Nobel’e Yakından Bakış/ Vildan Kınalı

Ödüllerin nirvanası, eli kalem tutan her insanın rüyası, aynı zamanda eleştirilerin odağı; Nobel ödüllerine yakından bakmak ister misiniz? Merak ettiğiniz sorularınızı da toplayıp yazımızı okuyabilirsiniz. Kimler aldı, kimler reddetti, Türkiye’den kimler aday gösterildi? Nobel serüvenini Vildan Kınalı sizin için araştırdı…

İsveç’te gerçekleşen törenle fizik, kimya, edebiyat, barış, tıp ve fizyoloji alanlarında dünyanın en prestijli ödüllerini veren Nobel Ödülleri, adını ünlü kimyager Alfred Nobel’den alır. Esasen Nobel Ödüllerinin bir vicdan azabından doğduğu söylenir. Alfred Nobel, dinamitin mucididir. Dinamit o dönemde yolların, tünellerin yapımında, maden ocaklarında işleri kolaylaştırmak için ihtiyaç duyulan bir şeydir. Nobel, kurduğu dinamit fabrikalarıyla zenginliğine zenginlik katar. Fakat dinamit aynı zamanda patlayıcı madde olduğundan yıkımlara, kıyımlara da sebep olur.

Rivayetlere göre, Nobel’in Fransa’da bulunduğu bir sırada, gazetelerde kendisinin öldüğüne dair haberler çıkar. Haberlerde “insan katili”, “cani” gibi yakıştırmalarla adının anıldığını gören Nobel, dehşete kapılır. Gerçekten öldüğünde arkasından ne şekilde konuşulacağını görmüştür ve bunu kabullenemez. Üç yüz milyon dolara yakın olan servetiyle ilgili vasiyetini değiştirir. 1896’da açıklanan bu servetle farklı alanlarda başarılara imza atan insanlara ödüller dağıtılmasını ister. Nobel bir bakıma vicdanı rahat olarak ölmek istemektedir.

Alfred Nobel, vasiyetinde ödülün nasıl dağıtılacağını detaylarıyla anlatır. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi fizik ve kimya alanından sorumludur. İsveç Akademisi ve Norveç Nobel Komitesi barış ödüllerinin karar merciidir. Karolinska Enstitüsü fizyoloji ve tıp, Norveç Nobel Komitesi de edebiyat alanında ödül verilmesinde söz sahibidir.

Kimler Aldı? Kimler Geri Çevirdi?

İlk Nobel Ödülü 1901 yılında verilir. Martin Luther King, Michael Gorbaçov, Nelson Mandela, Yaser Arafat gibi isimler dünya barışına sundukları katkı dolayısıyla ödül alanlar arasında yer alır. 1903 Nobel fizik ödülü ve 1911 Nobel kimya ödülü ile Marie Curie, Nobel ödülüne sahip olan ilk kadın ünvanına sahiptir. Aynı zamanda ödülü iki kere alan ilk bilim insanıdır. Nobel listesinde bugüne kadar ödül alan on dört kadın bulunur. Bunlar arasında “Nobel ödülü alan en genç kişi” ünvanına sahip Pakistan’lı Malala Yusufzay bulunmakta. Ödül alan ilk Arap kadın ise Yemen’li gazeteci Tevekkül Karman.  Ödülü birden fazla kere alanlar olduğu gibi reddedenler de bulunmakta. Bunlar arasında ünlü edebiyatçı Jean Paul Sartre, şair Erik Axel Karlfeldt ve Vietnam Başbakanı Le Duc Tho yer alır. Sartre sanatının yönlendirilmesi kaygısıyla ödülü reddederken Vietnam başbakanı ise ülkesinin Amerika tarafından işgal edilmiş olmasına tepki olarak ödülü almaz.

Nobel edebiyat ödüllerinin en önemli kriteri “ideal doğrultuda en seçkin çalışmayı yapmış kişi” olmasıdır. 1901’de Tolstoy’un Nobel alacağına kesin gözle bakılırken, beklenen olmaz. Törende kürsüye çıkan isim Sully Prudhomme olur. Zira Tolstoy, ödüller dağıtılmadan kısa süre önce kilise otoritesini reddetmiş ve aforoz edilmiştir. İngiliz yazar Virginia Woolf  ”fazla deneysel ve karamsar” bulunduğu gerekçesiyle ödülü alamaz. Borges ise siyasal tercihlerinden ötürü Nobel komitesiyle arası iyi olmayan yazarlardan biridir. Nobel Edebiyat Komitesi Başkanı Per Wastberg, 2016’da T24’e verdiği bir röportajda, “Ödülü alamayanlar arasında, ‘keşke alsaydı’ dediği birileri olup olmadığı” sorulduğunda şu şekilde açıklama yapar: “Kendi dönemimle ilgili konuşamam. Ama Akademi’nin geçmişteki kararları üzerinden şunu söyleyebilirim; Vladimir Nabokov ve Jorge Luis Borges’in Nobel alamamış olmasından şahsen büyük üzüntü duyuyorum.” 

Nobel’e aday gösterilenler arasında Yaşar Kemal, İlhan Berk ve Leyla Erbil gibi ülkemizden isimler de yer alır. Ünlü edebiyatçı Orhan Pamuk 2006’da Nobel edebiyat ödülüne layık görülür. 2015’te de Prof.Dr. Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülüne layık görülen ikinci Türk olur.

Nobel Edebiyat Ödülünü alan ilk Müslüman isim ise 1988’de Mısır’lı edebiyatçı Necip Mahfuz’dur. Bununla ilgili Sezai Karakoç o yıllarda kaleme aldığı “Eğik Ehramlar” isimli yazısında şöyle der:

 İlk kez Müslüman ülkeden biri Nobel almış oldu. Son on beş yıldır adeta Musevilere tapulanmış olan Nobel itibarını oldukça yitirmişti. Zaten bu seneye kadar İslam Alemini evvelki yıllara kadar Afrika’yı ve halen Çin’i yok farz eden Nobel, daha çok Batı’nın kendini tartış, değerlendiriş kurumlarından biridir. Bugüne kadar tek istisna Hintli Tagore idi. O Batı’lı değildi ama batıya açık bir penceresi vardı denilebilir. Gün geldi Batı edebiyatı iyice durgunlaştı. Bir parça dışarı açılmak gerekti denilebilir. Afrikalı bir yazara verildi evvelki yıl Nobel. O da batıcıydı ve batıda yetişmişti.Ne olursa olsun şeytanın bacağı kırılmıştı artık. Bu yıl da Mısır’lı yazara verildi, İsrail’den özür dilenerek. Doğrusu ya İsrail de hoşgörüsünü belirtmeyi ihmal etmedi. Dünya basını da Mahfuz’un İsrail’e ters düşmediğini belirtmek ten kendini alamadı. Bir edebiyat ödülünde bu kadar İsrail ipoteğiydi, şaşılacak şey! İsveç Nobel’i Mahfuz’a vermişti ama İsrail’den de korkup duruyordu.”

Günümüze gelecek olursak, 2020 Nobel Barış Ödülü, Birleşmiş Milletlere Bağlı Dünya Gıda Programına, Edebiyat ödülü ise ABD’li şair Louise Glück’e, verildi.

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek