En son kaç dakika önce telefonu eline aldın, sosyal medyada sayfanı kaç dakika önce güncelledin? Hızlıca hikayeleri taramayı bir günde kaç kez yapıyorsun?
Pandemi süreciyle beraber birçoğumuz hali hazırdaki işlerimizi bırakıp evlerimize kapandık. İşin doğrusu günün uzun saatlerini dışarıda geçiren bireyler olarak evde yapabileceğimiz şeyler konusunda çok da fikre sahip değildik. Bizler modern çağın modern bireyleri evlerinden bir kez çıkmış belki de yolumuzu kaybetmiştik.
Şimdi pandemi şartlarıyla beraber evde yaşamaya dair yeni tecrübeler edinebilir yahut bilinmeyen mecralarda vakit tüketerek birer bağımlı olabiliriz. Tercih bizim. Prof. Dr. Kemal Sayar bu makalesinde dijital medya bağımlılığını ve hayatımız üzerindeki etkisini çarpıcı bir dille anlatıyor. Ben bağımlı değilim diyorsanız gelin beraber okuyalım…
*BU YAZI ÜSKÜDAR BELEDİYESİ’NE AİT OLAN ÜSKÜDAR KÜLTÜR, SANAT VE MEDENİYET DERGİSİ’NİN 2016/ 1 SAYISINDAN ALINMIŞTIR.
Dijital bağımlılık konusundaki ilk fikirler 1995 yılında Ivan Goldberg tarafından ortaya atılmıştır. Goldberg, o zamanın psikiyatrik tanı kitabı olan DSM-IV’ten esinlenerek “İnternet Bağımlılığı Rahatsızlığı” olgusunu ortaya atmıştır. Zaman içerisinde düşünürler tarafından da dikkat çeken ve algılanan bu durum günümüz psikoloji ve psikiyatri camiasının da önemle izlediği bir sorundur.
Bugün özellikle hızla ilerlemiş olan teknolojiyle birlikte internet ulaşımının daha da kolaylaşmış olması, her zaman ve her yerde bu sanal ortama kolayca girebilmemizi sağlamaktadır. Psikoloji insanları, bu nedenle giderek artan şekilde internet bağımlılığıyla karşılaşmaya başlamaktadırlar. Peki ama nedir bu “İnternet Bağımlılığı”?
Bu soruyu cevaplamadan önce daha elzem olan bir soruyu sormamız gerekir. Bağımlılık nedir? Nasıl ve hangi koşullarda oluşur? İnternet bağımlılığını anlamak için öncelikle bağımlılık olgusunu anlamak, insanın varoluşsal zemininde bu durumun nereye oturduğunu kavramak gereklidir. Bağımlılık, semptom bazında değerlendirildiğinde belirli kriterlerin kişinin hayatında var olmasıyla anlaşılabilecek bir durumdur. Bağımlı kişi, genellikle bir madde, nesne veya duruma karşı fazlasıyla istek duyan kişidir. Onu her an elinin altında bulabilmek, kullanabilmek ister. Bu maddenin kullanımı kişiyi rahatlatır ve hatta bazen kişiyi neşelendirebilir. Bu maddeye ulaşım kişi için bir seçenek değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Kişi bu maddenin olmadığı bir yaşam şeklini tahayyül edemez ve maddenin yokluğuna katlanamaz. Maddeye ulaşmak için ciddi şekilde enerjisini, zamanını hatta parasını harcamaktadır.

Bağımlı olunan maddeyle geçirilen süre kişiye zaman içinde yeterli gelmez. Kişi maddenin kullanım miktarını gittikçe daha da arttırmakta, ancak maddeden alınan rahatlık veya neşe hissi de paradoksal bir şekilde gittikçe azalmaktadır. Zaman içerisinde kişinin aile hayatı, iş hayatı, sosyal hayatı ciddi şekilde sekteye uğrar. Etrafındakiler kişinin yardım alması gerektiği kanaatinde birleşirler. Bu durumda “bağımlılık” bir hâl, bir şekilde sekteye uğramış patolojik bir varoluş şekli olarak açıklanabilinir. Bağımlı kişi, her hangi bir maddeye, nesneye, kişiye bağımlılık geliştirebileceği gibi “internet ortamına” da bağımlılık geliştirebilir.
Yukarıdaki kriterlerle paralellik gösterecek şekilde incelendiğinde “İnternet Bağımlılığı” geliştiren kişi için de şu semptomların gözlemlenmesi gerekmektedir: İnternette geçirilen zamanın kişiye haz vermesi ve zaman içinde internette geçirilen zamanın artması. İnternette geçirilen zaman artmasına rağmen kişinin internetten aldığı doyumun yetersiz kalması ve sonuç olarak yine internette geçirdiği zamanı arttırması. Kişinin internette geçirmediği zamanlarda çokça internette yapacakları hakkında hayal kurması, internet ortamını düşlemesi, internete erişiminin engellenmesiyle ilgili kaygılar ve takıntılı düşünceler yaşaması.
İnternet kullanımını azaltmaya dair yapılan müdahalelere öfkeyle cevap vermesi yahut kişi bu müdahaleye kendi karar verse dahi internet kullanımını azaltmakta başarısız olması. İnternette geçirilen zaman yüzünden kişinin aile hayatının, sosyal hayatının ve iş hayatının zarar görmesi. Kişinin uyku düzenini bozacak şekilde internette zaman geçirmeye başlamış olması, dinlenememesi yüzünden hissettiği düşük enerji düzeyi ve bilişsel fonksiyonlarda azalma. Semptom bazında incelediğimizde internet bağımlılığı yukarıdaki kriterleri içerir.
Peki ama internet bağımlılığının gelişimine sebep olan şeyler neler olabilir? Daha ruhani, daha gelişimsel açılardan baktığımızda internet bağımlılığı nedir?
Diğer bağımlılıklarda da olduğu gibi, internet bağımlılığını geliştiren kişilerin hayatında bu durumu tetikleyecek belirli bir alt yapı ve faktörler vardır. Bu faktörlerin başında kişinin anlamlı ilişkisel ağlarının azlığı gelir. Kişi, etrafındaki insanlarla anlamlı bağlar kurmakta zorlanmaktadır. Kendisini genellikle boşlukta ve yalnız hissetmektedir. Aidiyet duyguları tatmin olmamıştır ve duygusal paylaşımlarda bulunabileceği yakın ilişkileri neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu durum kişinin etrafındaki sosyal halkanın gerçekten de kişiyi besleyememesinden, bu halkadaki insanların bağlanma ihtiyaçlarını karşılamadaki yetersizliğinden oluşabileceği gibi, kişinin sosyal ilişkiler kurmadaki az gelişmiş becerilerinden de kaynaklanabilir.
İlişkisel ağların zayıflığı, kişiyi kendi iç dünyasıyla çok fazla başbaşa kalmaya itebilir. Düşük öz-güven ve öz-değer hisleri duygusal kırılganlığa sebep olmaktadır. Çoğu zaman altta yatan örtük duygusal acılar, atlatılamamış travmalar olabileceği gibi bazen de kişinin hayatında herhangi bir travma boy göstermez. Ancak daim olan bir boşluk hissi her zaman oradadır. Bağımlılık, bu boşluk hissinin doldurulması ve hissedilen acı duygularının daha az hissedilmesi için bilinçsizce geliştirilen bir psikolojik savunmadır.
Kısacası her bağımlılık, ama özellikle internet bağımlılığı insanın hayatında var olan ilişki kurma ve bu ilişki içinde anlamlı bir varoluş, bir benlik oluşturma arzusunun sonucudur. Boşlukta kalmak, ötekine değememek, onun tarafından yansıtılamamak korkunç bir acıdır. Bu acıyı oyalayabilecek veya hissettirmeyecek yollara takıntılı bir şekilde başvurmak da bağımlılığın gelişmesini sağlar.
Nöro-psikolojik açıdan değerlendirildiğinde de internet bağımlılığının merkezi sinir sistemi üzerinde izdüşümlerinin olduğu belirlenmiştir: Diğer bağımlılıklarda görüldüğü gibi internet bağımlılığında da beynin ödül mekanizmasında bazı sorunlar yaşanmaktadır. Muhtemelen normalden daha az çalışmakta olan dopaminerjik sistem bağımlılık sayesinde aktif hale geçmekte, ancak zaman içinde bu durum bir döngü oluşturmaktadır. Haz duygularını hissetmek için gerekli olan dopamine salınımı internet ortamını bir koşul olarak algılamakta, bu nedenle dürtüsel bir şekilde internet erişimi gerçekleşmektedir. Benzer şekilde nöronların yapısındaki gri madde ve beyaz madde miktarlarında anormallikler gözlemlenmekte, limbik sistemle korteks arasında bağlantı görevi üstlenen orbito-frontal korteksin fazla çalıştığı da bilinmektedir.

İnternet bağımlılığının alt dalları ise kabaca şu şekilde tanımlanabilir:
Bilgi istifçiliği: İnternetten ilgili-ilgisiz, kullanışlı-kullanışsız bilgileri amaçsız ve takıntılı bir şekilde almak.
İnternet alışverişi ve kumar oyunları: Zamanın çok büyük bir vaktini anormal sayılacak şekilde internette alışveriş ederek (ya da sitelerde gezinerek)
veya internet üzerinden kumar oynayarak geçirmek
Sanal ilişki bağımlılığı: Gerçek, ontolojik ve yüzyüze teması neredeyse keserek sosyal paylaşım siteleri üzerinden ilişkiler kurmak ve bu ilişkiler içinde bir sanal benlik oluşturmak
Sanal Cinsellik: Gerçek, ontolojik ve sağlıklı bir birliktelik dahilinde değil de takıntılı bir şekilde internet ortamlarında cinsel ilişkiler yaşamak üzerine
konuşmak veya sanal ortamda bu cinselliği taklit etmek.
Bu tanımlamada internet bağımlılığı yukarıdaki şekillerde sınıflandırılsa da internet bağımlısı olan kişi, bu sınıflandırmalardan bir çoğuna aynı anda girecek davranışlar da gösterebilir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
İnternet bağımlılığı da diğer bağımlılıklarla aynı semptomların gözlemlendiği, kişiye acı veren bir sorundur. Bağımlılık elle tutulabilir bir maddeye karşı değil de “sanal ortama” ve bu sanal ortamın getirdiği duygusal kazançlara yönelik olduğundan internet bağımlılığına müdahalede daha farklı bir yol izlenir.
Her bağımlılıkta olduğu gibi internet bağımlılığında da merkezi sinir sisteminde sorunlar gözlenir. Bağımlılık kronikleştikçe ve yardım alınmadıkça bu anormallikler pekişebilir. Bizi bağımlılıklarımızdan, kaygı bozukluklarımızdan, depresif ruh hallerimizden koruyabilecek yegane ihtiyacımızın ise anlamlı ilişkiler kurmak olduğu kesindir. Hayatın içine girmek, bir insanla samimi bir sohbet yapmak, bir insana, bir canlıya gönlümüzü açmak kadar bizi büyüten ve bize huzur veren başka deva yoktur.
Referanslar:
Cash, H. , Rae, C. D., Steel, A. H., Winkler, A. (2012). Internet addiction: A brief summary of research and practice. Current Psychiatry Review. 8:4:292-298.
Pontes H. M., Kuss, D. J., Griffiths, M. D. (2015). Clinical psychology of internet addiction: A review of its conceptualization, prevelance, neuronal process, and implications for treatment. Neuroscience and Neuroeconomics. 4:11-23.
Zhou, Y., Lin, F., Du, Y., Qin, L., Zhao, Z., Xu, J., Lei, H. (2011). Gray matter abnormalities in internet addisction: A voxel-based morphometry study. European Journal of Radiology. 79:1:92
Bu tarz içerikler hoşunuza gidiyorsa Sosyal Medya Hastalıkları içeriğimize göz atmanızı tavsiye ederiz.