“Beni yepyeni dünyaya çeken güç, O’nu dünyanın dışına itmiş. Ben gelmişim, babam gitmiş” diyordu Arif Nihat Asya, kendisi yedi günlükken vefat eden babası hakkında. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatımızın en önemli şahsiyetlerinden biri olan Asya’yı tanımaya başlamadan önce, “Tercüme-i Halim” başlığıyla kendini biz okurlarına takdim ettiği yazısına yer vermek isterim: “25 Kânunusani 1319’da Çatalca’nın İnceğiz Köyü’nde doğmuşum. Bu tarih bugünden düne doğru 7 Şubat 1904 olur. İstanbul’da Yüksek Muallim Mektebi’nden öğretmen çıktım. Adana, Malatya, Eskişehir, Ankara ve Kıbrıs’ta edebiyat öğretmenliği ve idarecilikler yaptım. 1950-54 döneminde Seyhan milletvekilliğim vardır” Kendisi hakkında böylesi mütevazı tanım yapan bayrak şairimiz yetmiş yıllık yaşamına nice arayışlar, yorgunluklar sığdırmış, yaşadığı döneme ışık olmuştur.

“Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor” ve “Bayrak ”şiirleri oldukça bilinse de diğer eserleriyle de memleketçi şiirin en bahsedilmeye değer şairlerindendir. İlk kitabı “Heykeltraş” okurla buluşmasını sağlar. “Yastığımın Rüyası, Ayetler, Kanatlar ve Gagalar, Kökler ve Dallar, Terazi Kendini Tartamaz, Dualar ve Aminler, Aynalarda Kalan” gibi pek çok eseri kaleme almıştır. Nükteli, ironili anlatımıyla dikkat çeker. Üstün bir hiciv kabiliyetine sahiptir. Şiirlerinde ebcet hesabını pek çok kez kullanır ve iyi bilir. Öyle ki Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlidi-i Şerifte geçen “Ol Rebiülevvel ayın nicesi/Onikinci gece isneyn gecesi” beyitlerinde Efendimiz (sav)’in dünyaya geliş gününün ve ayının olduğunu fakat yılının geçmediğini gören Asya, öngörüsü ve edebi zekasıyla bu dizelerde bir ebcet hesabı yapar ve hesap sonunda Efendimizin doğum tarihini bulur. Süleyman Çelebi’nin beyite sakladığı bu mübarek tarihi bulmak Asya’ya nasip olmuştur.
“Naat, Fetih Marşı (Yelkenler Biçilecek) ” gibi eserlerin müellifi, milli manevi değerlere sahip şair yaşadığı dönemde pek çok kez sürgüne gönderilir fakat bu zorlu ve çalkantılı hayat eserlerini zenginleştirir. Osmanlı’nın manevi mirasına sahip çıkar, edebi bağlamda aruzdan vazgeçmez fakat hem serbest ölçüde hem de hece ölçüsünde eserler vererek üstün söyleyişle her edebi türde varlık gösterir. Bu özelliğini “Bana ilham geldi mi kendi vezniyle beraber gelir” diyerek ifade etmiştir.
Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant’ta bekler beni
Kimi Caber’de
…
Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez? dizeleriyle şanlı tarihin kahramanlıklarına duyduğu özlemi ve sevgiyi dile getirmiş, şiirlerinde coğrafya, tarih bilgisine de yer vermiştir.
Arif Nihat Asya, sarp düşüncemizi geliştirecek bir hazinedir. Her eserinde ayrı, hikmetli anlatımı olan Asya ile bir yolculuğa çıkmak; okumak ve yeniden okumak…Belki de zihnimizdeki kıvılcımların beklediği şey budur.
Müzeyyen Akkuş