Pîrî Reis Kitabı Hakkında Betül Akpınar’la Röportaj / Sümeyye Tunç

Akpınar, Betül Özdemir (2025). Büyük Haritacı ve Denizci: Pîrî Reis. İstanbul: Erdem Çocuk. (İllüstrasyon: Nida Nur Yücel). 88 sayfa. ISBN 978‑605‑279‑771‑6

Haritaların yalnızca yolları değil, hayalleri de gösterdiği bir çağda, küçük bir çocuk gözlerini ufka dikiyor. Adı: Pîrî Muhyiddin.

Betül Akpınar’ın kaleminde Pîrî Reis, yalnızca haritalar çizen bir denizci değil; çocukluğu, hayalleri, korkuları olan bir insan olarak karşımıza çıkıyor.

Tarihî kahramanlara can vermek kolay değil; hele ki onların çocukluklarını anlatmak. Biz de bu röportajda, duygu ve bilgi dengesini ustalıkla kuran bu kitabın ardındaki süreci Betül Akpınar’la konuştuk.

Tarihî bir karakteri kurguya taşırken en çok nelere dikkat ettiniz?

İnsan bir geceden sabaha kahraman olmuyor. Benim için bir bilgeyi ya da kahramanı anlatmak, sadece başarılarını sıralamak değil; onu bir insan olarak çocuğun kalbine yerleştirmek demek. Onun da çocukken kırıldığı anlar, gizlice ağladığı geceler, sevdiği kokular, bir türlü unutamadığı sesler vardır. Bu yüzden tarihi bir karakteri kurguya taşırken dikkat ettiğim ilk şey, onun “insan” tarafını yakalamaya çalışmak oldu.

Çocuk okur çok keskin bir sezgiyle, anlatılan kişinin gerçek mi, idealize edilmiş bir hayal mi olduğunu hissedebiliyor. Eğer karakter yalnızca büyük işler başarmış, hep doğruyu yapmış biri olarak anlatılırsa, çocuklar ona hayran oluyor ama onunla özdeşim kuramıyor. Aslında ben Muhiddin Piri’nin çocukluğuna, korkularına, oyunlarına, merak ettiği sorulara kurguda yer vererek okurun kahramanda kendini bulmasını arzuladım. “Demek o da benim gibiymiş” diyebilsin istedim. Bu bağı kurabilirsem, sadece bir tarih bilgisi değil, bir ilham, bir umut aktarabileceğimi hissettim.

Tüm bunlarla birlikte biyografik kurgu yazmanın beni oldukça zorladığını itiraf etmeliyim. Hele ki bu kişi, üç padişah görmüş, bir asra yakın aktif bir hayat sürmüş ancak hakkında ki bilgileri birleştireceğimiz ayrıntılara sahip biri değilse. Bu yüzden önce Piri Reis hakkında ulaşabildiğim bilgileri zihnimde bir sıraya koydum. Ardından, bu bilgilerin arasını çocuklar için heyecan verici ve merak uyandırıcı şekilde kurgulamaya çalıştım. O dönemde “çocuklar nasıl oyunlar oynardı, hangi efsaneleri anlatır, nelere inanırlardı” bunları düşündüm. Ancak kurgu tam yükselmişken, karşıma yeni bir tarihî bilgi çıktı ve beni bulunduğum yerden aşağı çekti. İşte bu hikâyeyi, gerçek ve hayal arasında ince bir ipte yürüyerek geçmeye çalıştım. Gerçeği; sevgiyle, bilgiyle, oyunla ve rüyayla harmanlamaya çalıştım.

Rüya demişken kitabın hem başı hem de sonu bir rüya ile örülmüş. Özellikle sonundaki rüya, ölüm gibi zor bir duyguyu yumuşatıyor. Bu yapıyı kurgularken ne düşündünüz?

Rüya, çocukların dünyasında gerçeği anlamanın, hissetmenin ve bazen ondan korunmanın çok özel bir yolu. Kitabın başında annesinin gördüğü rüyayı, çocukları içine çekecek bir kapı gibi düşündüm; tanıdık ama gizemli, merak uyandırmasını istediğim bir giriş. Sonundaysa rüyayı bir çıkış değil, bir teselli kapısı olarak kullandım. Ölüm gibi çocuklar için ağır olabilecek bir konuyu doğrudan anlatmak yerine, iç burkan ama yumuşak bir geçişle kalplerine dokunduran bir kurguyla vermek istedim.

Başka bir yönden bakacak olursak bu kitap benim için de uzun bir rüya. Piri Reis’i düşleyerek gördüğüm bir rüya.

Bu kitabı yazarken sizi en çok etkileyen olay neydi?

Kemal Reis’in yeğeni Piri ile Endülüs’e düzenlediği o sessiz ama onurlu kurtarma seferi. Osmanlı, o dönemde Cem Sultan meselesi yüzünden Akdeniz’de açık açık varlık gösteremiyordu; ancak bu onları mazlumlara sırt çevirmekten alıkoymadı. Devletin resmî gücünden uzakta, el altından yapılan bu kurtarma harekâtı, benim için bir vicdan manifestosu gibiydi.

Endülüs Müslümanlarını İspanyolların zulmünden kurtarma görevi türlü maceralarla tamamlanınca aynı bölgedeki Yahudiler Kemal Reis’e geldiler. İspanyolların zulmünden kaçarken Osmanlı gemilerine sığınan, “Bizim dinimizden değilsiniz” cevabını bekleyen ama “Buyurun” sözüyle karşılanan insanlar… O gün ırkı, dini, dili ne olursa olsun; canları pahasına zulme uğrayan herkes için yelken açılmıştı. Ben de bu kitapta adaleti, vicdanı, farklı inançlara saygıyı birer öğreti değil, bir yaşam biçimi olarak göstermeye çalıştım.

Ne yazık ki o dönemde hayatlarını kurtardığımız bir halkın bugünkü temsilcileri, tüm dünyanın gözleri önünde bir soykırım yapıyor. Bu tarihî ironi, yüreğime ağır bir cümle gibi oturdu. Yazarken en çok burada durakladım. Çünkü bir çocuk kitabı sadece geçmişi değil, aynı zamanda bugünün ve yarının vicdanına da yazılıyor.

Bunun en güzel örneklerinden biri de kitabımda da yer verdiğim Kanuni’nin Mısır seferi sırasında halkın Nil Nehrinin taşkınlarından zarar görmemesi için Piri Reis’e ırmak kıyılarının ayrıntılı haritasını çizdirmesi ve hesaplar yaptırmasıdır. Bu bile tek başına büyük bir medeniyet farkını gösteriyor. Osmanlı, halkların kendi dilini, dinini, kültürünü koruyarak hizmet etmeyi öncelerken aynı terihlerde Batı medeniyeti ben bu bölgenin kaynaklarından ve insanlarından nasıl faydalanırım diye bakmış, dilini ve dinini empoze etmiştir. Yeni Dünya’yı da aynı amaçlarla keşfe çalışmışlardır.

“Amerika kıtasının haritasını ilk çizen kişi olarak genellikle Kristof Kolomb anılır. Ancak siz bu kitapta çok farklı bir isim öne çıkarıyorsunuz: Rodrigo. Bunun ardında nasıl bir tarih anlayışı yatıyor?”

Tarih çoğu zaman yazıldığı gibi okunuyor. Ancak hep söylendiği gibi hakikatin er geç ortaya çıkma gibi bir huyu var. Biz şu an daha Batı eksenli okumalar yapsak da bazı ipuçları gerçeklerin seyri konusunda bize ışık tutuyor. Bende kurguda bunları birleştirmeye çalıştım.

Rodrigo, aslında Endülüslü olan, Kolomb’un keşiflerinde ona haritacılık desteği veren bir denizci. Ancak biraz daha araştırınca görüyoruz ki aslında o, Osmanlı donanması için çalışan hatta Kemal Reis’in casusluğun yaptığı söylenen bir isim.  Yeni kıtayı ne zaman keşfedeceklerini haritalarıyla hesaplayan ve Kolomb’un geri dönmesini engelleyen kişi. Kolomb kendi anılarında ondan şöyle bahsediyor “Rodrigo de Triana sıradan bir tayfa değildi. Osmanlı deniz kuvvetlerine mensuptu. Dinini gizlemek zorundaydı. Onun Müslüman olduğunu benden başka bilen yoktu. Geceleri pek az uyur, devamlı haritalar üzerinde çalışır, rota hesaplaması yapardı. Bu haritaların ve tuttuğu notların birer kopyasını çıkardım. Keşfin şerefini bir Müslümana kaptırmamak için gerçeği açıklamadım.” Kolomb’un bütün bu sözlerine rağmen bu başarı halen ona atfediliyor.

İşte ben bu kitapla tarihî hafızamıza bir not düşmek istedim. Kurguda Rodrigo’nun Piri Reis’e hediye ettiği bir harita var. Ve muhtemeldir ki bu harita sayesinde Piri Reis Amerika kıyılarının kusursuz çizimlerini yapmış, bugün bile hatasızlığıyla bilim dünyasını şaşırtan bir haritayı bize miras bırakmıştır. O dönemin şartlarında imkânsız görünen bu başarı, aslında bizim medeniyetimizin göz ardı edilen ilmî gücünü gösteriyor.

Tarihi çocuklara doğru anlatmak, onları sadece geçmişle değil, kendileriyle de barıştıracağını umuyorum. Bu yüzden ben sadece bir karakteri anlatmadım; aynı zamanda ait olduğumuz köklerdeki bilgeliği ve hakkı teslim etmek istedim.

Çocuklar sizce Pîrî Reis’te en çok neyi sevecek?

Çocuklar bu kitapta en çok neyden etkilenir, kestirmek zor. Yazarken, belki şuraya dikkat kesilirler diye düşündüğüm anlar oldu… Ama çocuk kalbi öyle sürprizli ve derin ki, bazen hiç ummadığınız bir sahne onların zihninde uzun süre kalabiliyor. Kimi bir karakterin cesaretine tutunuyor, kimi bir cümlede kendini buluyor, kimi de sadece hayal kurmanın keyfine varıyor.

Bu yüzden ben de anlatımı ve olayları olabildiğince çeşitlendirmeye çalıştım. Bazen tempolu bir define avı oyunu kurdum, bazen denizin ortasında olayların kızıştığı anda bir efsane ile yüreklerini dinlendirdim. Bazen bir çatışmayı mizahla çözdüm, bazen büyük bir duyguyu küçük bir sessizlikle aktarmaya çalıştım. Her çocuğun kendi iç dünyasında yankı bulmasını umduğum küçük sürprizler sakladım satır aralarına.

O yüzden bu soruya ‘Şurayı çok severler’ diyemem. Ama içten bir dileğim var; umarım bu kitabın içinde her çocuk, kendine iyi gelen bir cümleyle, bir sahneyle ya da bir karakterle karşılaşır.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikte Kopyalama Yasaktır. ©️ Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
  • No products in the cart.
Sohbeti aç
Canlı Destek