Bugün Netyazı’da Bilim Kurgunun babası sayılan Jules Verne’in ilham verici hayatı ve kitapları için verdiği mücadele var.
İlk kitabı Balonla Beş Hafta için on beş yayıncıdan red yiyen, sonunda Pier Jules Hetzel’in beğenisi ve takdirini kazanan, her yıl iki bilim kurgu kitabına imza atan Jules Verne’in hayatının dikkat çekici ve bilinmeyen yönlerini Zehra Yıldırım Netyazı okurları için araştırdı.
Jules Verne’in nasıl yazdığını, kitaplarındaki kadar maceraperest biri olup olmadığını, ömrünün nasıl sona erdiğini ve yazarlığı ile ilgili onu üzen şeyi merak ediyorsanız; sizi bu yazıyı okumaya davet ediyoruz.
Jules Gabriel Verne 8 Şubat 1828’de Batı Fransa’da yer alan Nantes şehrinde doğdu. Bir liman şehri olan Nantes’te denize bağlandı. Şehrin; seyahat, ticaret üzerine kurulan düzeni onu çok etkiledi. Küçük bir çocukken gemilerde tayfa olup, maceradan maceraya koşma hayali kurdu.
Kaldığı yatılı okulda ergenlik dönemini geçiren Verne, şiirler yazdı. Yalnız bu şiirler umduğu gibi bir etki uyandırmadı. Yazmaya meyli olduğu halde aile geleneği haline gelen avukatlığa yöneldi. Çünkü babası tıpkı kendi gibi oğlunun da avukat olmasını istiyordu. O da Paris’e Hukuk eğitimi almak üzere gitti.

Yazmaktan vazgeçmedi ve günden güne okulunu ihmal etti. Babası, onun okuldan uzaklaştığını ve hikâye yazdığını öğrenince harçlığını kesti. Jules Verne, geçimini yazarak karşılamak zorunda kaldı. Yazma denemelerinin konusu önce aşktı. Ama karakterleri ile konunun uyuşmaması sebebiyle bu denemler başarısız oldu. Paris’teyken Victor Hugo ve Üç Silahşörler‘in yazarı Alexandre Dumas iletanıştı, onlarla “yazmak” üzerine sohbet etti. İki yazardan da etkilendi. Bu etki sebebiyle tiyatro oyunları yazdı. Önceki evliliğinden iki kızı olan Honorine de Viane More ile evlendi. Yazarak ailesinin geçimini sağlayamayınca, eşinin borsacı olan erkek kardeşinin etkisiyle Paris Menkul Kıymetler Borsası’nda komisyonculuk yapmaya başladı. Yazmaya vakit ayırmak için her gün erken kalktı, işe gitme saati gelene kadar yazdı. Bir yandan da her türlü bilimsel yayın, yirmiden fazla günlük gazete, astronomi, meteoroloji, coğrafya ve fizyoloji alanlarına dair bulduğu dokümanları okudu. Yapılan başarılı ya da başarısız her türlü keşfi dikkatle takip etti.

Jules Verne, 1862 yılında yayıncı Pierre Jules Hetzel’e gittiğinde yine reddedileceği endişesiyle gergindi. Hetzel onun başvurduğu on altıncı yayıcıydı. Hetzel ona “On beş gün sonra uğramasını” söylediğinde Jules Verne on beş günü heyecanla geçirdi. Hetzel, konusu Afrika’da balonla yapılan bir seyahat olan Balonla Beş Hafta kitabını diğer yayıncıların aksine çok beğendi. Bu kitap bilim kurgu alanında yazılan ikinci kitaptı. -İlk kitap Mary Shelley’in kaleme aldığı Frankenstein’dı.-
Hetzel, Verne’in potansiyelini keşfetti ve romanı yayınladı. Üstelik yirmi dört yıllığına antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmaya göre Jules Verne her yıl iki bilim romanı yazmayı taahhüt etti. Kitaplar satıp geçim sıkıntısı ortadan kalkınca Jules Verne borsadaki işi bıraktı. Bütün vaktini yazmaya verdi. Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864), Aya Seyahat (1865), Ayın Etrafında(1870) eserlerini yazdı. Jules Verne, yazmaya ömrünü adadı ve ardı ardına eserler verdi. Seksen Günde Devr-i Âlem (1873), Esrarlı Ada (1875), Chancellor Kazazedeleri (1875), Michael Strogoff (1876), On Beş Yaşında Bir Kaptan (1878) kitaplarını yazdı.

Hetzel, çok sıkı bir editördü. Verne’in yazdıklarının eğitici olması gerektiğini düşünüyordu. ‘İçinde yaşadıkları dönem, endüstri devriminin tam gaz devam ettiği ve birçok alanda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir dönemdi. Bu nedenle, “Olağanüstü Yolculuklar”ın (Les Voyages Extraordinaires) gençleri bilime teşvik eden, eğitici, bununla birlikte ahlaki ve ideolojik açıdan da “uygun” olmasını istiyordu.’[1]

Hetzel, Verne’in hayal gücünü yönlendiriyor, yazmaya teşvik ediyordu. İlk yıllarda editörünün uyarı ve tavsiyelerini memnuniyetle kabul eden yazar, zamanla Hetzel’in fazla müdahale ettiğini düşündü ve bir mektubunda editörünün sebep olduğu kısıtlamayı “İçinde hareket etmeye mahkûm olduğum dar alan” (“milieu assez restreint où je suis condamné de me mouvoir”)[2] olarak nitelendirdi.

Aralarının tamamen bozulmasına sebep olan şey Hetzel’in 20. Yüzyılda Paris (Paris au XXème Siècle) kitabı hakkındaki görüşleriydi. ‘Hetzel, yirminci yüzyılda geçen ve gelecekte olması muhtemel olduğu düşünülen teknolojik ilerlemeler ile birlikte on dokuzuncu yüzyılın politik ve sosyal hayatını da hicveden bu kitabı şiddetle reddetmiş ve sert bir şekilde eleştirmişti. Mektubunda “Üzülerek söylüyorum, burada gerçekten üzülerek size yazmak zorundayım ki çalışmanızın yayımlanmasının sizin kendi adınız için bir felaket olarak görürüm” dedi. Bu kitap, 20. Yüzyılda Paris (Paris au XXème Siècle) adıyla ancak 1994 yılında basılabildi.[3]
Verne kardeşi ve arkadaşıyla beraber seyahatlere çıktı, Amerika kıtasını gezdi, Niagara Şelalerini gördü. Küçük bir çocukken kurduğu macera hayallerini gerçekleştirdi. Avrupa, İskandinavya, İngiliz adaları ve Akdeniz bölgesini gezdi. Bu geziler Denizler Altında Yirmi Bin Fersah‘a ilham oldu.

1872’de eşinin doğduğu şehir olan Amiens’e yerleşti. Kitaplarından elde ettiği kazançla oğlunun adını verdiği -St. Michel- adını bir yat satın aldı ve kendi hayatında da kitaplarındaki gibi maceralar yaşamak üzere yatı ile seyahatlere çıktı.
Londra ve Woolwich, Manş Adaları’na geziler yaptı, İngiltere kıyılarını, Lizbon, Tanca ve Cebelitarık’ı dolaştı. 1881’de Hollanda, Danimarka, Almanya’yı ziyaret etti. 1884’te yeniden yatıyla Akdeniz gezisine çıkarak Cezayir, Malta, İtalya’yı dolaştı.

Gezi ile geçen günleri kalemine ilham veriyordu ama 1896 yılında oğlunun kumar borçlarını ödeyebilmek için gemisini satmaya mecbur kaldı. Bu onun hayatındaki güzel gidişin ilk sekteye uğramasıydı. Daha sonra şizofren yeğeni tarafından silahla vuruldu. Ölümden kurtulmuştu ama şeker hastalığı nedeniyle ayağı geç iyileşiyordu. Bu zor günlerde açsını dindirmek için çok fazla morfin kullandı. Ayağı iyileştiğinde artık baston kullanmak zorundaydı.

Son dönemlerde anlaşamamalarına rağmen yayıncısı ve editörü Hetzel’in ölümü onu sarstı. Vurulması, sağlık sorunları, çok sevdiği yatın yokluğu, seyahat edememesi gibi sebeplerden ötürü yazdığı eserlerde karamsar bir hava vardı. 1888’de siyasete atıldı. Belediye meclisinde görev aldı. Yaşlılıkla beraber görme yetisini kaybetti. 24 Mart 1905’te Amiens’teki evinde hayatını kaybetti. Amiens’te La Madeleine Mezarlığı’na defnedildi.[4]

O, “Neden olmasın?” diyerek hayal kuran bir yazar.
Yazdığı her hikâyede tıpkı diğer iyi yazarlar gibi bir noktaya işaret etti ve okuyucularına ilham verdi. Neredeyse her eserinde ayrıntılarıyla tarif ettiği buluşlar var. Özellikle uzay, hava taşıtları, denizaltılar hakkında yazdı. Yazdığı kitaplarda böylesi icatlar yapabilmek için kütüphanelerde bilimsel kitap ve yayınları bol bol okudu. Her gün, sabah beşte kalkıp gece ona kadar on beş saat yazdı.

UNESCO’nun verilerine göre dünyada eserleri, diğer dillere en fazla sayıda çevrilen ikinci yazar oldu. Onu okuyanların içine düştüğü tek büyük yanılgı onun çocuklar için yazdığıydı. Her yaş için yazdığı kitapları çevrilirken çocuklara uygun olsun diye sadeleştirildi ve asıl eserdeki zenginlik törpülendi. Onun araştırma, icat etme ve hayal kurma üzerine inşa ettiği dili; kimileri tarafından insanlardan ve insani duygu ve hallerden uzak kaldığı nedeniyle eleştirildi. Eserlerinin aslı kahramanı insanlar değil, bilimdir dendi. Bu söylenenler değil de sadece çocuk ve gençlik dönemlerine hitap eden eserler verdiği kanaati onu üzüyordu.

Türkiye’de Jules Verne Eserleri
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de eserleri ilgiyle okundu. Eserleri, ilk kez Osmanlıcaya çevrildiğinde çok sevildi, takip edildi. Onun kitaplarını genelde Ferid Namık Hansoy çevirdi. Bu sebeple Jules Verne çevirmeni olarak anıldı.

Yahya Kemal Peyam dergisinde “Bizim nesil Jules Verne okurdu. Şimdi aynı hararet-i hayalle H. G. Wells okunuyor.” (Peyam, 17 Ekim 1913) dedi.
Harf devriminden sonra eserleri tekrar çevrildi. Ziya Osman Saba kitabında “Jül Vern’leri önce hocalarımıza götürürdük, içine ‘okunabilir’ diye imza ettiler mi mesele yoktu. Böyle bir imza, gece mütalaasında ’80 günde’ veya ‘araba’ ile devriâleme çıkabilmek için bir pasaport değerindeydi.” dedi.[5] Kitaplarından uyarlanarak çekilen filmler Türkiye’ de de ilgi ile seyredildi.

Gelelim benim yazarın hayatını araştırdıkça içine düştüğüm hüzne. Jules Verne’in hayal gücünü güçlü kılmak ve bunları yazmak için verdiği mücadele çok kıymetli. Onun eserlerini okuyanlar ondan ilham alıp yeni şeyler ürettiler. Kitapları her ne kadar bizim ülkemizde de okunsa da, ondan yeterince ilham alamadığımızı düşünüyorum. Hatta yazardan ve eserlerinin kıymetinden daha fazlasını ülkem için istiyor, neden bizde de böylesi bir yazar yok demekten kendimi alamıyorum.
Keşke memleketimin çocukları ilk çocukluk döneminde daha çok hayal kursa ve ebeveynler bu hayalleri değiştirmese, müdahale etmese. Çocuklar içlerinde taşıdıkları en az bir yeteneğe sarılsa ve bu uğurda çalışsa. Keşke memleketimin çocuklarının ilgilendikleri sanat ya da bilim dalında öncü olan insanlarla görüşmesi, tanışması, ilham alması daha kolay olsa. Yetişkinler çocuklarla konuşurken üstenci dil kullanmaktan vazgeçip, çocukların ürettikleri şeylerden ziyade çabalarının önemli olduğunu hiç unutmasa.
Memleketimin her yaştan insanı bir işe emek verirken, çevresi tarafından zehirlenmese. Keşke birbirimize ilham ve destek olsak…
[1] https://www.kayipdunya.com/fatmagul-bolat/olaganustu-yolculuklarin-kaptani-pierre-jules-hetzel
[2] https://www.kayipdunya.com/fatmagul-bolat/olaganustu-yolculuklarin-kaptani-pierre-jules-hetzel
[3] https://www.kayipdunya.com/fatmagul-bolat/olaganustu-yolculuklarin-kaptani-pierre-jules-hetzel
[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Jules_Verne#%C3%87ocuklu%C4%9Fu,_Gen%C3%A7lik_y%C4%B1llar%C4%B1
[5] Ziya Osman Saba, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi Varlık Yay, 1952