Modern Türk şiirinin önde gelen isimlerinden Behçet Necatigil’in vefat yıldönümü bugün. Tiyatrodan mitolojiye, roman çevirmenliğinden radyo oyun yazarlığına kadar pek çok alanda eser veren Behçet Necatigil 13 Aralık 1979’da aramızda ayrıldı.
Evlerimizin Şairi hakkında bilmediklerimizi Meliha Gümüştekin yazdı.
16 Nisan 1916 İstanbul doğumlu Behçet Necatigil’in asıl adı Mehmet Behçet Gönül’dür. 1943’e kadar Behçet Necati adını kullanır ve daha sonra mahkemeye başvurarak resmen Necatigil soyadını alır. İlköğrenimine 1923’te İstanbul’da başlayan Necatigil, babasının görevi nedeniyle ilkokul son sınıfı Kastamonu Erkek Muallim Tatbikat Mektebi’nde okur. Ortaokula başladığında ağır bir hastalık geçirmesi sebebiyle eğitimine iki yıl ara vermek zorunda kalır.
1931 yılında İstanbul’a dönerek Kabataş Lisesi’ne kaydolan Necatigil, daha sonra öğretmenlik yapacağı bu liseden, 1936 yılında birincilikle mezun olur. Edebi metin değerinde yayımlanan ilk şiiri ise lise yıllarında “Behçet Necati” imzasıyla Varlık dergisinde yayımlanan “Gece ve Yas” adlı şiiridir.1940’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirir. Ortaokulda öğrenmeye başladığı Almancasını geliştirmek için İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi’ne “misafir öğrenci” olarak girer ve 1937 yazında öğrenci değişim programı bursuyla üç aylığına Almanya’ya gider. Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalıştığı yıllarda Alman Filolojisi’ne kaydolur. Ancak okulundaki ders saatlerinin artması nedeniyle bölümü yarıda bırakır. Almancadan çeviriye devam eden şair hayatı boyunca Alman edebiyatına ve diline olan ilgisini kaybetmez.
Edebiyat öğretmeni olarak ilk görev yaptığı şehir Kars’tır. Daha sonra Zonguldak’a tayin olur. Burada Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur ile ortak çalışmalar yapar. Zonguldak’ın gazetelerinden Ocak’ta, Kara Elmas dergisinde ve İstanbul’da çıkan Değirmen adlı dergide bu şairlerle birlikte şiirleri yayımlanır.
1945 yılında İstanbul Kabataş Lisesi’nde göreve başlar. Bu okulda “Dönüm” adlı derginin çıkarılmasına vesile olur. İlk şiir kitabı “Kapalı Çarşı” 1945 yılında yayımlanır. Aynı okulda on beş yıl çalıştıktan sonra 1960 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü’ne atanan şair, 1972’de emekli olana kadar burada edebiyat öğretmenliği yapar. Emeklilik günlerini evinde edebiyata yoğunlaşarak geçirir. Kanser teşhisiyle kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesinde 13 Aralık 1979 tarihinde hayatını kaybeder.
Ailesi ölümünden sonra, Necatigil Şiir Ödülü‘nü 2019 yılına kadar devam ettirmiştir. Ayrıca Kabataş Erkek Lisesi 3 Fen-F sınıfına Behçet Necatigil Dersliği adı verildi. Şairin 1955-1964 yılları arasında yaşadığı ve bir şiirine de konu olan Camgöz Sokak’ın adı 1987 yılında “Behçet Necatigil Sokağı” olarak değiştirildi.
Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu hakkındaki 2013 yapımı Kelebeğin Rüyası adlı filmde Necatigil’in Zonguldak’taki stajyer öğretmenlik günleri canlandırılmıştır.
Necatigil şiirinin birçok eleştirmen tarafından iki döneme ayrıldığı gözlenmektedir. Şiirde anlamı öne çıkardığı, gündelik dili kullandığı kitapları sırasıyla Kapalı Çarşı, Çevre, Evler ve Eski Toprak’tır. Arada ile Dar Çağ Necatigil şiirinde bir ara-kesiti, geçişi imler. Yaz Dönemi kitabından itibaren ise Necatigil’in şiirde öykülemeyi kendi deyişiyle “asgariye indirdiği”, anlamı sorunsallaştırdığı ve şiirinde okuyucu tarafından doldurulması beklenen boşluklar bıraktığı dikkat çeker. Necatigil’in bu döneme ait diğer kitapları ise Divançe, İki Başına Yürümek, En / Cam, Zebra, Kareler Aklar, Beyler ve Söyleriz’dir. 1976’da yayımlanan Sevgilerde adını taşıyan kitap ise şairin kendi seçtiği şiirlerinden oluşur.
Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
Eski Toprak kitabıyla Yedi tepe Şiir Armağanı’na (1957), Yaz Dönemi kitabıyla Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’ne (1964) değer bulunan Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü adlı çalışmasında (ilk baskı 1960, Varlık Yayınları) şiir serüvenini şöyle özetler: “İlk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı. Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler.”
Behçet Necatigil, şairliğinin yanı sıra radyo oyunu yazarıdır. Türkiye’de radyofonik oyunun özellikle 1960 sonrasında yükselmesinde ve edebiyat dalı olarak benimsenmesinde Necatigil’in radyo oyunlarının, oyun çevirilerinin, uyarlamalarının önemli rolü bulunmaktadır. Bu alandaki çalışmalarını Yıldızlara Bakmak, Gece Aşevi, Üç Turunçlar, Pencere ve Ertuğrul Faciası kitaplarında toplamıştır. Almanya’da katıldığı kurslar ve gördüğü eğitimle Necatigil; Knut Hamsun, Günter Eich, Heinrich Heine, Thomas Mann, Miguel de Unamuno, Stefan Zweig, Rainer Maria Rilke ve Heinrich Böll gibi önemli şair ve yazarların yapıtlarını Türkçe’ye kazandırmıştır. Almanca yazan 27 şairden yaptığı çevirileri ise kızı Ayşe Sarısayın tarafından Yalnızlık Bir Yağmura Benzer adıyla yayımlanmıştır.
Tiyatrodan mitolojiye, sözlük biliminden roman çevirilerine kadar birçok edebiyat alanında eser vermiş olmasına rağmen bir sığınak olarak o her zaman şiiri görmüştür. Yazdığı bir mektupta “Ama ne varsa ne yoksa şiir. Şiirden gayrı ne var soluk alınacak. İsmimin şiir dışında hiçbir kalem ürünü altında görülmemesini isterdim” sözleri onun şiiri her türlü sıkıntısında bir sığınak olarak görmesi ve şiire dönük hassasiyetini anlatması açısından yeterlidir.
Necatigil, kendisini sürekli yenileyen, gelenekten kopmayan şairlerimizdendir. Batı edebiyatını da çok iyi bilen şair bunları harmanlayıp şiirlerinde kullanma başarısını gösterebilmiştir. Şairin becerisi sadece eskiyle yeniyi bir uyum içerisinde sunması değil, belirli, sınırlı konuları ince ve ayrıntılı imgelerle de sunmasıdır. Ele aldığı konularda pek bir çeşitlenme, zenginlik olmasa da imge değişmeleri onun şiirini zenginleştiren en önemli etkendir. O, şiirlerini çokgen bir şiir olarak tanımlamıştır. Bu tanıma göre: “Şiir kesin bir açıklama, bir bildiri değildir; şaşmaz doğru, doğrultu değildir, tek yönlü değildir. Dilediğimiz yollara, yolculuklara açık, çeşitli yönlerdir, türlü doğrultulardır. Ben düşündürücü yanları çoğaltılmış, yatırım ve çabaları çokça, çokgen bir şiirden yanayım. Şiiri ağırlaştırıp atraksiyonlara, süslere yatırıp, özü havasızlıktan boğmak değildir bu. Ve şiiri düşündürücü yapan şey, kimi sözcükler arasında, belki hemen görülmeyen hesaplı bir örgüdür, dikkatli bir trafiktir.”
Solgun Bir Gül Oluyor
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlarla takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Şairden bahsederken “Şiir Burçları” tezini de paylaşmak gerekir. Necatigil’e göre her şair, şiir hayatı boyunca üç burçtan geçer. Bunlar “Gurbet, Hasret ve Hikmet Burçları”dır. Birincisi “Gurbet Burcu’dur. Şair burada öncelikle bir süre gurbeti yaşar. Yazdıklarının tam bilincinde değildir. Yazdığı şiirde rastlantının payı büyüktür. Şairin beğenisi sağlam temellere oturmamıştır. Beğendiği iyi şairler de olabilir, kötü şairlerde. Eğer şair bu dönemde usta şairlere rastlamışsa şanslıdır. Ancak genelde bu dönemin ürünleri özentidir, taklittir ve kendini arayıştır, bir şairin tekrarıdır. İkinci dönem ise “Hasret Burcu ”dur. Burada şair kendini, şiirini özler, gurbette oyalanmanın zaman kaybından başka bir şey olmadığını görür. Yazdıklarında ne kadar kendisi, ne kadar başkası olduğunu anlar. Bu sebeple kendine özlemiyle dolmuştur. Şairin şikâyetleri, tedirginlikleri kişisel biçimlere girer, kendi bakış açısını, kendi yazış biçimini bu süreçte bulur. Sonuç olarak bu dönemde şair kendini, kendi dünyasını aktarır. “Hikmet Burcu” ise üçüncü ve son dönemdir. Şair burada geçmişin büyük şairlerini anlamaya başlar. Şair hikmet dönemde artık fazlaca değişmez. Burada şikâyetlerin, isyanın şiiri zamanla yerini kabulün, benimsemenin, vazgeçişin şiirine bırakır. Necatigil’e göre insanın en şaşmaz falını hikmet burcu gösterir; gurbetler geçici, hasretler geçici ve ebedi insan hikmet burcunda yaşar. Sonuç olarak insan önceleri, “gurbette yabancı”, “hasrette güzel” şiirler yazar. Bir ömrün muhasebesi niteliğinde şiirlerse “hikmette faydalı” şiirlerdir.
Yazıyı Necatigil’in sözüyle bitirelim: “Şair, şiirlerden daha önemlidir”
Kaynaklar
- Şişmanoğlu, Şehnaz. “Behçet Necatigil ve Şiirin Ev Hali” (PDF). http://www.thesis.bilkent.edu.tr. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü Master Tezi, Eylül 2003.
- Abukan, Memet. “Behçet Necatigil’in “Korku Çiçekleri” Şiiri ve Baudelaire Etkisi” (PDF). http://www.sosyalarastirmalar.com. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 8 Sayı: 41 Aralık 2015.
- https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/113126/mod_resource/content/0/8.%20hafta.pdf
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Beh%C3%A7et_Necatigil