Klinik psikolog ve pedagog Mehmet Teber son yıllarda çocuk psikolojisi, çocuk eğitimi ve oyun terapisi denince akla ilk gelen isimlerden. Merve Safa Likoğlu, uzman psikolog Teber’e kadınlar erkekler ve merak edilenler hakkında sordu. Keyifli okumalar dileriz…
“Kadınlar ileri erkekler geri” başlıklı bir paylaşımınızda “kişisel gelişim, çocuk gelişimi” konularındaki seminerlerde, bu alanlara dair kitapların okur kitlelerinde, yüksek lisans ve doktora programlarına yönelik ilgide kadınların baskın çoğunlukta olduğunu ifade ettiniz. Bu sizce bastırılmış bir yayın geri tepme hareketi midir? Yoksa bu iş bin yıllar evvel de böyle miydi? Ateşin başını bekleyen ateşe, avlanmaya giden ava mı odaklanıyor?
Kadınların kendini geliştirmeye odaklanmasının birçok arka planı var bence. Birincisi kültürümüzde genel olarak kadınlar çalışkan ve üretkendir. Köy neslinde ahırda, tarlada, pınarda, evde sürekli çalışan bir kadın profili vardı. Bu nesil şehre göçünce kadınlar biraz afallasa da üretime devam ettiler. Kazak ördüler, salça yaptılar, reçel hazırladılar, el işi işlediler. Kalan zamanlarında evlerinin temizliğine odaklandılar. Şimdi ise bir sonraki nesil, site nesli var. Bağ, bahçe, hayvan işleri yok köy neslindeki gibi. El işi, örgü, salça gibi işler de yok. Geçmişten gelen bu çalışma alışkanlığı şimdi akademik anlamda kendini gösteriyor bence, ilk neden bu.
İkinci neden ise bastırılmış okuyamama arzuları. Köy neslinin kadınları kültürel nedenlerle, şehir nesli ise başörtüsü yasakları nedeni okuyamadı. Site neslinde okumanın yolu açılınca da yıllardır biriken okuma isteği kendine yol buldu. Bu nedenle okumaya yöneldiler.
Üçüncü neden olarak da annelerinden aldıkları “Kendini ezdirme, kendi ayaklarının üzerinde dur, kimseye muhtaç olma” telkinleri. Bu da motive eden bir unsur olarak kadınları gelişime sevk etti diye düşünüyorum.
Erkeklerin evdeki büyük sıkıntısı sizce nedir? Boşanma talep eden erkekler “hem çok fazla sorumlulukları olduğunu hem de kendilerini eve ait hissedemediklerini, evlerinin çok kadınsı olduğunu” ifade ediyorlar. Daha doğrusu bunu direkt kendileri ifade etmiyor. Anket formlarında bu cümleyi görünce, “evet” seçeneğini işaretliyorlar. Çok freudyen gelecek farkındayım ama, oğullarımız kendilerini savunmak zorunda kalamadıkları için mi dil yetenekleri gelişmedi yoksa aksi mümkün değil mi?
Erkeklerin en büyük sorunu sorumluluk almadan büyümüş olmaları. Bunu şehir nesli ve şimdiki site nesli için söylüyorum. Köy neslinde yeterince sorumluluk vardı. Hizmet alarak büyüdü erkekler. Sorumluluk almadan büyüyen erkekler evlilik gibi yoğun sorumluluk gerektiren bir alana girince tökezlediler. Evlilik onlara fazla sorumluluk içeren bir süreç olarak geliyor açıkçası.
Erkek ve kadın beyni farklılıklar içeriyor ve farklılıklardan önemli biri ise iletişim alanı. Kadınlar iletişime daha yatkın, sözel ifade becerileri daha yüksek. Erkekler daha suskun. Bu nedenle isteklerini, zorluklarını, ihtiyaçlarını ifade etmiyorlar. İç dünyalarını görmek zor. Bu nedenle kadınların görülmediği bir çağa doğru ilerlediğimizi düşünüyorum. Kadınlar anne olunca genelde eşlik vazifeleri geri planda kalabiliyor. Bu da erkeği kendi iç dünyasına kaçırıyor. Ya oyuna, ya habere, ya spora dalıp kendilerinden ve sorunlarından kaçıyorlar. İletişim ile düzenlemedikleri düzenleyemedikleri bir dış dünyayı bırakıp, paralel bir dünyada yaşamaya başlıyorlar.
Kadınları anlamak için “Kendini anlat” demek yeterli ama erkekler için değil. Orada titiz bir maden işçiliği yapmak gerekiyor. Bunu da suçlamadan, kötü hissettirmeden yapmalıyız. Yoksa kendi içine kaçma süreci hızlanır. Erkeklerin suçlanmadan ve yargılanmadan önce anlaşılmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ancak o zaman içlerindeki potansiyeli harekete geçirebiliriz.
İronik bir cümle kurdunuz yazıda: Ya kadınları durduracağız, ya erkekleri ilerleteceğiz. Kadınları durdurmak kısa vadede pek mümkün görünmüyor sanki. Erkekleri ilerletmeye gelirsek, o işi de kadınlar mı yapacak sizce? Yahut, kadınlar kocalarına annelik etmekten vazgeçtikçe, kendiliğinden ilerlemeyi mi öğrenecek erkekler?
Tabi kimsenin ilerlemesini durdurmamıza gerek yok. Ancak kadın erkek arasındaki bu kültür ve eğitim farkını düzenlemezsek evlilik artık çok zor olacak. Olsa da dengesizlik nedeni ile bir mutsuzluk merkezine dönüşecek. Ya da aynı evde kopuk hayatlar yaşanacak. Erkek yetiştiren anneler bu düğümü çözebilir evvela. Daha fazla eve dair sorumluluk vermek gerekiyor. Üniversiteyi mutlaka şehir dışında okunması sağlanmalı ki orada sorumluluk alsın en azından. Babanın rolü ise kendini geliştiren bir baba modeli olması. Durağan bir baba modelinde büyüyen erkek de durağan olabilir. Diyelim ki bunlar olmadı, o zaman yukarıda söylediğim noktaya geleceğiz. İnce işçilikle iç dünyalarını açıp oraya yeni fikirler ekebiliriz.
Son olarak evli kadınların çok fazla eşlerini çocuğu gibi gördüklerini görüyorum. Şaka yollu da olsa “Eşim de çocuğum gibi” imaları çok oluyor. Bu imadan ve dilden de kaçınmak gerekiyor. Kadınlar ortada gördükleri boş sorumluluk alanını doldurmaya hevesli. Boş alanlara girip sorumluluk aldıkça, erkek oradan iyice çıkıyor. Sonunda kadın tüm evin ve çocukların sorumluluğu altında acı çekiyor. Boş alanı görüp, zor da olsa boş bırakmak da bir seçenecek ve bence bu yöntem takip edilmeli.
1 Comment