Ciğerimizin Köşesi Türk Kahvesi/ Ezgi Alkan Tuzcu

Kahve ya zor anlarda imdada yetişir ya da dinlencelerde bize eşlik eder. Hatta birbirine zıt ama kaçınılmaz duygu değişimlerinde kokusu, tadı ve verdiği huzur ile masamızda içilmeyi bekler.

Kahvenizi yudumlarken okumanızı tavsiye ettiğimiz yazıda; bu leziz içeceğin konu olduğu efsaneleri, kahve için söylenenleri ve daha nicelerini bulacaksınız.

Kahveyle nice güzel hatıralara…

Âmâk-ı Hayal romanında Aynalı Dede hayalin derinliklerindeki hikayeleri anlatmaya başlamadan önce cezvesini ateşe sürer. Kahve kokusu ve hayal iç içe geçince yolculuk başlar. Kahvenin yüzlerce yıldır süren büyülü seyahati de eşsiz kokularla, hikayelerle iç içe geçmiştir.

Kahvenin keşfiyle ilgili birçok Arap ve Etiyopya efsanesi mevcuttur:

Doğuştan şair, Kaldi adında bir keçi çobanı, keçilerini kavalının özel tiz notalarını üfleyerek çağırdığında her zamankinden farklı bir manzarayla karşılaşır. Tembel keçiler koşmakta, birbirlerine boynuz atıp heyecanla melemektedir. Çoban Kaldi keçilerinin büyülendiğini ya da zehirlendiğini düşünür. Ertesi gün keçileri takip ettiğinde daha önce hiç görmediği bir ağacın parlak yeşil yapraklarını ve kırmızı meyvelerini çiğnediklerini görür.

Efsane bu ya, Çoban Kaldi de keçilerine katılıp ağacın meyvelerini ve yapraklarını yiyince şiirler ve şarkılar söyleyerek dans etmeye başlar. Etiyopyalılar başlangıçta sadece yapraklarını çiğnedikleri kahve tanelerini zamanla meyveleriyle birlikte kaynar suyla demlemişlerdir.

Kahveyle ilgili diğer efsane de Yemen’de geçer. Sufi al Shadhili müridi Şifacı Şeyh Ömer yaşadığı Moka şehrinin kralı tarafından sürgün edilir. Açlıktan kırılırken kahve bitkisinin yemişlerini keşfeder. Çekirdekleri o kadar acıdır ki pişirirse kekremsi tadından kurtulacağını düşünür, taş gibi katılaşınca suda kaynatmayı dener. Bu kahverengi çorbanın kokusu ona o kadar güzel gelir ki hemen içer. Kahvenin etkisi hemen kendini gösterir. Şeyh Ömer bu mucizevi bitkinin hünerlerini anlatmaya başlar. Böylece kahvenin ünü Moka kentinde duyulur. Sürgün hükmü kaldırılır ve leziz keşfiyle evine döner. Şifacı Ömer kahvenin pek çok illete iyi geldiğini görür, çok geçmeden kahvenin mucizevi bir ilaç olduğuna inanılır. Ömer veli mertebesine çıkartılır ve sürgün edildiği Moka kentinde adına bir manastır kurulur.

Kahvenin Yemen’den mi Etiyopya’dan mı çıktığı tartışıladursun keyif veren içecek anlamına gelen Arapça kökenli “kahwa” ( قهوة ) kelimesi Türkçeye “kahve” olarak geçmiştir. Coffee (kahve) kelimesi de buradan gelmektedir.  “Sabah ile sabah ile kahve gelir tabağıyle.” diyen atalarımızın sabahları kahve içmeden önce yedikleri hafif yemeğe “kahvaltı” demeleri boşuna değildir. Öğünün asıl amacı kahve içmek olunca “kahve” ve “altı” kelimeleri birleşmiştir.

Türk kahvesini ve Türklerdeki kahve içme geleneğini UNESCO; İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul ediyor. Biz de bu tarihi gün olan 5 Aralığı Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutluyoruz. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek “Türk Kahvesi” adını almıştır. Türkler ve kahve arasında tutkulu bir ilişki vardır. Ülkemizde kahve bir içecek olmanın ötesinde kendine has bir kültür oluşturmuştur. Hayatımızın önemli zamanlarında; misafir ağırlarken, kız isteme törenlerinde hatta boşanırken bile kahve bize eşlik eder. 16. yüzyılda “Erkek evine yeterince kahve getirmezse, karısı onu boşama hakkına sahiptir.” şeklindeki güçlü rivayetler kahvenin sosyal hayatımızdaki önemini gösterir.

“Kahve esved, kâse ebyaz kâkul-i simten gibi

Bir acep lezzet verir kalbe safâsı kahvenin”

Kahve mersiyesinde söylendiği gibi Türk kahvesi geleneksel mutfağımızın vazgeçilmez tatlarındandır. Sade suya bir ölçek kahve katıp tercihen köz ateşinde ağır ağır kaynatılır. İlk kabarmadan sonra kaşık batırılmaz ki köpüklü olsun. Kahvenin iyisi köpüğüyle içilendir. Kahvenin pişirildiği cezve, içildiği fincan, konduğu tepsi özenle hazırlanır. Yanında bir bardak su ikram edilmesi de âdettendir. Su kahveden önce içilmelidir ki ağız kahvenin eşsiz lezzetine hazırlansın.

Yemen’den uzun bir yol kat ederek gelen kahve zaman içinde Osmanlı halkının vazgeçilmez alışkanlıklarından olmuştur. İstanbul’u on dokuzuncu yüzyılda ziyaret etmiş ve bir süre burada yaşamış olan İtalyan gezgin ve yazar Edmondo de Amicis ise bu tutkuyu şöyle anlatır: “Galata Kulesi’nin ve Beyazıt Kulesi’nin tepelerinde kahve vardır, vapurlarda kahve vardır, mezarlık içinde kahve vardır, resmi dairelerde kahve vardır, hamamlarda kahve vardır, çarşı içinde kahve vardır. İnsan İstanbul’un neresinde bulunursa bulunsun, etrafına hiç bakmadan sadece bağırması yeterlidir: “kahve !” Üç dakika sonra önünüzde bir kahve tütmeye başlar.”

Kavrulmuş kahveyi çekmek için üretilmiş özel değirmenler, iyi kahve pişirmek için bakır cezveler ve sevdiklerimize ikram etmek için kullandığımız porselen takımlar derken kahve ve beraberindekileri çok sevdik ve dünyaya sevdirdik. Doğu’nun Batı’ya kültür hediyelerinden biri olan kahveyi Avrupa’ya tanıtan Türkler Osmanlı sancağının ilerlediği her yere kahve kokusunu da taşımıştır. Beethoven, Mozart, Andre Gide, Alexandre Dumas, Honore de Balzac Türk kahvesi tiryakilerindendir.

Balzac kahve içince ortaya çıkan yaratıcı gücü şu satırlarda anlatır: “Her şey alt üst oluyordu. Fikirler, efsanevi muharebe alanlarına yürüyen büyük bir ordunun taburu gibi hızlıca harekete dönüşüyorlardı. Hatıralar ortaya çıkıyordu, beyaz bayraklar yükseliyordu; metafor şövalyesi dört nala kalkıyordu. Formlar, şekiller ve karakterler şahlanıyor, kağıt mürekkeple doluyor, gece çalışması başlıyordu ve savaş nasıl siyah toz bulutu ile açılıyor ve sonlanıyorsa gece de bu siyah su sağanağıyla başlıyor ve sonlanıyordu.

Ünlü besteci Bach keyif alarak içtiği Türk kahvesinden ilham alarak meşhur “kahve kantatı”nı besteler:

“ah, kahve ne tatlı,

binlerce öpücükten daha tatlı,

muscat şarabından daha yumuşak,

kahve, kahve onsuz olamam;

eğer bana bir şey ikram edecekseniz

ah, o zaman bana kahve veriniz!”

Bir yanı insanlı kahve dolu Ediplerimiz* öbür yanda bir fincana kırk yıl hatır yükleyen atalarımız cezveyi önümüze sürdüyse bize de pişirmek düşer. Kahveniz bol köpüklü, muhabbetiniz bereketli olsun.

*Dirlik Düzenlik, Edip Cansever

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek