Anadolu kadını başına örttüğü yemeniye, yüzünü kuruladığı havluya oyalarla, dantellerle, iğne oyası işleriyle hem duygularını hem yaşadığı hayatını hem de sanatını işlemiştir. Bu sanat Anadolu’nun en kadim geleneklerindendir. Ezgi Alkan Tuzcu’nun kalemiyle keyifli bir iğne oyası yazısı okumaya ne dersiniz?
Güneş batıp hava serinledi mi mahalle sakinleri yavaş yavaş kapının önüne çıkardı. Orhan Veli’nin deyimiyle mahallenin daralan ruhu kımıldanır, ömür akşamüstü başlardı. Çocuklar sokakta oradan oraya koştururken kadınlar sıcak günün rehavetini iki çift lafın belini kırarak atardı. İyi insanların ruhu yakınlaşır, kimi dantel örer kimi de rengarenk ipleri iğneye geçirip oya yapardı. Ben de oyundan yorulunca soluğu yanlarında alır bir yandan laf dinler bir yandan da iplerin çiçek oluşunu seyrederdim. Gözlüğünün altından gülümseyerek bakan Ayşe Teyze maharetli elleriyle ipi düğümledikçe rengarenk bir botanik bahçesi ortaya çıkardı.
Dünya literatürüne “Türk danteli” olarak giren oya kelimesinin başka dillerde karşılığının olmayışı Türklere has bir sanat olduğunu ortaya koymakta. Ahmet Vefik Paşa “oya” kelimesini Lugat-ı Osmani’de “kadın giysisinin kenarına işlenen süs olarak” tanımlasa da oya kadın için bir ses, nefes olmuş aslında. “Halim nicedir yemenimin oyasından belli.” diyen Anadolu kadını oyalarla sırdaşlık etmiş. Oya kadının zekasının, sabrının ürünü olmuş. Mektup yazamasa da sevdasını, sitemini, müjdesini attığı düğümlerde söylemiş. Sevgi, öfke, acı, ümit gibi insana ait bin bir duygu zarif motiflerle iğnenin deliğinden geçerek dile gelmiş.
Gül motifi sonsuz aşkı anlatırken, üzüm motifi ömür boyu mutluluk ifadesiymiş.
Evlenecek kız sevincini müjdelemek amacıyla yakın akrabalarına elma çiçeği oyası hediye edermiş. Gelin adayı kayınvalidesine çayır çimen oyası göndererek “Aramız huzurlu, ferah olsun.” temennisini iletirmiş. Kayınvalide gelin parmağı oyasıyla “Birlikte güzel günler geçirelim.” cevabını geciktirmezmiş. Çeyiz bohçasına gelincik oyasını yerleştiren kız annesi “Kızım gelincik gibi narin ve güzel.” diyerek erkek tarafını tatlı tatlı uyarmayı ihmal etmezmiş.
Gelin gittiği evde mutlu olan hanım aynı renk çiftli sümbül oyası yaparak ailesine her şeyin yolunda olduğunu ifade ederken sümbüllerden birinin rengi farklıysa “Kocamla ayrı düştük, burada mutlu değilim.” dermiş sessiz bir şekilde.
Bebek bekleyenler müjde oyası, yeni bebek sahibi olanlar da dal oyasıyla mutluluklarını dile getirmişler. Sanatın amaçlarından biri de kendini anlamak, anlatmaksa oyalar bu yoldaki rengârenk imzalar, bence.
“Yârimin ince beli
Sarmayan olsun deli
Gelinim çok mutlusun
Başındaki papatyadan belli”
Manide sözü edilen mutlu hanım eşine ya da çocuklarına kızıp başına kırmızıbiberli oya taktıysa ona yaklaşmamak en iyisi olmaz mı?
Hele kırmızıbiberli oyayı takan kayınvalideyse gözden kaybolmak en iyisi.