Bir Kandil İhyası: Şifâ-i Şerif Okumak/ Ayşegül Uyar

İslam geleneğinde yeni gün; akşam ezanı vakti ile girip ertesi gün ikindi vaktinin çıkışına kadar devam eder. Kimilerine göre biten günün son saatleri mümin için yeni bir günün başlangıcıdır. Modern zamanların en sıkışık ve keşmekeş saatleri olan bu vakitler böylece müminde bir uyanıklık ve şuur vesilesi olarak kişiyi günlük telaşın içinden çıkarıp ona yeni bir zaman anlayışı kazandırır. Dinç ve diri olmak en çok bu vakitlerde gerekmektedir.

Bu akşam da hicri takvime göre on iki rebiülevvel yani peygamber efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın doğum günü. Böylece içinde bulunduğumuz yılın son kandilini de kutlayacak, kalplerimize sevinç, gözlerimize fer, hüznümüze teselli olarak gönlümüzü adı gibi aydınlatan gecelerden birini daha idrak edeceğiz.

Manevi bir ikram, göksel bir şölen olarak kurulan bu semavi sofraya hep birlikte diz çökecek, sofradaki nimetten de nasip ve gayretimizce rızıklanacağız. Böylece günlerin bir kısmını ötekilerden, vakitlerin bir kısmını diğerlerinden, beldelerin bir kısmını kalanlardan özel kılan rabbimizin bize sunduğu yenilenme ve tazelenme fırsatını da kaçırmamış olacağız.

Herkesin kendine döndüğü, çekirdek ailesiyle hemhal olduğu bu günlerde bir dil alışkanlığı ile birbirimize kandil mesajı atmak ve tebrikleşmenin ötesinde kandilleri nasıl idrak edebiliriz?

Başımızı çok değil biraz geriye çevirsek ve ecdadımız neler yapmış desek belki güne ve geleceğe dair de bir fikre sahip olabiliriz. Mesela ahilik geleneği çerçevesinde Osmanlıda çarşı esnafının kandil günleri dükkânlarının önüne çıkarak hep beraber ülkenin birlik ve refahı, huzur ve bereketi için dua ettiklerini, hatta Çorum gibi şehirlerin bedestenlerinde bu geleneğin devam ettiğini duymuş muydunuz?  

Yalnız halkta değil devlet ricalinde de mevlid kandili büyük bir özenle ve devletin büyüklüğüne yaraşır şekilde kutlanırmış o vakitler. Daha önceden büyük bir titizlikle yapılan araştırmalar neticesinde hafif suçlu mahkûmların kalan cezası Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum gününe hürmeten, Mevlid Kandili’nde padişah tarafından silinir, Peygamber (as)’ın şefaati umularak, mahkûmlar hapishaneden salıverilirmiş. (1)

Böylece hem sarayda hem evlerde mevlid kandili büyük bir coşku ve sevinçle kutlanır, padişahın katılacağı bir merasim tertip edilir, protokolün yaptığı bu resmi geçide de mevlid alayı denirmiş.

Osmanlı Dönemi’nde Bir Mevlid Alayı-

Bazı fakihler, mevlid münasebetiyle yapılan bu eğlencelere ve israf olduğu gerekçesiyle çok sayıda kandil yakılmasına karşı çıkmışlar.(2)Suyuti gibi bazı âlimlerse Mevlid gecelerinde toplu halde Kur’an okunmasını ve Resul’i Ekrem’den bahseden sohbetlerin ardından yemek ikram edilmesini bid’at-ı hasene olarak görmüşlerdir.

Osmanlıda kandil geleneklerini anlatıp, camilerde halkalar kurularak okunan, okuyanı her türlü dertten muhafaza edeceğine inanılan, Şifâ adlı eserden bahsetmezsek olmaz elbet.  Çünkü Şifâ- i Şerif hem kandil gecelerini hem sair vakitlerimizi aydınlatacak kıymette bir eser.

NEDİR ŞİFÂ-İ ŞERİF?

Tam adı “eş-Şifâ bi-ta’rîfi hukuki’l-Mustafâ” olan eser, Türk-İslâm dünyasında Şifâ-i Şerîf diye şöhret bulmuştur. Kadî İyâz, dünyaca ünlü bu eserini Peygamber muhabbetini güçlendirmek ve Resûl-i Ekrem’in Müslümanlar üzerindeki haklarını belirlemek maksadıyla kaleme almıştır.

Kadî İyaz hicri 476’da Kuzey Afrika’nın en uç noktası olan Sebte’de  ( Ceuta) doğmuştur. 100 civarında âlimden ya bizzat ya mektuplaşarak icazet almış hadis, fıkıh ve dil âlimi olmuştur. Onun İslamî ilimlerdeki üstünlüğünü bilenler, ondan Resûl-i Ekrem’in yüceliğini, ona gösterilmesi gereken saygıyı ve İslâm ulemasının bu konulardaki görüşlerini bir araya getiren bir kitap yazmasını ısrarla istemiş, o da bunun üzerine Hicrî 535 (Milâdi 1140) yılında Şifâ-i Şerîf’i kaleme almaya başlamıştır.  Kendi ifadesiyle bu eserde Fahr-i Âlem Efendimizin Müslümanlar üzerindeki haklarını göstermiş, Müslümanların onu en derin duygularla sevip ona en üstün saygıyı göstermekle mükellef olduğunu ortaya koymuştur.

-Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Şifâ-i Şerif’in el yazma nüshasının ilk iki sayfası-

Şifâ-i Şerif;  kâfirlere Hz. Muhammed’in mucizelerini anlatan, onun son peygamber olduğuna müşrikleri ikna etmeye çalışan , peygamberin üstün yönlerinden bahsederek onları İslam’a davet eden bir eser değildir. O yalnızca peygamber sevgisi ile kalpleri tutuşan mü’minler için yazılmış bu sebeple de yazıldığı asırdan günümüze kadar büyük bir ilgi ve teveccühle karşılaşmıştır.

İSLAM DÜNYASINDAKİ YERİ

Şifâ-i şerif adı gibi şifâ sayılmış, onun hem ruhlar hem bedenler üzerindeki tesirine inanılmıştır. Kuzey Afrika ülkelerinde Şifâ-i Şerif’e ayrı bir önem verilmiş, düşman tehlikesi veya müzmin bir hastalık korkusu hissedildiği zaman Şifâ-i Şerif’i okumak gelenek hâlini almıştır. 

Tehlike zamanında Şifâ-i Şerif’i okuma âdetinin diğer İslâm ülkelerinde de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Sultan Abdülhamid’in sürgünde bulunduğu günlerde, Çanakkale savaşlarında zafer kazanılması için Şifâ-i Şerif’i okuduğu ve bundan dolayı etrafta tarif edilemeyecek kadar latîf kokular hissettiğini söylediği, bunu da düşmanın Çanakkale’yi geçemeyeceğine işaret olarak belirttiği görülmektedir.(3)

Eserin Mağrib’de, kolayca okunabilmesi için, tıpkı hatim cüzleri gibi cüz cüz yayınlandığı, Cezayir’de askerlik görevini yapacak olanların Sahih-i Buhari ve Şifâ-i Şerif üzerine yemin etme geleneğinin devam ettiği belirtilmektedir.

OSMANLI TOPLUMUNDA ŞİFÂ-İ ŞERİF GELENEĞİ

Osmanlı dönemi arşivleri incelendiğinde hem devlet erkânının, hem halkın Şifâ-i Şerif’e büyük ilgi gösterdiği anlaşılmaktadır. Devlet;  Şifâhan adıyla müderrisler tayin edip maaş bağlamış, biri vefat edince yenisini görevlendirmiş, askerlerimizin ve donanmanın selameti için Ravza-i Mutahhara başta olmak üzere, Bab-ı Seraskeri, Fatih Cami, Tarsus Nur Cami gibi yerlerde Şifâ-i Şerif hatimleri yapılmış, selatin camilerde yüzlerce yıl süren Şifâ halkaları kurulmuştur.

GÜNÜMÜZ VE ŞİFÂ-İ ŞERİF

Eser üzerindeki ilgi yıllar geçtikçe katlanarak artmış, kırktan fazla şerh yapılarak daha iyi anlaşılması için çalışmalar yapılmıştır. Esasında sade, basit bir dile sahiptir Şifâ.  Kadî İyaz, yaşadığı dönemde hadisi en iyi bilen âlim olarak tanınmaktadır. Bu sebeple Şifâ, zayıf hadislerden ve uydurma rivayetlerden de uzaktır.

Siyer-i nebiyi anlatan eserler genel olarak iki gruba ayrılır. Kronolojik bilgi veren eserler, mesaj veren eserler.  Şifâ- i Şerif kronolojik bilgilerden bahsediyor olsa da ondaki amaç Hz. Peygamber’in hangi yıl ne yaptığından ziyade O’nun Kur’an’la ve yanındaki müminlerle yolculuğudur. Okuyanda tesir bırakan, hal değişikliğine sebep olan da belki bu özelliğidir. Peygamber as’ın hayatını tüm yönleriyle ele alan eserin latif üslubu, ayet ve hadislerle konuyu anlatmasındaki incelikler de okuyanların kalplerini titretecek niteliktedir.

2012 yılında Tahlil Yayınlarından 3 cilt olarak yeniden basılan eseri Yaşar Kandemir hoca dilimize yeniden tercüme ve şerh etmiştir. Aynı zamanda uzun yıllar Eyüp Sultan Camii’nde Şifâ-i Şerif dersleri veren Kandemir Hocanın insanları Şifâ-i Şerif’le tanıştırmak için gösterdiği çaba da böylece karşılığını bulmuştur.

Gelin bu kandil gecesi bir değişiklik yapıp siz de bu eserle tanışın, ailecek haftada bir gün de olsa Şifâ okuma halkası kurup onun manevi feyzinden nasiplenin. Dilerseniz webden(4) hocanın ders kayıtlarını dinleyin.

Netyazı ailesi olarak bereketli ve feyizli bir gece geçirmenizi temenni ediyoruz.

  1. https://www.dunyabizim.com/mevlid-kandili-osmanli-da-bayram-idi-makale,1192.html

2. https://islamansiklopedisi.org.tr/kandil–gece

3. Şifâ-i Şerif, Tahlil Yayınları, s.32.

4. https://sifaiserif.com/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek