Bu bir lama ama biraz farklı lama. Gelin birlikte tanıyalım Lama Ama’yı…
Merhaba…
Ben AMA… LAMA AMA…
Tanıştırayım:
Babam LAMBABA
Annem LAMANA
Kardeşim LAMBA
Çok mutluyuz burada
Tek bir sorun dışında
Bolca konuşuyormuşum
Çok da soru soruyormuşum
AMAAAAAAA
Soru sormanın nesi kötü acaba?
Bir ağacın yaprakları kadar çok soru sormasaydım,
kızmazlardı belki.
Ya da bir narın taneleri kadar çok soru sormasaydım,
dinlerlerdi beni.
Ama ama
Ama sormayıp da ne yapayım?
Şeker yiyen karıncalar gibi beynimi yiyor sorular.
Yıldızlar nasıl kayar?
En yaşlı ağaç kaç yaşındadır?
Karıncayiyenler başka ne yer?
Çilek ağaçta yetişse nasıl olur?
Develerin hörgüçleri suyla mı doludur?
İşte hergün böyle onlarca soru sorarım.
Sorduklarıma cevap verebilecek birileni ararım.
Çok meraklı olduğum günlerden birinde,
Sordum LAMBABA’ya
“Ama neden hep gazete var elinde?
Cevap verebilir misin sorularıma?
Su nasıl çıkar ağacın en üst dallarına?
LAMBABA önce biraz düşündü,
Sonra bir koltuktan diğerine taşındı.
En sonunda biraz başından, biraz göbeğinden kaşındı.
Ve dedi ki:
“Akıllı LAMA AMA
Ağaçlar pipet gibi kökleriyle
Çeker suyu en tepeye.”
“Ama ya yağmazsa yağmur uzun süre…
Su nasıl gelecek topraktaki köke?”
dedim sarkıtıp dudaklarımı.
“Ah LAMA AMA ne çok soru soruyorsun!…
Her şeyi bilemem, bunu sen de biliyorsun.”
dedi LAMBABA gömülürken gazetesinin satırlarına.
“Tüh tüüüh” dedim.
“LAMBABA bilmiyor sorularımın cevaplarını.
Kime sorsam ki acaba sorularımı?”
İşte tam da o anda
Kardeşim LAMBA’nın sesi geldi kulaklarıma
“LAMA AMA, hadi gelsene biraz yanıma.”
“Şimdi olmaz kardeşim, ama belki daha sonra.”
Kardeşim devam etti oyunlarına.
Bense meraklı sorularıma.
Yine çok meraklı olduğum günlerden birinde,
Sordum LAMANA’ya
“Ama neden hep örgü var elinde?
Cevap verebilir misin sorularıma?
Nasıl ters uyuyor ki yarasa?”
LAMANA önce biraz düşündü,
Sonra bir sandalyeden diğerine taşındı.
En sonunda biraz saçından, biraz ayağından kaşındı.
Ve dedi ki:
“Akıllı LAMA AMA
Yarasa çengel gibi tırnaklarıyla
asılır ağacın dallarına.”
“Ama ya kırılırsa tırnakları bir anda…
düşerse çok yüksekten aşağılara?”
dedim sarkıtıp dudaklarımı.
“Ah LAMA AMA ne çok soru soruyorsun!…
Her şeyi bilemem, bunu sen de biliyorsun.”
dedi LAMANA gömülürken örgüsünün yumaklarına.
“Tüh tüüüh” dedim.
“LAMANA bilmiyor sorularımın cevaplarını.
Kime sorsam ki acaba sorularımı?”
İşte tam da o anda
Kardeşim LAMBA’nın sesi geldi kulaklarıma
“LAMA AMA, bir şey göstereceğim sana.”
“Şimdi olmaz kardeşim, ama belki daha sonra.”
Kardeşim devam etti oyunlarına.
Bense meraklı sorularıma.
İşte yine çok meraklı olduğum günlerden birinde,
Sordum kendi kendime
“Ama neden hep bir merak var beynimde?
Cevap veremiyorum sorularıma ama…
Bence vardır cevaplar bir yerlerde.”
Önce biraz düşündüm,
Sonra bir minderden diğerine taşındım.
En sonunda biraz burnumdan, biraz kulağımdan kaşındım.
“Ah LAMA AMA ne çok soru soruyorsun!…
Her şeyi bilemezsin, bunu sen de biliyorsun.”
dedim gömülürken yastığıma.
İşte tam da o anda
Kardeşim LAMBA’nın sesi geldi kulaklarıma
“LAMA AMA, bir şey gördüm baksana.”
“Şimdi olur kardeşim, geliyorum az sonra.”
Kardeşim gülümseyerek geçti pencerenin yanına
Sorularının cevaplarını buldum LAMA AMA,
Hadi pencereden baksana…
“MERAKLI LAMALAR KÜTÜPHANESİ” 🙂
Not: Bu yazı Çeto Dergisi Eylül 2019 sayısında yayınlanmıştır.