Hayata bizim baktığımız yerden bakmayan Forrest Gump’u tanımak ve bir dönemi okumak ister misiniz?
Forrest Gump 1994 yılında Winston Groom adlı Amerikalı yazarın aynı isimli kitabından uyarlanmış romantik komedi filmdir. Bu uyarlama en iyi yönetmen, en iyi görüntü ve en iyi aktör dallarında ödül almıştır. Bu yazımızda kitap ve film arasındaki farklılıkları, Forrest’ın ve aşık olduğu kadın olan Jenny’nin hayatını inceleyeceğiz.
Kitap düşük zeka ile doğan ancak atletik olarak inanılmaz yeteneklere sahip Forrest Gump’ın sıra dışı hayatını anlatıyor. Kitapta Forrest karakteri anlatıcıyla onaltı yaşında buluşuyor. Bu genç adam kendini düşük zeka seviyesinde 1.90 boyunda 120 kilo ağırlığında birisi olarak tanımlıyor.
Forrest; “Aptal olmak kolay bir şey değildir, ama en azından ben can sıkıcı bir hayat sürmüyorum.” diyor. O kadar hızlı bir hayatı oluyor ki gerçekten canı sıkılmaya vakti kalmıyor. Hikaye bitene kadar değişen, gelişen biri yerine sonuna kadar aynı kalan, karşısına çıkan her şeyi kendi yöntemleriyle çözen bir karakter Gump. Okur da zaman içerisinde karakterin değişmeyeceğine ikna ediliyor.
Filmde Amerikan tarihinin içerisinde buluyoruz kendimizi. 20.Yüzyılın son çeyreğinde Amerika ve dünya kültürünü şekillendiren olayları, müzikleri, siyasi görüşleri hatta reklam kültürlerini dahi görüyoruz. Film için bir çeşit Amerikan Belgeseli de diyebiliriz. Forrest filmde Amerikan tarihini her haliyle yaşayan ama ne yaşadığını hiçbir zaman algılayamayacak olan bir karakter. Bu durum filmi izlerken Amerikan tarihini eleştirisiz bir şekilde izliyormuş hissi veriyor. Forrest Gump’ın bütün olayların içerisinde tepkisiz olması, hissiz davranması Amerikan rüyasını yaşamak isteyenlere de şu mesajı veriyor; Forrest hepiniz için en iyi örnek.
Kitap ise Amerikan tarihi üzerine kurgulanmamış olduğu için sadece aralara sıkıştırılmış birkaç ironi okuyoruz. Vietnam savaşı üzerinden savaşın anlamsızlığını, siyasetçilerin insanların üzerindeki etkisini, Hollywood filmlerinin saçmalığını vurguluyor.
Film uyarlamasına bütün olarak baktığımızda kitaptan çoğu bölüm çıkartılmış ve film çok daha duygusal bir yoğunluğa büründürülmüş. Kitapta Forrest’in daha çok değişik yönlerini ve aptallığının içerisindeki ileri zekasını okuma şansımız oluyor. Forrest’ın tuhaf bir şansı var hayatta. Bu öyle bir şans ki dahil olmadığı olay kalmadığı gibi hepsinde de başarılı oluyor. Spora, savaşa, bilime, hatta siyasete bile bir şekilde dahil ediliyor. Tabii kendi isteğiyle dahil edilmediği her şeyden bir şekilde uzaklaşıyor Forrest.
Forrest’ın hayat hikayesi toplumda başarısızlıkla eşit sayılan düşük zeka algısını da yerle bir etmiş oluyor. Kaderin ya da şansın bazen zekanın önüne geçtiğini en net şekilde gösteriyor bize.
Filmde öne çıkarılan bir diğer karakter ise Jenny. Forrest ve Jenny Amerikada iki farklı hayatı temsil ediyor. Her ikisi de hayatta farklı deneyimler yaşıyor. Aralarındaki fark Forrest’ın deneyimlerinin çoğu zaman kendinden bağımsız bir şekilde gerçekleşmesi. Forrest’ın hayata tutunmak, mutlu olmak gibi kaygıları yokken Jenny neredeyse yapmak istediği her şeyi yapıp aradığını bulamayan bir karakter. Bu durum da izleyiciye; ‘mutluluk aranılarak bulunur mu?’ sorusunu soruyor.
Atletik yapısından dolayı koşmak Gump’ın en iyi yaptığı şeylerden birisi ve bu durumu da değişik duygularla başetme yöntemi olarak kullanıyor. Filmin bir bölümünde yaşadığı duygu yoğunluğunun ardından Amerika’da uzun bir koşuya çıkıyor ve izleyiciye de koştuğu yerlerle ilgili görsel bir şölen sunuyor. Bu uzun koşu sırasında hemen hemen bütün eyaletlerden kareler görüyoruz. Filmin görsel olarak en iyi yerleri de bu kısımlardı diyebiliriz.
”Hayata devam edebilmek için geçmişi arkada bIrakmak gerekir. Benim koşmam da bununla ilgiliydi sanırım. 3 yıl, 2 ay, 14 gün ve 16 saat koştum.” diyor Forrest Gump.