Shems Friedlander İle Röportaj/ Burcu Yıldız Kılıç

Shems Friedlander Amerikalı bir yazar, görsel sanatçı aynı zamanda akademisyen. Ünü ülkesini aşmış, resimlerinden oluşan sergileri farklı ülkelerde sergilenmiş bir isim. Shems Friedlander’ın kitapları ise dikkat çekici başlıklara sahip. Kış Hasadı, Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin kitaplarıyla ülkemizde de okurla buluşan yazarla, Burcu Yıldız Kılıç konuştu.

Tabloları, fotoğrafçılığı, akademisyenliği ve Kahire’den Amerika’ya uzanıp Türkiye’de devam hayatı üzerine sorular sordu. Keyifli okumalar dileriz.

Şems Friedlander, çalışmaları uzun uzun anlatılmayı hak eden bir düşünür ve sanatçı. Bu sebeple öz geçmiş kısmını bu röportajımda uzun tutmak istiyorum. Aksi halde ömrünü bu kadar bereketli geçiren bir üstada saygısızlık olacağı kanaatindeyim.

Kraliyet İslami Araştırmalar Enstitüsü tarafından sanat ve kültür alanında 2012’nin En Etkili 500 Müslümanından biri seçilen, 20 yıl Kahire Amerikan Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıp 1994 yılında emekli olan Friedlander, 2014 yılında İstanbul’a yerleşti. Eşi Türk olan yazarın bir çocuğu var.

“New York City’nin kalbinde” doğan Friedlander, Massachusetts Sanat Koleji’nden 1963’te mezun oldu ve o zamandan beri sanat dünyasında usta bir fotoğrafçı, ödüllü bir grafik tasarımcısı, belgesel film yapımcısı, ressam, şair ve eğitimci olarak anıldı. Çalışmaları dünya çapında sergilendi. Kahire’deki Amerikan Üniversitesi Howard Tiyatrosu’nda sahnelenen iki monodram yazdı.

 2005 yılında İşletme, Ekonomi ve İletişim Okulu tarafından üç yıllık bir süre için Mükemmeliyet Öğretmeni ödülüne layık görüldü.

Tabloları New York ve Kahire’de sergilenirken; çizim ve fotoğrafları muhtelif özel koleksiyonlarda yer aldı. Çektiği Türk dervişlerin fotoğrafları, belgesel klasikleri haline getirilip; New York, Kahire, İskenderiye ve Dubai’de sergilendi.

Belgesel filmleri Amerika Birleşik Devletleri’nde, Paris’te Musee de l’Homme’da ve Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’nde film festivallerinde gösterildi. Ayrıca hem PAL hem de NTSC formatlarında DVD olarak piyasaya sürüldü. En son çektiği belgesel filmi Faysal: Bir Kralın Mirası’nın ilk gösterimi Kasım 2012’de Londra’daki BAFTA Tiyatrosunda yapıldı ve eser, Chagrin Falls Belgesel Film Festivalinde izleyici ile buluştu.

Friedlander’in resimleri, çizimleri ve fotoğrafları Kahire’deki Gezira Sanat Merkezi’nde ve Kahire’deki Mohamed Mahmoud Kültür Merkezi’nde sergilendi.

Fotoğrafları ayrıca Kahire’deki The American University’deki Sony Gallery ve Dubai’deki The Empty Quarter Gallery’de sergilendi. Islamica Magazine ile röportaj yaptı ve Parabola Magazine için yazılar yazdı. Kısa süre önce Occasional Sufi Papers dergisi olan Zaviye’yi tasarladı ve yayınladı.

1994’ten beri Gazetecilik ve Kitle İletişim Bölümü’nde uygulama profesörü olan Friedlander, görsel iletişim öğretiyor ayrıca Sanat Bölümü’nde resim dersi veriyor.

Shems Friedlander başta Mekke, Medine, Kahire ve İstanbul olmak üzere bütün Ortadoğu’da muhtelif tasavvuf ehlinden feyz alıp istifade etmiş bir isim. Friedlander ikisi Hz. Mevlâna ve semazenler hakkında olmak üzere dokuz kitabın da yazarıdır.

Resimlerinizde hem bir filozofun hem de bir dervişin darbeleri var. Temalarınızı nasıl belirliyorsunuz?

Eserlerimde insan, bizleri ayıran farklıları bertaraf etmeye çalışan manevi bir varlık olarak ortaya çıkar.  Bir sanatçı olarak, hayatın özünü tabiat ve dünyanın sınırları içinde tecrübe eden ve açıklayan insanı yansıtacak bir iç varlık edinmem elzemdir.

Ayrıca Sufi Üstat Celalettin Rumi gündelik hayatımızın deruni hakikatinden bahseder; gök gürültüsü sesinin, çiçeklerin, karın, tabiatın tümünün zahiri yönlerinin ötesinde gizli bir anlam taşıdığını söyler. Sanatçı için bu, kendi iç varlığı vasıtasıyla kesintisiz bir intibalar dünyasını görme sürecidir ve bir fotoğraf makinesi (kamera) ile kaydedilen aktif bir farkındalık anında ya da resimde deneyimlenen, farkındalığı arttıran ve şahit olunan anlarda hazır bulunmaktır.

Hayat anda mevcuttur. Geçmişteki ya da gelecekteki hayat ikisi de illüzyondur, aslında yoktur. Geçmiş gitmiştir, asla geri dönmeyecektir ve gelecek ise bir gerçeklik (realite) değildir. Gerçekleştiğinde, o zaten şu andır.

Bize bir kinaye (imleme) verilir biz ise onu kuruntuya dönüştürürüz. Sanat, dünyanın farklı kültürleri arasında köprü olabilecek evrensel bir dildir. Günümüz dünyasında anlamlı bir deneyim oluşturacak şekilde geleneksel ile çağdaşı birleştirebilecek bir dil.

-Shems Friedlander tarafından çekilmiş bir fotoğraf-

Resim ise cevaplardan çok soruları saklar. Belki de kendine bakan kişiyi gizli sırların perdesini aralamaya çalışmaya ortak olması için ayartıyordur. Sanat böylelikle ressam için olduğu kadar gözlemleyen kişi için de bir keşif süreci haline gelir. İşte o zaman sanat, iç şuurun inkişaf basamaklarına bir harita olabilir… Sanatçının görsel güncesi. Saniyede 24 kareyle insanın tüm duyularına saldıran filmin aksine, fotoğraf, resim, ya da bir çizim, durgunluğu ve donmuş formuyla, kişiye kendi varlığının dinginliğinde eserin mevcudiyetini deneyimleme ve üzerinde düşünme fırsatı verir.

İnsanın, nesne olarak görülmeye başlandığı günümüz dünyasında Yunus misali bir çiçekle hemhal olmayı unuttuk. İslam’ın estetiğini nasıl duyumsayacağız?  İslam’ın kokusunu, renklerini, müziğini tekrar nasıl hissedeceğiz?

Hayatı yaşarken yarı uykulu bir halde yol alıyoruz. Uyanmalıyız. Bir zamanlar İslam dünyasında sanat kişinin hayatıyla bütünleştirilmişti. Her zaman bir şeyin parçasıydı. Güzellik bir parça kumaşa dokunmuştu, bir binada, bir eşyada, yazılan kelimelerde, bir kitapta, bir alette mevcuttu. Sanat hayatın girift bir parçasıydı. Namaza çağrının tınısındaki güzellik, el yapımı bir kilim, her gün görülen mimari, hepsi gündelik hayatın bir parçasıydı ve beş duyu ile yaşanıyordu. Eşyayı zahirinin ötesinde görmeyi yeniden öğrenmeliyiz.


Shems Friedlander tarafından çizilmiş karakalem çalışması

Mesnevi söze Bişnev (dinle) diyerek başlar. Siz çok yönlü bir sanatçı olarak neler duyuyorsunuz? Dünya şu an bize ne söylemekte?

Dünya bize “dinlemiyorsunuz!” diyor. Rüzgârı, kalplerimizi, denizi, öğretmenlerimizi, bizden önce gelenleri…Duymak Kuran’da iki yüz den fazla kez geçiyor ve ne zaman görmekle birlikte anılsa duymak ilk önce geliyor.

Mevlâna neden bir dostu böylesine sevdi? İsmini aldığınız Şems’in hakikati nedir?  Bize ne söylemektedir?

Şems ve Mevlâna, dıştaki bilgiyi irfana dönüştüren; manevi bir simyayı birbirlerinde tutuşturdular.

Onlar usta ve mürit değil, “sohbet şeyhleriydi”. Manevi sohbetlerin en yücelerini birbirlerinde dile getirdiler. Onların aşkı metafizikseldi ve bir mıknatıs gibi onları Allah’ın yakınına çekti, sohbetlerinden Muhammed Peygamberin (s.a.v) rayihası geldi.

Yunan edebiyatının kurucu metinleri hatta Batı Edebiyatının temel metinleri Homeros’un, yani bir şairin dizeleridir. Aynı şekilde Doğu Edebiyatı da şiir ve gazeller üzerine temellendirilmiştir. Bunların dışında bizim için en önemli olan son dinin kitabı, şiir ve belagat noktasında zirve bir kavimden hem medeniyetlere hem de asırlara yayılıyorken Sayın Şems siz, bir şair olarak şiir ve ehemmiyeti hakkında neler dersiniz?

Şiir, gizlenmiş bir şeyi ortaya çıkaran güzel bir koku gibidir. Mevlâna Celalettin’in yazdığı şiir, Yaratıcıyı, yaratılmışa anlatmak için bir araçtı. Hayatın gerçek anlamını açığa çıkardı.

Kahire Amerikan Üniversitesi’nde gazetecilik ve Kitle İletişim Bölümü’nde uygulama profesörü olarak görsel iletişim dersleri verirken birçok kez yeni nesille karşılaştınız. Sizce gençler önce neyi öğrenmeli? Eğitimciler gençlere nasıl ulaşır?

Gençlerin öğrenmesi gereken en önemli şey zaman yönetimidir. Üniversitedeki görevimi hiçbir zaman öğrencilere bir şey öğretmek olarak görmedim.  Görevimin onlarda öğrenme arzusu aşılamak olduğunu hissettim. Öğrenme kapısı açıldığında kişi her şeyden bir şey öğrenebilir. Gençlere, onlara örnek olarak ulaşmak mümkündür.


Leonard Cohen ile, Newyork City, 1969;  Kış Hasadı Kitabından

Bilgi ve bilgelik farkına çok değiniyorsunuz. Yaşamaya ve öğrenmeye dair bizlerin en büyük sıkıntısı nedir?

Hayatın geçici olduğunu, burada oyun ve eğlence olsun diye bulunmadığımızı, yaratılmışlara hizmet etmenin gerektiğini anlamak lazım. Bilgi unutulabilir. Ancak bilgiyi hayatımıza uygularsak o zaman hikmete (irfana) dönüşür ve bizim daimî bir parçamız haline gelir.

Fotoğrafçı kimliğinize de değinmek istiyorum. Bu sanata gönül verenlerin başlama sebepleri ve amaçları ne olmalı? Sizce fotoğraf ne için çekilmeli?

Günümüzde çok farklı fotoğrafçılık alanları var. Herkes cebinde bir fotoğraf makinesi taşıyor. Bu cep makineleriyle milyonlarca fotoğraf çekiliyor.  Ticari fotoğrafçılık var, olayları ve tarihi hem evrensel hem kişisel kefede kayda alan fotoğrafçılık var ve bir de sanat formu ve hafıza tutucu olarak fotoğrafçılık var. Ayrıca özne ve nesnenin bir hale geldiği ve bu idrak anının fotoğraf makinesiyle kayıt altına alındığı bir fotoğrafçılık var. Hayat anda mevcut.  İlk sorunda bunun yeterince üzerinde durduğumu düşünüyorum.

Siz bir yazarsınız. Aynı zamanda çok yönlü de bir sanatçısınız. Bunların dışında kulluğunu yaşamak isteyen de bir Müslümansınız. Çalışmalarınızı nasıl programlıyorsunuz? Gün içinde belirli ritüelleriniz var mı?

Her Müslümanın İslam’ın direkleri içinden günlük sorumlulukları vardır. Diğer tüm aktiviteler bu sorumlulukların etrafına örülür. Bu her insan için farklıdır. Ben resim yaparım, yazarım, okurum, sessizce oturur ve dışardaki denize bakarım.

Sayın Şems size imrendiğimi hatta sizin gibi yaş almak için dua ettiğimi belirtmeliyim. Sizce ne zaman gerçek anlamda yaşlanırız?

Bedenlerimiz yaşlanır, kemiklerimiz çözünür, cildimiz kırışır ama özde biz hep genç kalırız. Yaşın faydalarından biri de dönüp geçmişe bakabilmektir.  Gençliğimizde, otuzumuzda, güçlü enerji dolu bir beden içindeyken bizimle birlikte olan özümüzün, ihtiyarlayıp, dermansız kaldığımız günlerde de aynı netlikle bizimle olduğunu görüyoruz. Bu gençlerin keşfine açık olmayan bir gerçektir.

Yaşlılık kapıyı çalmadan gençliğimizin kıymetini iyi bilmeliyiz.

Peygamber Muhammet (SAV) yaşlılığının yarısının kaygı olduğunu ve şifası olmayan tek hastalık varsa onun da yaşlanmak olduğunu söyler.

Dört yaşındaki ve kırk yaşındaki Şems’le konuşsanız, ona ne derdiniz?

Belki Şeyh Cüneyd’ den bir hikâye naklederdim.

 Şeyh Cüneyd çocukken amcası Şeyh Sâri al- Saqati ona “Şükür nedir?” diye sordu. Cüneyd: “Şükür, Allah’ın sana lütfettiği hediyelerle Ona karşı gelmemektir” diye cevap verdi.


Hassan Gai Eaton ile Londra’da; Kış Hasadı kitabından

Kış hasadı adlı kitabınızda kendi hayatınızdan kesitler sunuyorsunuz. Bir bölümünde, New York’a Willem Nylan’nın “Gurdjieff, bilinçli ve uyumlu bir insan olmak için kişi kendi üzerinde nasıl çalışmalı” adlı derslerine katıldığınızı söylüyorsunuz. Sizce Gurjieff öğretilerinin tasavvuftaki insan-ı kâmil olma çabasını daha iyi idrak etmenize katkısı olmuş mudur?

Gurdjieff’in eserleriyle 19 yaşında tanıştım. Willem Nyland gibi bir hocam olduğu için çok şanslıydım. Gurdjieff ilkelerinin çoğu Doğu ve Orta Doğu gezileri sırasında çalıştığı Tasavvuftan geliyordu. O zamanlar benim ve birçokları için Gurdjieff dersleri Sufi usulüne bir giriş niteliğindeydi. 

“Toynak sesini duyunca zebra gelsin aklınıza” bir kitap için mükemmel bir isim. Ayrıca düşünce sistemimize karşı yapmış olduğunuz harika metaforik bir eleştiri olduğunu düşünüyorum. Bu kitabınızda çokça kıssa var. Günümüz düşünce sistemi tamamen rasyonel aklın pençeleri arasındayken bizler kıssalarda gizlenen mesajları sezecek hale nasıl geliriz?

Gidişata bakınca bugünün düşünce sistemi irrasyonel akıllardan etkileniyor gibi duruyor.  Ben yine de gençlere ve gezegenin haline, yediğimiz yemek, aldığımız nefese duydukları ilgiye güveniyorum.

Televizyon, internetten, video oyunlarından, Instagram, Facebook, Twitterden, benlik ve zihin ilaçlarından, Prozac, Zyprexa ve Zoloft’dan önce; gençlerimizin depresyonu ve Opioidlerden önce, kitaplar vardı.

Kitaplardan önce de sözlü gelenek vardı: Bilgi bir öğrenenden diğerlerine geçerdi.

Tasavvufta çoğu şey hikâyelerle anlatılır. Dinleyici kendini hikâyenin bileşenleriyle özdeşleştirip, günlük hayatı için dersler çıkarabilir. Duyduğumuz toynak sesleri bir attan gelmiyor olabilir.

Thomas Edison ampul için deneyler yaparken, 88 tane materyalin işe yaramadığını gördü. Birisi ona “Başarısız olman çok kötü,” dediğinde “Başaramıyor değilim. İş görmeyen 88 şey buldum,” diye karşılık verdi.

Son kitabınız Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Unutulmuş Mesajı’nda bizi hayrette bırakacak bir teknoloji kullanmışsınız. Okuma sayfalarının kenarlarında kare kodlar var. Bu fikir bende hayranlık uyandırdı. Kitabın ruhunu bize anlatır mısınız? Bugünün insanına hatırlatmak istediğiniz mesajı bize bir kere daha açıklar mısınız?

Mevlana Celaleddin’i kırk yıl boyunca tanıyan sipehsalar anlatır: Mevlana Konya’nın caddelerinde kışın dolaşırken ısınmak için hırkasının kollarını giyip, sıkıca sarınmazdı. Sadece omuzlarına atardı ki, bir fakir yanından geçtiğinde tek bir hareketle hırkasını kendi omuzlarından alıp, fakirin omuzlarına geçirebilsin.

Zamanımızın yoksulluğu ise manevi amnezi olduğu için insanın hep bir söz ya da cümlecik gibi bir hatırlatıcıya bazen de bir hırkaya ihtiyacı vardır.

Allah’ın insanlara en büyük hediyesi imandır. İman; sahibine büyük gelen bir hırkadır, asla çekmez, giyenin içinde büyümesi gereken bir hırkadır. İman hırkasına uymanın süreci hayattır.

İki adam okyanusun karşısında duruyorlardı. Biri Allah’ın güzelliği ve büyüklüğü, okyanusun genişliği, duman gibi tüten bulutlarıyla gökyüzü, kanat açmış kuşlar ve oynaşan yunuslar karşısında huşu içindeydi. Diğer adam ise Allah’ın yaratışına karşı kördü. Tek düşüncesi bir kayık sahibi olmaktı. Yani şunu demeye çalışıyorum. Bir kişi ya Allah’ın yaratmasındaki güzellikleri görür ya da onda dünya arzusu vardır. Bugünün insanı olarak biz, Allah’a daha çok, Apple’a daha az kulluk etmeliyiz.

Shems Friedlander’ın diğer eserleri

Year One Katalog (editör)

Wisdom Stories for the Planet Earth

Submission:Sayings of the Prophet Mohammad

Ninety-nine Names Of Allah

SunLight,Poems and other Words (with Nuri Friedlander)

Rumi and the Whirling Dervishes

Rumi:The Hidden Treasure

When you Hear Hoofbeats Think of a Zebra

*Toynak sesini Duyunca Zebra Gelsin aklına

*Kıs Hasadı

*Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Unutulmuş Mesajı

Filmler

Rumi,The Wings of love

El Mahya,Come to Life

The Circles of Remebrance

Dream Water Does Not Quench Thist

Homeage to Hamza El Din

Faisal, Legasy of a King

Monodramlar

(Kahire Amerikan Üniversitesi, Howard Tiyatrorusunda sergilenmiştir)

Dream Water Does Not Quench Thist

The Calligrapher’s Daughter

Fotografçılık Sergileri

The Wall, Cathedral of St. John the Divine, New York

The Sony Gallery,Cairo; Gezira Art Centre

Cairo; The Empty Quarter,Dubai

Resim Sergileri

Gotham Book Mart Gallery, New York; The Sony Gallery

The Sony Gallery,Cairo; Gezira Art Centre

Cairo; The Empty Quarter,Dubai

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek