Çavdar Tarlasındaki Asi, Çocuklar ve Edebiyat/ Gülsüm Çelik

Çavdar Tarlasındaki Asi, Amerikalı yazar J.D. Salinger’ın hayatının anlatıldığı biyografik bir filmdir. Film Salinger’ın gençlik yıllarına, Story dergisinin de editörü olan hocası Whit Burnett’le olan ilişkisine, çalışmalarının yayınlanma sürecine ve onu çok etkileyen İkinci Dünya Savaşına ve savaş sonrasına odaklanır.


Gülsüm Çelik, bu yazıda Salinger’ın tek romanı olan Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabını incelerken yazarın hayatından izler taşıyan Çavdar Tarlasındaki Asi filmine de göz atıyor.
Sizleri, bir çocuğun gözünden dünyayı anlatan kitabın ve bir yazarın yazma süreçlerini anlatan filmin çapraz tahlilini okumaya davet ediyoruz.

Bu keyifli yazıyı okurken kalem kağıt almayı unutmayın çünkü Gülsüm Çelik Genç Yazara Rehber alt başlığında yazma meraklılarıyla önemli bilgiler paylaşıyor.

Çavdar Tarlasındaki Asi, Amerikalı yazar J.D. Salinger’ın hayatının anlatıldığı,  2017 yılında Kenneth Slawenski tarafından yazılan J. D. Salinger: A Life kitabından sinemaya aktarılan biyografik bir filmdir. Film Salinger’ın gençlik yıllarına, Story dergisinin de editörü olan hocası Whit Burnett’le olan ilişkisine, yayımlanma sürecine ve onu çok etkileyen İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasına odaklanır. Bu yazıda filmle Salinger’ın kitabı eşliğinde yazar ve Holden arasındaki ilişkiye bakacağız. Ardından edebiyata ve yazarlığa dair bazı notlar sunacağız.

Çavdar Tarlasında Çocuklar, J.D. Salinger’ın tek romanıdır. Kitap, New York’ta tek başına gezinen ve bu gezintisiyle yetişkinlerin sahtekar dünyasına tanık olan on yedi yaşındaki naif ve hassas Holden Caulfield’ın üç gününü anlatır.

Çıktığı dönemde büyük bir yankı uyandıran roman, pek çok kişi tarafından “Beni anlatıyor sandım,”  diye kabul görürken dili, anlatımı ve argo kullanımından dolayı “ahlâk dışı” ve “açık saçık”  bulunarak Amerika’nın belirli bölgelerinde yasaklanmış. 2013 yapımı Salinger belgeselinde de yazarın Holden’ın dili hakkında endişeleri olduğunu öğreniyoruz.

 Kitabın İngilizce ismi Catcher in the Rye : Çavdar Tarlasındaki Yakalayıcı’dır. Eser dilimize 1967’de Adnan Benk tarafından Fransızca’dan dolaylı olarak tercüme edildiği için adı Gönülçelen olarak çevrilmiş. Sonrasında Yapı Kredi Yayınları’ndan Coşkun Yerli çevirisiyle gerçek ismine en yakın haliyle, Çavdar Tarlasında Çocuklar olarak, kazandırılmış. Coşkun Yerli’nin kitaba bu ismi uygun gördüğü yer muhtemelen şu pasajdan geliyor:

“…Hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim.”

Salinger’ın eserlerinde ana tema masumiyet ve dünyanın bu masumiyete yapıp ettikleridir.  Çünkü savaştan geri dönen Salinger çok şey kaybetmiştir. Masumiyet de buna dahil. Filmde gençler için “Çünkü onlar masum, dünya tarafından daha mahvedilmediler. Bir parçam onlar gibi masum olmak istiyor. Bir çok şey gördüm. Bir daha masumiyete sahip olamayacağım şeyler gördüm,” der. Holden, samimiyeti, dostluğu, birilerine çıkarsız güvenebilmeyi ve bağ kurmayı, aldatılmamayı ve kullanılmamayı ararken böyle bir gençtir.

Romanın kahramanı duyguları olan biriyle konuşmak isteyen, morali bozukken düşünemeyen hatta üzülmekten tuvalete bile gidemeyen, kendisinden başka kimsesinin olmadığı, bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmeyen bir gençtir. Toplumla ayrı düşmüştür. Yapay şeylerden tiksinir ve nefret eder. Ruhunu satmadan büyümenin bir yolunu arar. Yetişkinliğe geçişin sancısını ve insanların iki yüzlüğünü kaldıramayan bu öfkeli genç herkesi sahte /“fonny” olmakla suçlar. Bu kelimeyi tam otuz kez kullanır. Çavdar tarlasındaki asi de çocuk da yakalayıcı da Salinger’ın ta kendisidir. Zira Salinger, otuz yıl içinde yaşadığı her şeyi bu kitabın içine koymuştur.

Genç Yazara Rehber

  • Kural 1: Reddedilmeyi Göze Al

Salinger’ın yakınında olanlar, onun en büyük arzusunun New Yorker dergisinde yayımlanmak olduğunu söyler. Bunu adeta bir takıntı haline getirmiştir. Story dergisinin editörü Whit Burnett’ten defalarca ret yemiştir.

1941 sonlarında New Yorker’da bir öyküsü kabul görür. Bu öykü Holden Cauldfield adında bir gencin yaşadığı kişisel ayaklanmayı konu alıyordur. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle bu öykünün “gereksiz” olduğu düşünülerek yayımlanması rafa kaldırılmış.

Savaş boyunca Salinger’ın  farklı dergilerde dört öyküsü yayımlandı. Fakat New Yorker’dan ret cevabı almaya devam etti.     

  • Kural 2: Daha Çok Yaz

Salinger’ın ilk yazmaya başladığı yer askeri bir okul olan Valley Froge’dur. Geceleri yorgan altında elinde fenerle yazarmış.

Bir yazarın yazar olması için gereken tek şey de budur: Yazmak. Reddedilen yazar adayının daha çok çalışmak ve yazmaktan başka çaresi yoktur. 

Yaşamak için çok yazmak gerekir. Savaşta Whit Burnett’e yazdığı mektupta yaşamak için bu kağıtlara ihtiyacının olduğunu söyler. “Hiç bu kadar kişisel bir şey yazmamıştım. Bu yüzden birinci şahıs bir karakterdi. Holden hikayesine başlamak istemedim çünkü bitirmeden ölmekten korkuyordum.”

  • Kural 3: Daha Daha Çok Yaz. Kendi Sesini Bul

Salinger’ın New Yorker’dan aldığı bir ret mektubunda şöyle yazar: “Keşke daha basit ve sıradan şeyler yazabilseydi.” Salinger bunu “O, Henry gibi yazmamı istiyorlar ama kendi sesimi bulmak zorundayım,” diye aktarır.

Nitekim filmde de “Herkes gibi yazmak istemiyorum. Yeni bir yazma biçimi yaratmak istiyorum. Modern toplumumuz için modern bir tarz.” der.İnsanlar var oluşumuzun acısını bütün çıplaklığıyla görebilecekler.”

Kitabın sonunun mutsuz bitmesine müdahale eden editöryal ekibe karşı tavrı nettir: Ama gerçek hayatta böyle olmaz. Her zaman birinin kalbi kırılır ve bunu atlatmakta güçlük çeker. Yazılarımın gerçek olmasını istiyorum.”

  • Kural 4: Ne İçin Yazdığını Bil

Herkes yazmaktan ziyade yayımlanmaya önem verirken Salinger nezdinde genç yazarların hangisinin önemli olduğunu keşfetmesi gerekmektedir.

Whit Burnett’in bu sorusunu her yazar kendine sürekli hatırlatmalıdır:Yeteneğini göstermek için mi yazıyorsun? Yoksa kalbinden geçenleri ifade etmek için mi yazıyorsun?”

Salinger için yazmak, hayata tutunmanın sebebi de olmuştur.“Holden’ın beni bazı durumlardan kurtardığını söyleyebilirim. Her şey iyi durumda değilken hayata tutunmam için bir neden verdi. Yazmanın en sevdiğim yanlarından biri de bu. Elinde bir silah ister bir kalem olsun; zihnin hikayeler üzerinde çalışıyor.

  • Kural 5: Nelerden Vazgeçebileceğinden Emin Ol

Sadece yazmaya adanan bir hayatta Salinger herkesin ve her şeyin sınırlarını zorlamış gibidir.“Bunu gerçekten yapabilirsem, hayatımı yazmaya adayıp karşılığında bir şey almazsam sanırım sonunda mutluluğu bulacağım.”

Yazmak mı yayımlanmak mı önemlidir, ikileminde  Salinger’ın geldiği nokta bellidir.Yazmak dinim haline geldi. Yayımlanmak meditasyonumun önüne geçiyor. Yozlaştırıyor.”

Bu metinde yararlanılan kaynaklar şöyledir:

Salinger (2013) https://www.imdb.com/title/tt1596753/

Çavdar Tarlasındaki Asi (2017) http://www.beyazperde.com/filmler/film-240649/

Çavdar Tarlasında Çocuklar (Yapı Kredi Yayınları) https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87avdar_Tarlas%C4%B1nda_%C3%87ocuklar

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek