Tarih, Bir Olayla Değişir: Rosa Parks’ın Öyküsü / Ayşegül Uyar

Rosa Parks, ettiği itirazla hem kendi hem de kendisi gibi haksızlığa uğrayanların hayatını değiştiren bir kadın olarak tanınıyor. Bir iş çıkışı bindiği otobüste, söyledikleri de zihinlerde yer etti. Onun başından geçenler hala ilham

“İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli haksızlığa uğramaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum.”

Takvimler 1 Aralık 1955’i gösterdiğinde Alabama’da bir kadın terzi, iş yerinden çıktı. Gün henüz kızıllaşmamıştı. Yürümekle otobüse binmek arasında kısa süre tereddüt etse de otobüs durağına doğru yöneldi. Biraz sonra başına gelecek olayların tarihi değiştirecek etkiye sahip olacağını Rosa elbette bilmiyordu. Her şey yolunda ve normal görünüyordu fakat birazdan büyük felaket kapıyı çalacaktı.

O yıllarda ABD’de siyah ve beyaz insanlar otobüslere ayrı kapılardan biniyordu. 1900’lü yıllarda nüfusun hemen hemen yüzde onunu oluşturan Afro Amerikalılar beyaz insanlarla aynı haklara sahip değillerdi. Yürürlükteki yasaya göre otobüslerin ilk dört koltuğu beyaz vatandaşlara aitti. Siyahilere sadece otobüsün en arka koltukları ayrılmıştı. Orta koltuklarsa değişken koltuklardı. Beyazlar yer bulamadıklarında ya da şoför istediğinde siyahlar yerlerinden kalkarak beyazlara yer vermeliydi. Yer yoksa ayakta kalmak, ayakta da yer yoksa otobüsten inerek bir sonraki otobüsü beklemek ya da yürümek zorunda kalıyorlardı.

Rosa Parks’da pek çok zaman evine yürüyerek gidiyordu fakat o gün Rosa otobüse bindi. Beyaz yolculara yer kalmayınca şoför siyah ve beyazları birbirinden ayıran colored yazısını ileriye çekerek Rosa ve yanında oturan beyin kalkmasını işaret etti. Cam kenarında oturan adam kalktı, arkaya doğru yürüdü fakat Rosa kalkmadı, derin bir nefes alarak pencere kenara geçti. Şoför kızgınlıkla Rosa’ya neden kalkmadığını sordu. “Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum!” cevabını aldı.İlerleyen günlerde çıkacak yangının fitilini ateşleyen son sözler bunlar olmuştu. Şoför polis çağırdı ve Rosa Parks, kanunlara uymadığı gerekçesiyle tutuklandı.

Yalnız otobüste değil otobüs durağında ve başka yerlerde de siyahlarla beyazlar arasında kimi zaman görünür kimi zaman görünmez sınırlar hep vardı. Siyahi vatandaşlar bundan şikâyet etseler de bu durumu değiştirecek gücü kendilerinde bulamıyorlardı.

5 Aralık günü görülen mahkemede Rosa Parks 14 dolar cezaya çarptırıldı. Şimdi bir direniş başlıyordu. Siyahilerin haklarını savunan aktivistler bir gecede 35 bin el ilanı hazırlayarak Montgomery’de yaşayan siyahları otobüsleri boykot etmeye davet ettiler. Rosa, ödenen kefaletle serbest kalmıştı ve özgürdü fakat ondan cesaret alan siyahilerin istediği şey şimdi bambaşkaydı. 381 gün boyunca siyahi vatandaşlar otobüslere binmedi. Yürüyor, bisiklete biniyor, özel araç kullanıyor fakat otobüse binmiyorlardı. Hareket giderek büyüyordu. Anneler, en çok beyaz anneler destek verdi onlara. Ev hanımları kendi araçları ile siyahilere servis yapmaya bile başlamıştı. Bir yılı aşan bu direnişin sonunda otobüs şirketleri iflasın eşiğine gelmiş, kullanılmayan otobüsler garajlarda çürümeye mahkûm edilmişti.

Rosa Parks, yıllar sonra verdiği bir röportajda o gün yaşadıklarını şöyle ifade edecekti: “Aşağılanmak istemiyordum. Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. Tutuklanmak gibi hevesim yoktu. Zaten işim başımdan aşkındı. Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu.”

Bir kadının, yorgun denilen bir kadının hareketi değişimi başlatmıştı. Boykotun bitmeyeceğini söyleyen siyahilerin direnci 21 Aralık 1956 ‘da yüksek mahkemeyi yeni bir karar almaya mecbur bıraktı. Artık siyahlar da beyazlar gibi istedikleri yere oturabileceklerdi. Fakat aşırı ırkçı kimi beyazlar işin peşini bırakmıyor, otobüslere silahlı saldırılar düzenliyor, hareketi başlatan Rosa Parks’ı ölümle tehdit ediyorlardı. Tüm bunlara rağmen Rosa’nın başını çektiği direniş hareketi gücünü giderek artırmıştı.

June 14, 1999. (Photo by William Philpott/Getty Images)

O günlerde henüz 26 yaşında genç bir vaiz olan Martin Luther King de bu direnişi desteklemek, kiliselerde siyahları organize etmek için canla başla çalıştı. Evi bombalandığında “Silahlarınız varsa evlerinize dönün çünkü biz size silahla karşılık vermeyeceğiz.” dedi. Yasaların yeniden düzenlenmesi için verdiği mücadelede defalarca tutuklandı, her seferinde hapishaneye gülümseyerek girdi. Çetelerin siyahlar üzerindeki baskısı ve şiddeti artsa da hedeflenen olmadı, iki grup arasında karşılıklı bir çatışma başlamadı. Bütün ülkenin dikkatini çeken olaylar 1964 yılında artık Sivil Haklar Yasası’nın çıkmasını sağladı.

Rosa Parks, 24 Ekim 2005’de 92 yaşında Detroit’teki evinde ölene kadar sivil haklar hareketi için çalışmaya devam etti. Onun başlattığı bir küçük hareket bütün halkın umudu oldu. Rosa böylece tarihi değiştiren kadınlar arasına adını yazdırdı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek