Kızının “Babam nefes alır gibi çizerdi” diye tarif ettiği Üsküdarlı Ressam Ali Rıza Hoca’nın Üsküdar’da kış adlı tablosu üzerine kaleme alınan üç yorumu sunuyoruz.
Üsküdar Ressamı olarak tanınan Hoca Ali Rıza Bey, “Yegane amacım, İstanbul’un doğal ve tarihi güzelliklerini resmetmek ve böylece onlara birer belge niteliği kazandırarak onları resimler vasıtası ile ölümsüzleştirmektir.” diyen ressam sayesinde; o günün İstanbul’unu tanıyoruz.

Bir
CAHİT KOYTAK
Şehrin Kanatları
Herkesin günübirlik aklını
İşinde gücünde evinde bırakıp
Şehrin büyük rüyasına koştuğu
Meydanları doldurduğu
Çağıltılı bir günde gerçekleşir
Büyük mucize
Şehir kanatlarını açar
Havalanır
Havalanır düpedüz
Ve gök katlarını da alır içine
İşte o zaman işte o zaman
Sekiz kanadıyla şiir de
Ne yapsa yerinde duramaz
Ne bir biçimde
Ne bir vezinde…
En büyük en süslü
Zamanları takıp peşine
Süzülür süzülür ve iner
Tanrı’nın kelam şehrine
İnsanın içine
Varlığın künhüne
İKİ
NURETTİN DURMAN
Meğer kar yağınca
Böyle güzelleşiyormuş ezanlar şehri Üsküdar
Sultan tepeden bakınca sessizliğin kapladığı çatılar bir kendi içine kapanır gibi bekliyor güneşi. Martılar nereye gitti acaba? Böylesine kar yağmış kuşlar nerelere tünemiş olabilir, bu sessizliğin içinden bir şiir yalnızlığı bir kanat çırpıntısı bir sesin diğer seslere karışması olamaz mıydı?
Kendini gizlemiş Mihrimah Sultan’ın bakışını bir nebze en erken okunan sabah ezanlarına mı bırakmalı acaba? Yoksa Gülnuş Valide Sultan bir nazar kılıp karşılıklı ikindi ezanlarının okunmasını mı dinlemeli bu beyazlığın içinden.
Nasıldır, niyedir bir sessizliğin bu kadar ritmik bir albenisi olsun ve bize iki minarenin arasından o güzelim lahuti nefesleri salıversin asumana. Yani ey eskidar kendini sessizliğe büründürmek için, temiz pak siluetler sunmak için beyazlara bürünürken, lekelerden, kötülüklerden arınırken.
Böylece şehrin sakin huzurlu duruşunu tespit ediyor duruşun. Meğer kar yağınca böyle güzelleşiyormuş ezanlar şehri Üsküdar.

ÜÇ
HÜSEYİN AKIN
Sessizliğin buz kestiği havada her şey ve herkes kendini bu besteye dâhil ediyor şimdi
Bir mevsimi soyunup başka bir mevsimi giyinmek mi diyelim biz buna. Tanrının sulu boya katkısı mı Boğaz’a fırçasını değdirip Mihrimah’a dek uzattığı. Eski siyah beyaz bir kartpostalı İstanbul’un boynuna asıp öylece karşıdan temaşa etmek mi? “Her akşam camlarında yangın çıkan” bir semti yine Boğaz’ın buz tutmuş soğuk sularıyla serinletmek mi? Pencereden görünenle diğer yakadan kendini gösteren aynı değil kuşkusuz. Evlerin kardan beyaza dönmüş çatılarına çatılmış gibi duran kuş cıvıltılarıyla başı önde dar sokaklarda yürüyen setresi uzun, eteği çamur kâtibimin içinden mırıldandığı şarkı aynı zamanın bestesi gibi.
Sessizliğin buz kestiği havada her şey ve herkes kendini bu besteye dâhil ediyor şimdi. Biliyorum ne gramofon kaldı ne pikap ne de Safiye Ayla; ama evlerin dışarıya buz kesmiş sımsıcak odalarında aynı müzik çalıyor hâlâ. Kış geldi, alaturka bir zaman alabildiğine odaları doldurdu. Yan odadan koridora doğru “Hanım işte mangal, işte çıra!” diye kalfanın yayılan sesi. Semtin dört bir köşesinden aynı anda ezanlar nefesini tutmuş, okundu okunacak…
Üsküdarlı Ressam Ali Rıza Hocanın tablolarından bir kesit: