Sıla, gözlerini yavaşça açarak yatağından doğruldu. Birden arkadaşlarıyla saat 11.00’da, zikzak yolun kenarındaki kuş yuvasının yanında buluşmak için sözleştikleri aklına geldi. ‘’Eyvaah! Operasyona geç kalacağım.’’ dedi üstünü hızla giyinirken.
Saat tam on birde buluşma yerindeydi. Nefes nefese kalmıştı. Uras, Elif ve Melisa buluşma saatinden önce gelmiş Sıla’nın gelmesiyle de ekip tamamlanmıştı. Şimdi o merak ettikleri adı değişik olan sokağa gideceklerdi.
Hepsinin gözünde birer gözlük, başlarında birer dedektif şapkası ve kendilerine küçük gelen birer sırt çantası vardı. Bu bir operasyon kuralıydı. Yüksek sesle ‘’Unutulanlar Gezegeni Sokağı görelim bakalım neyi unutuyorlarmış bu sokakta.’’ dedi Uras.
Gidecekleri yer buluşma yerine biraz uzak olsa da oyunlar oynaya oynaya gittiler. Tabela okuma yarışı yaptılar, kırmızı tişört giyen kaç tane insan var onu saydılar, bulutlara bakarak onları türlü şekillere benzettiler, kaldırımlarda hayvanlar için koyulan suları ve kaç tane çam ağacı olduğunu saydılar. Derkeen , önlerine dışı siyah, kocaman, yuvarlak, yazıları mavi renkli küçük bir tabela çıktı. Tabelanın yazısı küçük olduğundan oldukları yerde yazıyı okuyamıyorlardı. Melisa, Elif’in yardımıyla Uras’ın omzuna çıkarak büyüteci tabelaya yaklaştırdı ve yavaş yavaş okudu: Unutulanlar Gezegeni Sokağı. Not: Hafızanıza güveniyorsanız giriniz.’’ yazıyordu.
Hepsi kendinden emin bir şekilde sokağa adımını attı. Tabelaları takip ederek sokağa giriliyordu.
1.Tabela: Üç adım ilerleyiniz.
Hepsi birden: Biir, ikiii, üüç.
2.Tabela: Salıncaklara oturunuz.
Hepsi yan yana dizilmiş salıncaklara oturdular.
3.Tabela: Sımsıkı tutunup gözlerinizi kapatınız.
Salıncaklar hareketlenmeye başladı. Bir ileri bir geri bir ileri bir geri bir ileri bir geri bir ileri bir geri gitti geldi. Salıncak hızlandı ve frene basılan araba gibi birden durdu. Başları dönmüş şekilde oturdukları yerde bir süre bekleyip gözlerini açtılar.
4. Tabela: Unutulanlar Gezegeni Sokağı’na Hoş Geldiniz.
Hepsi, şaşırmış bir şekilde etrafı inceliyordu. Uras ‘’Sokak değil kayıp eşya bürosu sanki.’’ dedi.
Sokakta evler, lambalar, trafik ışıkları ve arabalar yoktu. Gökyüzünde türlü sesler, harfler ve notalar vardı. Eşyalar havada uçuşuyordu. Kalemler, defterler, kitaplar, legolar, kulaklıklar, anahtarlar, cüzdanlar, oyuncak bebekler, toplar, terlikler, takma dişler her şey gökyüzündeydi.
‘’Takma dişi unutmak nedir yaa!’’dedi Uras.‘’Babaannemin mi bu acaba?’’
Melisa gökyüzünden bir ses bulutunu tutarak dinledi: ‘’Kızım, işlerimi bitirince seni parka götüreceğim.’’ ‘’Kızını parka götürmeyi unutmuş ve ses de artık unutulanlar kısmında yerini almış.’’ dedi Melisa üzülerek.
Off! Keşke tableti bıraak! sesini de burada, unutulan sesler arasında dinleyebilseydik, dedi Uras ve hep birlikte gülüştüler.
Elif de sokağın sonuna doğru ilerlerken ‘’Bakıın, burada ne buldum! diyerek kağıdı eline aldı ve okumaya başladı: Ağustos böcekleri konseri. Tüm halkımız davetlidir. Konser tarihi: Her zamanki yıl, ay ve gün. Sıla ‘’Ne yani! Konser mi var şimdi burada. Hadi gelin, gidelim.’’
Ve hep birlikte sesin geldiği yöne doğru ilerlediler…
Ağustos böcekleri her tarafı sarmıştı. Hepsi bir ağızdan aynı şarkıyı söylediler:
Ve insanlar unuttular
Verdikleri sözleri
Gökyüzünde kaldı hepsi
Haydiiii şimdiii
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla
Ve insanlar unuttular
Kalemler, defterler, kitaplar
Takma dişleer, anahtarlaar
Hepsi hatırlanmayı bekliyorlar
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla
Ve insanlar unuttular
Durup gökyüzüne baksalar
Düşünüp kafa yorsalar
Aslında onlaar
Hatırlayacaklar
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla
Konser bitmişti. Dinledikleri şarkıyı mırıldanıyorlardı. Elif ‘’Ne ilginç yermiş burası. Ağustos böcekleri şarkı söylüyor.’’ dedi. Uras ‘’Ha buna mı şaşırdın şimdi sen. Her şey normal takma dişler, kitaplar, sesler, ağustos böceklerine şaşırdın yani?’’ dedi. Konser çıkışında yürümeye devam ettiler.
Sıla insanların ne kadar çok şey unuttuğunun farkına vardı. Çünkü yol yürü yürü bitmiyordu.
Melisa: Gökyüzü unutulan şeylerle doldu, bir yenisini kabul etmeyecek gibi sanki. Gelin, bizde bu sokakta neler unuttuysak hatırlamaya çalışalım.’’ dedi. Düşünmeye başladılar… Sessizliği ilk bozan Uras oldu. ‘’Hatırladım! Buldum işte. Odamın neden koktuğunu buldum. Annem kirli eşyalarını getir dediğinde üşenip çoraplarımı yatağımın altına atmıştım. Odam birkaç gündür kokuyor. Çoraplarım yüzündenmiş.’’ dedi. Çoraplar gökyüzünden yaprak gibi süzülerek Uras’ın önüne düştü.
‘’ Iyy ! Uras ya. İyi ki hatırladın da gökyüzünü bu yükten kurtardın.’’ dedi Elif.
Melisa: ‘’Uraas, bu nasıl koku… ‘’ deyip konuşmasına burnunu tıkayarak devam etti. Ben de ne hatırladım. Müzik dinledikten sonra kulaklığı ablam almasın diye gazetenin altına koymuştum. Hatırladım şimdi… ‘’Ve kulaklık gökyüzünden Melisa’nın kucağına düştü.
Sıla: ‘’Ben de kendimi kaybettim.’’ dedi.
Elif şaşkın bir şekilde: ‘’Nasıl yani, kendimi kaybettim ne demek ? ‘’
Sıla: Öğretmen ödev kontrolü yaptığında ödevi evde unuttuğumu söylemiştim. O da bana ‘’Kendini de evde unutsaydın.’’ demişti. Ben de bu sefer okula gitmedim. Öğretmenime göre kendimi de unuttum yani.
‘’Keşke espri yapmayı da unutsaydın.’’ dedi Uras.
Sıla da biraz sinirli bir şekilde ‘’En azından kokmuş çorap unutmuyorum.’’ dedi.
Elif: Hey bırakın şimdi tartışmayı da biz asıl annelerimize haber vermeyi unuttuk. Dedi. Hepsi unuttukları şeyi hatırlayarak kendilerini ‘’Unutulanlar Gezegeni Sokağı. Not: Hafızanıza Güveniyorsanız Giriniz.’’ Tabelasının önünde buldular.
Dinledikleri şarkıyı unutmamak için beraber şarkıyı söyleyerek evin yolunu tuttular :
Ve insanlar unuttular
Verdikleri sözleri
Gökyüzünde kaldı hepsi
Haydiiii şimdiii
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla
Ve insanlar unuttular
Kalemler, defterler, kitaplar
Takma dişleer, anahtarlaar
Hepsi hatırlanmayı bekliyorlar
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla
Ve insanlar unuttular
Durup gökyüzüne baksalar
Düşünüp kafa yorsalar
Aslında onlaar
Hatırlayacaklar
Hatırla
Hatırla
Unuttuklarını hatırla