Covid 19 sebebiyle ilan edilen izalasyon günlerinde neler yaptığınızı hatırlıyor musunuz? Kimimiz ekmek yaptı, kimimiz film seyretti. Kimimiz kendine yeni bir uğraş buldu. Kimimiz de kitaplığında bekleyen kitaplara yöneldi.
Kitap demişken selfie’si çekilen story’si atılan her kitap okundu mu?
Fatma Barbarasoğlu bizlere yine ayna tutuyor. Takkemizi elimize alıp bir çok yönden düşünmemizi sağlıyor.
Korona ile mücadele kapsamında izalosyon’un ilk günlerinde sosyal medya ahalisi, “evde kalma günleri”ni piyangodan çıkan bir tatil gibi algıladı. Tatil gibi algılayınca da köyü olan köyüne, yazlığı olan yazlığına koştu. Biz niye evde kalıyorduk sorusunun cevap hanesini doldurmak mesuliyetini kimse üstlenmedi.
Şehirde kalanlar, şehirde kalıp da evde olma ayrıcalığına kavuşanlar, hiç beklemedikleri bir zamanda karşılarına henüz ne kadar süreceği belli olmayan mesai dışı “boşluklu zaman” çıkınca, şimdiye kadar bir türlü yapamadıklarını yapacakları, hayallerinin engin zamanına kavuştuğunu zannetti. Alınmış ve bir türlü okunamamış kitaplar üst üste dizilip masaya oturuldu, masaya oturulmuşken ısınma hareketi olarak önce bu dizilmiş kitaplarla bir selfi çekilip paylaşıldı. Paylaşım cümlesi işte nihayet diye başlayıp hasret bitti içeriğiyle harf harf yazıldı. Altı çizili bir kaç satır, objelerle kuşatılmış bir kaç kitap fotoğrafı bir müddet paylaşıldı durdu.
Göz gördü can çekti hesabı evde kendilerini bekleyen kitaplara henüz sahip olmayanlar derhal kitap sipariş etti. Kargodan gelen kitaplar aşama aşama paylaşıldı. Sadece kitap değil, kayıtlara geçsin diye herkes her şeyini sanal alemde paylaştı an ve an. Kah vidyo kah resim olarak.
Kitaplarla başlangıç selfisi, ilerleyen günlerde kitaplarla omuz omuza aşamasına geçti. Altı çizili satırlar paylaşıldı altı çizili satırlar paylaşılırken arkadaşlara meydan okundu. “Ben bunları okuyorum ya sen ne okuyorsun!” Arkadaşlar cevap verdi. Kitap okuma zevkine erişmişler için kitap paylaşımı da bir zevk ve motivasyon unsuru oldu olmasına ama ya hayatı boyunca kitap okumayı hep bir ödev olarak görmüş olanlar. Onlar ne yapacaktı!
Kitap okuma zevki olanlar yaptıkları kitaplı paylaşımlar yüzünden, hayatı boyunca bir türlü kitap okuma zevkine erişemeyenlerin fena halde hasedine mazhar oldu.
Kitap okuma zevki edinemeyenlerin, öğrencilik yıllarında kalma travmaları her an ortaya çıkmak için hafızanın en karanlık ve nemli ortamında sinsice bekliyordu. “Kitap okuma alışkanlığı” kazandırmakta kararlı olan, ama esasında kendisi de bir kitabı sadece zevk için okuma aşamasına hiç gelememiş öğretmenlerin, “kitap özeti ödevi” her an nüksedecek bir acı olarak öylece duruyordu. Kitap ve özet, kitap ve çalma zihinde bir araya geliyor ama kitap ve zevk, kitap ve özgürlük, kitap ve bilgi bir türlü kaynaşamıyordu, bilinçleri kitap okuma alışkanlığı operasyonu ile işgal altında olanlarda.
“Kitap okuma alışkanlığı kazandırma” tatbikatından zihinleri dumur edilmiş olanların yardımına, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütüphane Haftası dolayısıyla Levent Kırca parodisi tadında bir vidyo ile cankurtaran gibi yetişti.
Recep İvedik, Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesinde “kapağı olsun ve okumalık olsun” yeter dedi.
Recep İvedik’e “Can veren “ aktörün “kapağı olan okumalık”ları tavsiye ettiği akşam, evlerde kapaklı ve okumalık şeylerin listesi çıkarıldı. Ne de olsa evlerde bir sürü “kapaklı ve okumalık” şey vardı ihtiyaç halinde kitabın yerine ikame edilebilirdi.
Bakanlık yetkilileri muhtemelen biz İlber Ortaylı’dan Mehmet Öz’e, Devrim Erbil’den Yılmaz Erdoğan’a pek çok tanınmış isme vidyo çektik ama en çok ortaya çıkan Recep İvedik oldu, demek ki doğru bir iş yapmışız diye düşünebilir. Hayır, “kapaklı ve okumalık” cümlesi itina ile hazırladığınız denklemin sıfır çarpanı olduğu için elinizde sadece sıfır kaldı. Oysa “Evde kal kitapla kal” kampanyası çok anlamlı bir kampanya olarak günün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp tarihe geçecek bir iş olabilirdi.
Hoş bu haliyle de kampanya tarihe geçti diye düşünülüyordur muhtemelen.
Meraklısı için not: Niçin kitap okumalıyız sorusuna değerli bilim insanlarının ve sanatçılarının verdiği cevap aşağıda. Cevapların her biri söyleyenin meşrebine, mizacına, birikimine göre kitapların ülkesine değişik bir kapıdan girilmesini sağlıyor.
*Bu yazı 15.04.2020 tarihli Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır.