Konstantin Simonov, 28 Kasım 1915’te, Petrograd (bugün Petersburg) doğdu. Babası askerdi. Şair, resmi biyografisinde babasının Birinci Dünya Savaşı sırasında kaybolduğunu belirtti. Annesi tekrar evlendi. Üvey babası da asker olan şairin çocukluğu askeri kışla ve lojmanlarda geçti. Simonov ilk şiirlerini 7 yaşında yazdı.
1934-1939 arasında Gorki Edebiyat Enstitüsü’nde okudu. 1939’da Tüm Birlik Komünist Partisi’ne girdi. II. Dünya Savaşı’nda ordu gazetesi Kızıl Yıldız‘ın savaş muhabiri oldu. Cepheye gittikten sonra partiye kaydoldu. Artık sadece gazeteci değil hem asker hem de parti komiseriydi. Gerek cephede gerek cephe gerisindeki Sovyet insanının mücadelesini gazetesine gönderdiği yazılarda dile getirdi. Bu yazılarla Stalin Ödülü’nü kazandı. Savaştan esinlenerek milliyetçi ve devrimci görüşlere yer veren lirik ve epik şiirler yazdı.
Savaştan sonra, dönemin ünlü edebiyat dergilerinden Novi Mir’in yayın yönetmenliğini üstlendi (1946-50, 1954-58) ve 1974’te Lenin Edebiyat Ödülü’nü aldı.1975’te Türkiye’yi ziyaret etti, öldüğünde Sovyet Yazarlar Birliği’nin sekreterliği yaptı. Yazar, şair ve oyun yazarı olan Simonov, 28 Ağustos 1979, Moskova’da 63 yaşındayken vefat etti.
Cepheye giden askerler milletleri ya da yaşları ne olursa olsun arkada kalan sevgiliden bir söz ister ve “Bekle beni.” deyiverirler. Bu cümlenin içinde bazen geri dönme, hayatta kalma umudu bazen de sevgilinin sadakatine duyulan ihtiyaç vardır.
Konstantin Mikhailovich Simonov, da cephede savaşan bir askerken hem eski normal hayata kavuşma arzusunu hem de sevgiliye duyulan aşkı içinde barındıran, yazıldığı dönemde tüm dünya dillerine en iyi savaş şiiri olarak çevrilen; Bekle beni –Zhdi Meny-şiirini yazdı.
Şiir, Rusya’da kutsal metinlerden sonra en çok okunan şiir olarak anıldı.
Şair yirmi bir yaşında Moskova’da yükseköğrenim görürken bir yandan da tornacılık yaptı. İlk eşinden ayrılmıştı. Bir tren istasyonunda ünlü oyuncu Valentina Seronova’yı gördü ve âşık oldu. Evlendiler, çiftin mutluluğu savaş çıkana kadar sürdü. Gazetecilik yapan şair, savaşın patlak vermesiyle şair muhabir olarak cepheye gitti. Orada yarbay rütbesiyle askerlik yapmaya başladı.
Simonov, ‘Savaşın çok kızıştığı bir gece yarı beline kadar çamur içinde, bulunduğu ortamın yıkıcı gücünü azaltmak için eşine bir şiir yazdı. Ünlü savaş yazarı, daha sonra o geceki ruh halini “Çıldırmak üzere olduğumu anladım. Bunu önleyebilmenin tek yolu Valentina ile konuşmak, ona aşkımı, hasretimi anlatmak ve mutlaka geri döneceğimi söylemekti.” sözleriyle anlattı.
İzne çıkan bir askere şiirini verdi, yolu düşerse şiiri gazeteye bırakmasını istedi. Simonov bir müddet şiirinden haber alamadı. Şiirin kaybolduğunu düşündü. Oysa asker şiiri gazeteye ulaştırmıştı. Şiiri, savaşın henüz sıçramadığı şehirlerden birinde yayımlanmıştı. Sonra bir gün askerlerden biri şiiri görmüş, onu kesmiş ve Stalingrad yakınlarındaki bir kasabada yaşayan nişanlısına göndermişti. Şiirden çok duygulanan genç kız da bunu arkadaşlarına gönderince, ortaya o ünlü Bekle beni fırtınası çıkmıştı. Şiir, savaş boyunca cephenin göbeğinde savaşanlardan, Rusya’nın Kuzey limanlarında görev yapan bahriyelilerine kadar bütün Sovyet ordusunda hem subaylar hem de erler tarafından ezberlendi. Yüzlerce değişik biçimde ama hep hüzünlü bir tonda bestelendi. O dönemde cephede vurulup ölen ya da yaralanan tüm Sovyet askerlerinin tam kalplerinin üzerine denk gelen göğüs ceplerinde, ya gazeteden kesilip çoğaltılmış ya da kargacık burgacık harflerle yazıya dökülmüş Bekle Beni şiiri çıktı.’
Savaş bitince şair evine döndü, kavuştular ama ünlü şairin savaş yorgunu olması, Valantina’nın adının bazı oyuncularla anılması gibi nedenlerle araları açıldı. Şair, onu terk etti. Valentina Seronova Konstantin Mikhailovich Simonov’un ikinci eşiydi.
Diğer haber metinlerinde şairin, şiir yazdığı kadını hiç unutmadığını; Valentina Seronova öldüğünde mezarına gönderdiği menekşelere Bekle Beni şiirini iliştirdiğini hatta ona kavuşmak için ölümü beklediğini okuyabilirsiniz. Oysa ben bu güzel şiiri yazan şairi ve aşkını kutsal kabul etmemekten yanayım.
Bir şair içinde bulunduğu ortamı, duygu durumunu anlattığında o sevginin ya da durumun sonsuza kadar süreceğini vadetmez. Onun hayatı da tıpkı diğer insanlarınki gibi değişebilir. Şair, zanaatını kelimelerle yapan kişidir ve bazen sevgili sadece ilham verendir. Aslolan sanatçının eseridir.
Yine de ısrarla Simonov’un derin, sadık bir âşık olduğuna kendimizi inandırmak istersek; şairin toplamda dört kez evlendiği gerçeği peşimizi bırakmaz. Şairi, sıradan bir insan olarak kabul edip, dönemini ve yaşadığı hali anlatmaktaki başarısını takdir edebiliriz. Bazen doğru yargılara varmanın yolu güzelleme yapmayıp, kişiyi ya da durumu olduğu gibi kabullenmektir.
Bekle Beni
Bekle beni, döneceğim
Bütün gücünle bekle.
Bekle, sarı yağmurlar
Hüzün getirdiğinde.
Bekle karda, tipide
Bekle bunaltırken sıcak
Bekle, kimseler beklemezken
Geçmişi unutarak
Bekle, uzak yerlerden
Mektup gelmez olduğunda,
Bekle, birlikte bekleyenler
Beklemekten usandığında.
Döneceğim, bekle beni
Ve iyilik dileme
Artık unutmak gerektiğini
Söyleyenlere,
Varsın oğlum ve anam
Yok olduğuma inansınlar,
Varsın yorulup beklemekten
Otursun ateşin başına dostlar
İçsinler o acı şaraptan
Rahmet diliyerek yitene
Bekle. O şaraptan
İçmekte acele etme.
Bekle beni döneceğim
Tüm ölümlerin inadına.
Varsın beklemeyenler
Yorsun bunu şansa
Anlamayacak onlar
Nasıl ortasında ateşin
Kurtardı beni
Senin bekleyişin.
İkimiz bileceğiz sadece:
Başardın beklemeyi sen
Kimsenin bekleyemediğince.
Konstantin Simonov (Çeviri: Ataol Behramoğlu)
KAYNAKÇA: