşı devrim ve Pantürkizm suçlamasıyla tutuklanıp yargılandı. Mahkeme kararıyla 13 Ekim 1937 tarihinde kurşuna dizilerek şehit edildi. 1955 yılında SSCB Başsavcısı, şaire karşı yapılan suçlamaların asılsız olduğunu belirtip hakkında beraat kararı verdi. Adalet, 18 yıl kadar geç kaldı.
Ölümünden önce yazdığı “Susmaram”, şairin en kuvvetli özgürlük şiiridir belki. Çağdaşı Mehmet Akif’in “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,” mısrasıyla paralellik taşıyan “Zülme garşı isyankaram, ezilsem de susmaram!” dizesi, milletimizin bağımısızlık ve istiklal ruhunu resmeder. Damar aynıdır, kan aynı, yürek bir.
“Men Türk evladıyam, derin aklım, zekam var,
Ne vahtacan çiynimizde gezecekdir yağılar?
Ne kadar ki, hakimlik var, mahkumluk var, ben varam,
Zülme garşı isyankaram, ezilsem de susmaram!”
Azerbaycan’ın ünlü edebiyatçısı Prof. Dr. Yaşar Karayev, Azerbaycan Edebiyatı kitabında Ahmed Cevad için şöyle yazmıştır: “O şair gibi doğdu, şair gibi yaşadı ve şair gibi öldü.” Ahmed Cevad’ı ve onun vesilesiyle onuruyla vatanımız için emek veren ve şehit düşen istiklal kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Çabamız, minnetimizi zulme karşı susmayarak eyleme dökebilmektir.
Eğitimi, Eserleri ve Çalışmaları
1916 yılında ilk şiir kitabı Koşma yayınlandı.
1919 yılında ikinci şiir kitabı Dalga yayınlandı.
1920- 1922 yılları arasında Guba’da Millî Eğitim Müdürlüğü yaptı.
1922-1927 yılları arasında Azerbaycan Yüksek Pedagoji Enstitüsü Tarih ve Filoloji Bölümünde yüksek öğrenim gördü.
1924-1926 yılları arasında, halen enstitüde okurken, Bakü’de Edebiyat Cemiyeti/Derneği’nin başkanlığını yapacak kadar ünlü bir şairdi. Aynı yıllarda İnkılap ve Medeniyyet dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü yürüttü.
1928 yılında şairin “İstiklal Uğruna Şiirler” kitabı İstanbul’da basıldı. Türkiye’deki ünü arttı ama Bakü’deki hayatı daha da zorlaştı.
1927-1934 yılları arasında Bakü ve Gence’deki bazı yüksekokul ve enstitülerde Azerbaycan Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yaparak geçimini sağladı.
1934- 1935 yılları arasında Gence’den Bakü’ye dönüp Azerneşr (Azerbaycan Devlet Yayınları) Tercüme Şubesi Editörlüğü yaptı.
1935- 1936 Azerbaycan Film Stüdyosu Belgeseller Şubesi Başkanlığı görevlerinde bulundu.
KAYNAKÇA
http://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2012/11/18.pdf