Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan “Gerçeküstücülük” Freud’un fikirlerinden, Psikanalizden etkilenmiştir. Fransa’da ortaya çıkan akım, 20. yüzyılın en etkili akımlarından biridir. Akımın ortaya çıkmasında savaş sonrası bunalımların yanı sıra teknolojinin bütün hayatı kuşatması da etkilidir.
André Breton’un 1924 yılında yazdığı “Sürrealizm Manifesto” adlı eseri “Gerçeküstücü” akımın ilkelerini ortaya koymuştur.
Resim ve edebiyatın yanı sıra birçok sanat dalında sürrealist yapıtlar ortaya çıkmıştır.
Fotoğraf makinesinin gündelik hayatın içinde olması sanatçıları gördüklerini resmetmekten uzaklaştırmış, böylece sanatçı klasik sanat ile bağını koparmıştır. Sanatçılar, eserlerini gördükleri ile değil hayal dünyalarıyla inşa etmişlerdir.
Aklın değersiz görüldüğü bu akımda bireyi yönlendiren şeyin içgüdüler olduğu savunulur. Sanatçının yaptığı şey bilinçaltındakileri göstermesidir. Birey beşeri özellikleriyle ön plandadır. Sanatçı ulusal bir kimlikle eserlerini vermekten kaçınmış, evrensel bir bakış açı edinmiştir.
“Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile yada başka bir yolla düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak için başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır.”
Andre Breton
“Benim resimlerim hiçbir şey anlatmayan görsel imgelerdir. Akla gizemi getirirler. Doğrusunu isterseniz, benim resimlerimi gören biri kendine şu basit soruyu sorar : ‘Bunun manası ne?’ O resmin bir manası yoktur. Çünkü zaten gizemde hiçbir şeydir, bilinmeyendir.” Rene Magritte
Magritte “Şu pipo bana ne çok soru soruldu. Siz benim tablomdaki pipomu doldurabilir misiniz? Yapamazsınız, değil mi? O sadece bir röprezantasyon (temsil). Eğer tablomun altına “Bu bir pipodur” diye yazsaydım, size yalan söylemiş olurdum.” der.
“İnsanlar bir takım nesneleri hiçbir simgesel anlam aramadan rahatlıkla kullanabiliyorlar, ama iş resimlere bakmaya geldiğinde aynı nesnelere nasıl bakacaklarını bilemiyorlar. Resmin karşısından ne düşünmeleri gerektiğini bilmedikleri için yaşadıkları bu ikircikli halden çıkabilmek, onları belirli anlamlar aramaya itiyor… Yaslanacakları bir şey olsun istiyorlar, rahatlamak istiyorlar. O boşluk duygusundan kurtulabilmek için tutunabilecekleri güvenli bir dal bulmaya çalışıyorlar.” Rene Magritte
“Ben dünyanın gizemini aydınlatan resimler yapmaya özen gösteririm. Amacıma ulaşmak için ise, kendimi idealarla, duygularla ve duyumlarla özleştirmeyi bir kenara bırakıp gözümü dört açmam gerekiyor.” Rene Magritte
Akımın en gözde ressamlarından biri olan Salvador Dali, dikkat çekici resimleri ile sanata tarihine geçmeyi başarmıştır.
Dali bu eserin ortaya çıkışını şöyle anlatmıştır.
“Sıcak bir İspanya gecesinde ansızın yatağımdan uyandım ve yarı uykulu gözlerimle etrafıma bir bakındım, sıcaktan erimiş kötü kokulu kamamber peyniri ve duvarda asılı duran saat gördüğüm ilk şeyler oldu.”
“Gerçek bir sanatçı ilham alan değil, başkalarına ilham verendir.” diyen Dali’nin bu eserinde, bireyin iç savaş sırasında yaşadığı güçlükleri ve kendi ile giriştiği mücadeleyi anlattığı düşünülüyor.
Picasso ile görüşen onun eserlerini beğenen, sanat anlayışından etkilenen Salvador Dali’ye Picasso hakkında görüşleri sorulduğunda “Efendim iyi ressam olmak çok kolaydır. Sadece iki şartı vardır. Birincisi İspanyol olmanız gerekir. İkincisi adınızın Salvador Dalí olması gerekir.” Picasso da Dalí’ye göre iyi ressam olmanın birinci şartını taşıyor.
Sanatçının eserinde Filler oldukları boyuttan çok farklı resmedilmiştir.