Romanlarıyla ün salmış, ince mizah anlayışıyla yıllardır beğeni toplamış fakat lise müfredatının içine sıkışmaktan bir türlü kurtulamamış bir yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar. Abdullah Harmancı yazarın en güzel öykülerini derleyip keyifle okunan bir de sunuş yazısı hazırlamış. Ketebe Yayınları ise bu derlemeyi kitap haline getirmiş. Ortaya yıllar öncesinden bize seslenen insan hikayeleri çıkmış. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın öykücülüğüne daha yakından bakmak ister misiniz?
Hüseyin Rahmi Gürpınar ismini duyunca aklınıza sadece lise edebiyat derslerinin müfredatı geliyorsa bu yazıyı mutlaka okumalısınız. Çünkü eğer önyargılarınızı bir tarafa bırakıp az sonra tanıtacağım kitaba bir şans verirseniz Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı yeniden keşfedecek ve edebi bir zevk alacaksınız. Hatta belki de bunca yıl okumamış olmanıza üzüleceksiniz. Buyurun o zaman.
Ketebe Yayınlarından çıkan “İmrenilecek Bir Ölüm” kitabı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın on üç öyküsünden oluşuyor. Abdullah Harmancı, yazarın 141 öyküsünün içinden sadece on üçünü seçmiş. Bu sayıları göz önünde bulundurursak öykülerin büyük bir titizlikle seçildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. “Peki neden sadece on üç tanesi?” diye soracak olursanız sözü Abdullah Harmancı’ya bırakalım. Sunuş yazısında “Hüseyin Rahmi Günpınar’ın dokuz öykü kitabında mündemiç 141 öyküsünün tamamı aynı titizlikle ve ciddiyetle yazılmamış, yazar hepsine aynı özeni göstermemiştir. Gürpınar, yazı hayatının büyük bir bölümünde geçimini kaleminden sağlamıştır. Hemen ertesi güne yetiştirilmesi gereken yazılar, roman parçaları, öyküler olmuştur. Bu sebeple öykülerinin tamamının bu seçkide göreceğiniz nitelikte olduğunu düşünmek zordur.” demiştir.
Seçilen öykülerin en güzel yönlerinden biri başlıkları. Hüseyin Rahmi Gürpınar başlık seçmede bana kalırsa büyük başarı göstermiş. Favori öykülerim de yine başlıklarını en beğendiklerim. Mesela “İmrenilecek Bir Ölüm”, “Kadınlar Vaizi”, “Ecir ve Sabır”, “Ölü Diri Getirir”
Biz şimdiye kadar bu öykülerden neden haberdar olmadık? Abdullah Harmancı, şimdiye kadar bu öykülerden haberdar olmamamızın sebebini yazarın romanlarıyla tanınıyor olması ve öykü kitaplarına ulaşımın kolay olmaması ile açıklıyor. Bu nedenle Ketebe Yayınlarının ve Abdullah Harmancı’nın yaptığı bu çalışma büyük değer taşıyor.
Kitaptaki öyküler, toplumun her kesiminde yer alan insanların kimi zaman neşeli kimi zaman acıklı hayatlarını anlatılıyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar mizahı etkili şekilde kullanırken aynı zamanda can acıtıcı bir üslubu da ustalıkla kaleme almış. Öyküleri okurken, kahramanları bir komşumuza, akrabamıza, arkadaşımıza hatta kimisini bizzat kendimize benzetebiliriz. Bu da yazarın olağanüstü bir gözlem gücü olduğunu gösteriyor. Toplumsal değişimle, batıl inançlarla, sıradan kadın ve erkek hikayeleriyle bezenmiş bu öykülerde Hüseyin Rahmi Gürpınar “Halk için halkı yazmış” gibi.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Türkçe’yi çok güzel kullandığı da şüphesiz. “Kara gözlerime frank giydirmeyiniz.” diyerek de aslında daha sağlığında öykülerinin sadeleştirilmemesini istemiş. Ama yazarın öykülerini yazıldığı haliyle anlamak maalesef zor. Bu nedenle Abdullah Harmancı üzülerek de olsa bazı yerleri sadeleştirmiş. Bu şekilde günümüz Türkiye’sinin okurlarına daha kolay hitap edebilir hale gelmiş.
Son olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın hayatıyla alakalı birkaç ayrıntıdan da bahsetmek istiyorum. Eldivenleri olmadan asla dışarı çıkmayan, kapı kollarını çıplak elle tutmayan Hüseyin Rahmi Gürpınar hiç evlenmedi. Erken yaşta annesini kaybettiği için anneannesi, teyzeleri ve dadılarıyla yani birçok kadınla birlikteydi. Örgü ve dantele meraklı olan yazar çok da güzel reçeller yaptı. “Süt Kardeşler” isimli Türk filmi ise yazarın “Gulyabani” isimli kitabından uyarlandı. Hatta yazar bir dönem millet vekilliği bile yaptı. Bir dönem yaşadığı Heybeliada’daki evi ise şu anda müze olarak kullanılıyor.
Peki sizce de Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu eseri, yazarı gençler tarafından müfredat gereği okunan biri olmaktan çıkarıp edebi zevk için okunan biri haline getirmez mi?