Bugün Dünya Radyo Günü.
Radyonun etkin haberleşme aracı olduğu günlerde Orson Welles adındaki radyo yayıncısı Marslıların Dünya’ya saldırdığı haberini duyurur. Radyoyu dinleyen iki milyona yakın insanın, neler yaşadığını, neler yaptığını merak edenleri Ayşegül Uyar’ın yazısına davet ediyoruz.
Radyo*; 20. yüzyılın başında İtalyan mucit Guglielmo Marconi tarafından icat edildiğinde ve 1895 yılında ilk üretim yapıldığında bu büyük buluş pek çok insanı şaşkınlığa düşürmüştü. İlk prototipin çalışması 1900’lü yıllarda radyonun üretilmesine ve ses dalgalarının kilometrelerce uzağa taşınabilmesine imkân vermişti. Radyo böylece uzakları yakın eden bir araç, iletişimi bütünleştiren, büyüten bir icat oluvermişti.
Radyonun Ortaya Çıkışı:
Şimdi 1800’lü yıllara geri gidelim. Marconi bir fizik profesörü olan H. Hertz’den ses dalgaları hakkında bilgiler alıyor. Telsiz telgraf hakkında okuduğu bir makaleden etkileniyor ve bu mesele üzerine kafa yormaya başlıyor. Bir telgraf anahtarı ve bir yazıcı ile ilk model hazır. Evdeki ilk denemede bir odadan diğerine sinyal gönderip zili çaldırabiliyor. Babası dönüp iki oda arasındaki kablo var mı kontrol ediyor. Hayır, tel yok. Bu, harika bir haber. Babası bu harika buluş için oğluna bir miktar para verip icadını geliştirmesine destek oluyor. İkinci dalgayı iki buçuk km uzağa iletebilen Marconi posta teşkilatına bir mektup yazarak icadının kullanılmasını istiyor. Aldığı cevap sizleri biraz şaşırtabilir. Ulaştırma bakanı bu mektubu yazanın bir deli olduğunu düşünüp mektup üzerine şu şerhi düşüyor: Akıl hastanesine…
İcadını ve annesini de alıp uzaklara gitmeye karar vererek Londra’ya seyahat eden Marconi burada beklediği karşılığı nihayet buluyor. Daha önce var olan telsiz telgrafı geliştirip çok daha uzak mesafelere hatta okyanus ötesine mesajlar iletilebiliyor. Hatta 15 Nisan 1912’de batan Titanic gemisinde de Marconi marka bir (radyo) telsiz telgraf vardı ve gemi batarken limana gönderdiği sos mesajını bu sayede iletebilmişti.
Radyo ve Müzik:
Günümüzde radyolar daha çok müzik dinlemek için kullanılsa da üretilen ilk radyo bu işlevden oldukça uzak bir aletti. Marconi’nin radyosu daha çok bir telgrafa benziyordu.
1906 yılına gelindiğinde Reginald Fessenden telefon ve telsiz telgraf teknolojilerini birleştirerek insan sesini telsizle ulaştırmayı başardı. İşte bu bugünkü manada ilk radyo yayını oldu.
Dünyada ilk resmi radyo yayını 1920’de, ülkemizde ise 1927’de Ankara Radyosu tarafından yapıldı. Elbette radyo başlangıçtan bugüne hep keyifli sesleri iletmek için kullanılmadı. Özellikle dünya savaşları sırasında milyonlarca kişinin tek haber kaynağı, ülkelerin askerlik için vatandaşlarına seslendiği bir mecra oldu.
Hem düşük masraflı oluşu, hem teknolojinin nispeten geri kaldığı ülkelerde de halen aktif bir şekilde kullanılıyor oluşu radyonun eskisi kadar popüler olmasa da varlığını devam ettirmesine sebep oldu. Üstelik doğal afetlerde, olağanüstü durumlarda radyolar hala insanların ilk baktığı ağların başında geliyor. Araştırmalara göre dünya üzerinde 44 bin radyo istasyonu var ve Afrika ülkelerinde radyo sayısı gazete ve televizyon sayısından daha fazla.
Marslılar Dünyaya Saldırıyor:
Evet, okuduğunuz üzere radyo hem savaş hem barış dönemlerinde insanlara bilgi sunmanın kaynağı olmuş bir araç. Peki, radyonun toplumları kaosa sürüklediği zamanlar olmamış mıdır?
Amerika’da sıradan bir günde radyo dinleyen insanlar bir sesle irkilirler: Marslılar Dünyaya Saldırıyor.
Anonsu duyan insanlar korku ve panik halinde ailelerine ulaşmaya, dışarıda olanlar evlerine gitmeye çalışırlar. Orson Welles isimli yayıncı bilim kurgu yazarı H. Wells’in eseri “ the war of the words” isimli kitaptan bir bölümü radyo tiyatrosuna uyarlamış, dışarıda oluşan kaostan habersiz bir şekilde radyo istasyonunda yayın yapmaktadır.
Marsta yaşanan bir patlama haberi şeklinde başlayan bu tiyatro, kasabaya düşen tuhaf bir objenin tarifi ile devam ediyordur. Bir saat süren yayında Amerika ordusunun harekete geçtiği fakat bu uzaylı istilası karşısında yeterli güce sahip olunamadığı bilgisini duyan insanlar bunun bir tiyatro olabileceğini düşünmekten uzak korku içinde kalmışlardır. Orson Welles’in planına göre Marstan gelen uzaylıların New York’un göbeğine attığı bir zehirli gaz haberi ile radyo tiyatrosu devam edecektir.
Aslında dinleyiciler bu bir saatlik yayından korkmasalar ikinci bölümde Marslıların bir mikropla yok olacağını duyup derin bir nefes alabileceklerdir fakat işler çığırından çıkmıştır. Tam da bu sırada stüdyodaki yirmi kadar oyuncu kendilerini rollerine kaptırmış belki de ne kadar etkileyici bir iş çıkardıklarını düşünüyorlardır.
Radyo tiyatrosunun ikinci bölümü başladığında durum ortaya çıkar fakat büyük bir kalabalık bu olaydan etkilenmiş, yetkililer Orson Welles hakkında günlerce eleştirilerini söyleyip durmuştur.
Sonraki yıllarda yapılan araştırmalar neredeyse 2 milyona yakın insanın yayını dinleyip panik ve korkuya kapıldığını ortaya koyar. Uzun süre eleştirilse de Orson Welles bu sayede ününe ün katmış olur ve bu olay radyo tarihinin belki de en unutulmaz olayları arasına adını kolayca yazdırır.
.*İngilizce’de müzik dinlenen radyoya da, “telsiz” cihazına da radyo (radio) denilir. Mucit Marconi müzik aleti olan radyoyu değil telsiz aleti olan radyoyu bulmuştur.