Amerikan Edebiyatının güçlü isimlerinden Ernest Hemingway 2 Temmuz 1961’de vefat etti. Basit yazma tekniği ve sade üslubuyla yalnız ülkesinde değil tüm dünyada sevilen yazar yazdıkları kadar yaptıklarıyla da dikkatleri üzerine çeken bir hayat yaşadı.
Hemingway yazarlık üzerine konuşmanın ilham perilerini kaçıracağına inanan bir yazardı buna rağmen bazen dostlarına yazarlık ve yazma ritüelleri üzerine mektuplar yazdığı da olmuştur. Bu mektuplar onun yazma ritüellerini, çalışma tarzını ve edebiyata bakışını ortaya koyan cinsten. Okumaya ne dersiniz?
Silahlara Veda, Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Afrika’nın Yeşil Tepeleri, İhtiyar Adam ve Deniz kitaplarının yazarı Ernest Hemingway 61 yıllık yaşamına edebi manada pek çok sağlam eser sığdırabilmiş bir isim. Yazdıkları hakkında konuşmanın kötü şans getireceğine inansa ve bunu savunsa da tüm bu kitapların yazılış süreçlerinde dostlarıyla mektuplaşmaktan kendini alamadı. Yıllar sonra ortaya çıkan mektuplar usta yazarın aslında yazma üzerine epey konuştuğunu da gösterdi. Sözcükleri birleştirmek için çabalayan yazar adaylarına yol göstereceğini inandığımız mektuplardan bir seçki yaptık bu yazıda.
-Bir yazar için erken yaşta alınabilecek en iyi eğitim nedir?
-Mutsuz bir çocukluk.
-Charlie, hiç bir şeyde gelecek yok. Umarım benimle aynı fikirdesin. Savaşlarda bundan hoşlanmamın nedeni de bu. her gün ve her gece, ölüp de bir daha yazmak zorunda kalmama ihtimalin çok yüksek. Karşılığında bana para ödense de ödenmese de mutlu olmak için yazmak zorundayım. Ama bu, doğuştan gelen kahrolası bir hastalık ve ben bunu yapmayı seviyorum ki bu daha da kötü. Bu, yazmayı hastalıktan kötü bir alışkanlığa dönüştürüyor. Sonra bu işi şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığı kadar iyi yapabilmeyi istiyorum ve bu da onu bir takıntıya dönüştürüyor. Takıntı berbat bir şey. Umarım sende hiç yoktur. Benim kalan tek takıntım bu.
-Yazmayı seviyorum ama başladığım günden bu yana asla kolaylaşmadı ve eğer yapabileceğinden daha iyisini elde etmek için uğraşıyorsan kolaylaşmasını bekleyemezsin.
-Yapmaya çalıştığım şey bir taşra yaratmak, böylece okuduktan sonra sözcükleri hatırlamazsınız ancak o yeri bilirsiniz. bu zor bir iş çünkü bunu yapabilmek için yazdığınız süre boyunca orayı tümüyle görmeniz yalnızca romantik duygularla sınırlı kalmamanız gerekiyor.
-Tüm iyi kitaplar birbirine benzer çünkü içinde geçen olaylar, gerçekten yaşanmış olsaydı bile hikayedeki hali daha doğrudur. Bu tür bir kitabı okumayı bitirdiğinizde anlatılan her şey, adeta sizin başınıza gelmiş gibi hissedersiniz ve sonrasında o artık tamamen size aittir. İyi ile kötü, zevk, pişmanlık ile keder, insanlar ve mekanlar, havanın o sırada nasıl olduğuna varana kadar…
-Birinci ağızdan öyküler yazmaya ilk başladığınızda bunlar insanları inandıracak kadar gerçekçi olursa okuyanlar, hemen her zaman öyküde olup bitenlerin sizin başınızdan geçtiğini düşünürler. Bu doğaldır çünkü olayları yaratırken onları anlatan kişinin başından geçirmeniz gerekmiştir. Eğer bunu yeterince başarılı yaparsanız okur, olayların kendi başına da geldiğine inanır.
-Sizi yalnızca birkaç kişinin hatırlaması için bu işi bir kere yapmanız yeterlidir. Ama yıllarca yaparsanız sizi pek çok insan hatırlar ve çocuklarına anlatır ve söz konusu kitaplarsa onları okuyabilirler. Eğer yazdığınız şey yeterince iyiyse insanlar var olduğu sürece yaşar.
-Ben hayatım boyunca kelimelere onları sanki ilk defa görüyor gibi baktım. Öncelikle yetenek olmalı, sonra disiplin. Sonra yapmacıklığı engellemek için bir kavrayış ve tam bir inanç.
İyi bir yazara verilecek en gerekli armağan, yerleşik, darbelere dayanıklı bir zırva dedektörüdür. Bu yazarın radarıdır ve tüm büyük yazarlarda vardır.
Adalet ve adaletsizlik anlayışından yoksun bir yazar roman yazacağına dâhi çocukların gittiği bir okulun yıllığını düzenlesin daha iyi.
İyi yazın gerçek olan yazındır. Eğer biri bir hikaye uyduruyorsa bu onun yaşam hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu ve ne kadar dürüst olduğuyla doğru orantılı olacaktır. Böylece bir şey uydurduğunda o şey nasılsa gerçek olacaktır.
Yazmak asla olabileceği kadar iyi yapamayacağınız bir şey. Bitmek tükenmek bilmeyen bir meydan okuma ve bugüne kadar yaptığım her şeyden daha zor. Bu yüzden yazıyorum. Bu işi iyi yaptığımda beni mutlu ediyor.